Adnan Oktar'ın 24 Mayıs 2011 A9 Tv ve Kaçkar Tv'deki Canlı Sohbetinden
ADNAN OKTAR: Ya Allah, Bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım. Sebe Suresi, 8 "Allah'a karşı yalan mı düzüp uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Bütün Peygamberlerde, Allah dostlarında, hep aynı iddia olmuş; delilik iddiası. “Hayır, ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler.” Hem ‘azap var’ diyor, ‘hem de uzak bir sapıklık içindedirler’ diyor. “Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı?” Yani ‘dikkatleri açık değil mi’ diyor Allah, bunu farkedemiyorlar mı? “Eğer Biz dilersek, onları yerin-dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz.” Yani ‘deprem meydana getiririm’ diyor Allah, ‘yerin dibine geçiririm, ölümlerine sebep olurum’ diyor, “ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz.” Mesela göktaşları, sürekli teğet geçiyor. Allah istese göktaşıyla, dünyayı delik deşik eder, paramparça eder. Çünkü gökyüzünde, milyonlarca göktaşı var ve milyonlarca göktaşı sürekli dünyaya teğet geçiyor, değmiyor. Bu kimseyi ilgilendirmiyor. Düşünün bir kum fırtınasına tutulmuş dünya ama bir tane bile kum değmiyor. Yahut düşünün, saçma tüfekle, saçma mermileri atılıyor, dünya tam hedefte, fakat hiçbiri değmiyor. Yahut düşünün bir kürek kum alıp atıyorsun, hiçbiri, karşıdaki o yuvarlak küreğe dokunmuyor. Gökte yağmur gibi taş var ve göktaşı yağıyor. Ama dünyaya sürekli teğet geçiyor. Göktaşları var, insanlar ne kadar rahatlar, diyorlar ki; “değmez”, alışmışlar, bilim adamları da alışmış. İşte şu kadar kilometre ötesinden geçiyor. Neden o kadar ötesinden geçsin? Direkt göbeğinden, vurur. Vurmuyor. Bakın Allah diyor ki; “gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Hiç şüphesiz, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.” ‘Bunu yapmıyorum diyor Allah. Ama istesen yaparım’ diyor. Gökyüzündeki taşların oranını gösteren bir film vardı, onu yayınlayın, ayetin anlamı daha netleşsin.
Sayın Adnan Oktar'ın 14 Mayıs 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Allah’a karşı yalan mı uyduruyor.” Bir kere Allah’a karşı yalan uydurmakla itham ediliyor Peygamberler, elçiler, tebliğciler. Mesela Mehdi (a.s.) de geldiğinde; “Allah’a karşı yalan uyduruyor, böyle bir şey yok” diyecekler, yalancılıkla itham edilecek. “Yoksa kendisinde bir delilik mi var?” ikinci iddia bu. Akıl hastası diyorlar, aklında bir şey var, normal değil aklı dengesi diyorlar. “Hayır,” diyor Allah, “Ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler.” Bakın Ahirete inanmayanlar azapta, dünyada da azap çekerler diyor Allah. Yani gerilim, stres ve acıyla yaşarlar diyor Allah. “Uzak bir sapıklık içindedirler”, yani tam anlamıyla sapıktırlar, diyor. Dengesizdirler diyor Allah.
“Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı?”, onları görmüyorlar mı? “Eğer Biz dilersek, onları yerin-dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Hiç şüphesiz, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.” Mesela bir yerde Allah, savaş çıkarıyor. Yerin dibine geçiyor, mesela ağır bombardıman yapılıyor değil mi? İnsanlar yerin dibine geçiyorlar. “Gökten üzerlerine parçalar düşürürüz”, şarapnel parçaları düşüyor yahut başka felaketler oluyor. “Hiç şüphesiz, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.” Allah tehdidini belirtiyor.
“Andolsun, Biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. ‘Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin’ (dedik).” Şimdi ben konuşuyorum. Dağlarda benim sesim her yerde duyuluyor mu, duyulmuyor mu şu an? Duyuluyor. Kuran buna işaret ediyor işte. Yani bunu durduk yere söylemez Allah. Zaten bir yerde insan konuşursa dağda sesi yankılanır. Ama kast edilen bu değil. Yani sırf bu değil. Bakın “ey dağlar,” diyor. “Ey dağ” derdi, dağlar. “Onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin." Yani benim sesim aynı anda evlerin içerisinde, aynı şekilde duyuluyor. Yüzüm de görülüyor şu an. Avrupa’da, Amerika’da dünyanın her yerindeyiz şu an. Radyolardan da yayın var şu an. İnternet yayınımız da var. İnternet girişlerimiz çok yüksek.
“Kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık.” Mesela Ahir zamanda demir en yoğun olarak şu an kullanılıyor. Ve macun gibi kullanılır. Pres yapılıyor, şu yapılıyor bu yapılıyor. Kuran buna da işaret ediyor. “Geniş zırhlar yap.” Şimdi mesela bütün zırhlı araçlar, tanklar hepsinde geniş zırh sistemleri kullanılıyor ilk defa Ahir zamanda. Bakın zırh yap demiyor Allah, “geniş zırhlar” yap diyor. Ahir zamanda kullanılan bir sisteme dikkat çekilmiş oluyor. “Ve onları düzenli bir biçime sok”, mesela tanklar düzenli bir biçime sokuluyor, değil mi? Askeri araçlar düzenli biçime sokuluyor. “Ve hepiniz salih ameller yapın.” Yani son derece samimi olsun yaptıklarınız diyor Allah. İçinizden gelerek, candan, kendinizi kasmadan, doğal ve tabii olun diyor Allah. “’Gerçekten Ben, sizin yaptıklarınızı görenim’ (diye vahyettik).” Şu an Allah bizi seyrediyor. Herkesi evinde de seyrediyor, görenler, duyanlar, okuyanlar ne yapıyorsa hepsi şu an Allah tarafından seyrediliyor.
“Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay mesafe olan rüzgara boyun eğdirdik.” Şimdi bak burada da uçaklara dikkat çekilmiş oluyor. Çünkü bir aylık mesafeyi bir günde alıyor uçaklar. Süratle alıyor. Tam net karşılığıdır. Ve rüzgar, uçakların uçuş prensibi zaten rüzgar üstüne kurulu. Yani kanat açısı rüzgarla etkilenip uçağı yukarıya kaldıracak gibi oluyor ve rüzgarı kullanarak devam ediyor. Yani o pervanenin çekim gücünü kullanıyor ve o meydana gelen doğal rüzgar içerisinde uçmuş oluyor.
“Elmiş bakır madeninde ona sel gibi akıttık.” Şimdi mesela şu an sanayide bakır sel gibi akıtılıyor. Şu an kullanılıyor. Değil mi? Yani yüz binlerce ton bakır kullanılıyor. Öyle az boz değil.
“Eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler var.” Bakın eli altında yani hazır yanında cinler var. Hz. Süleyman'ın. “Rabbinin izniyle”, bak kendi emriyle izniyle değil. Allah'ın izniyle. Yani cinlerin özelliğidir bu. Mutlaka Allah'tan izin almaları gerekir. “İş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp sapacak olsa”, yani cinler eğer itaat etmezlerse, “ona çılgın ateşin azabından tattırırdık.” Ateşten çok çekinir cinler. Geçenlerde söylemiştim. Bak ona Allah dikkat çekiyor. Ona çılgın ateşin azabına tattırırdık. “Hazreti Süleyman'a ona dilediği şekilde kaleler, heykeller”, yani böyle sanat heykelleri büyük. “Havuz büyüklüğünde çanaklar.” Yüzme havuzları. Büyük havuzlar. Yani büyük havuzlar evlerde değil mi? Çok lüks oluyor. Koskoca havuz oluyor. Evin fiyatı olağanüstü artıyor. Havuz var diye. Bir süstür, bir güzelliktir. “Yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı.” Hazreti Süleyman'ın ziyafetleri dillere destandır. Yani günde kesilen hayvan miktarı acayip yüksek. Al hayvanları da her gün ızgaralar yiyecekler. Yani binlerce insana yemek yediriliyordu. Fakirlere, halka, herkese.
“Ey Davut ailesi şükrederek çalışın. Kullarından şükredenler azdır.” Yani bak çalışırken Allah'a şükrederek çalışın diyor Allah. Şükredenler azdır diyor. Yani mesela Allah bize bir içecek veriyor şükredeceğiz. Sağlık veriyor şükredeceğiz. Mutluluk veriyor, şükredeceğiz. Mesela bak burada çok nezih bir arkadaş çevremiz var. Bu da bir nimettir, elhamdülillah. Burada mesela aksi psikopat birisi olsa hepimiz kasılırdık yani şimdi. Yani konuş konuşabilirsen. Allah'u alem. En azından kasılmaya karşı direnecektik. Canımız yanacaktı, İnşaAllah. “Şükrederek çalışın.” Yani direk çalışmayın diyor Allah. Şükrederek elhamdülillah. Allah'a çok şükür. Allah'a hamdolsun. Bugünkü nimetine de hamd ediyorum diyecek. “Bak kullarımdan şükredenler azdır”, diyor Allah. Buna dikkat çekiyor.
“Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman ölümünü onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurduğundan başkası haber vermedi.” Bunun sırrını ileriki günlerde açıklayacağım. Şimdi söylemeyeceğim. Bu çok derin ve özel anlamı olan bir konudur. “Artık o yere yıkılıp düşünce açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı”, diyorlar ya cinler geleceği bilir. Bak Allah diyor mümkün değil bilmezler diyor. “Şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp yaşamazlardı.” Böyle yani bayağı aşağılanak yaşıyorlar diyor Allah. Bilse diyor niye bu konumda olsun? Bir de Hazreti Süleyman'dan müthiş korkuyorlar. Yani görevlisi onlara Allah mesela birisini lider kıldığında ona böyle bir hayvanın bağlanması gibi bağlanıyorlar. Yani çok çekiniyorlar. Mesela Süleyman'ın emrinde olan cinler müthiş çekiniyorlardı Süleyman'dan. O ne diyorsa yapıyorlar. Şimdi de aynı şekilde Mehdi'nin konumu böyledir. Yani Mehdi'nin emrinde olacaklardır, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 20 Mayıs 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, Sebe Suresi 8: “Allah'a karşı yalan mı düzüp uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?” Bakın o dönemin Mehdisi, o dönemin peygamberine, tebliğcisine ne diyor insanlar; “Allah'a karşı yalan mı uyduruyor?” Bak hem Allah taraftarı gibi görünüyor hem de Allah’a karşı mücadele ettiğini söylüyor, Peygamberin. Hâlbuki Allah’ın elçisi zaten Peygamber. Tam bir dinsiz üslubu. “Yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Bütün peygamberler, bütün elçiler hemen hemen hep delilikle suçlanmıştır. Yani ilk suçlandıkları konulardan bir tanesi budur, delilik. “Hayır, Ahirette inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler.” Ahirette inanmamak yani Allah’a inanamıyor zaten, o yüzden de “azaptadırlar ve uzak bir sapıklık içindedirler” diyor Allah. Yani derin bir sapıklık içindedirler.
Sayın Adnan Oktar'ın 28 Ekim 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Sebe Suresi’ni okuyorum. “O elçiye gelen” Peygamber Efendimiz (s.a.v.)`e diyorlar ki: “Allah`a karşı yalan mı uyduruyor?” O devrin Mehdi’si Peygamberimiz (s.a.v.). “Allah`a karşı yalan mı uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" deli mi, diyorlar. Bütün Peygamberlere hep delilik iddiası var genellkle. “Hayır, ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler” Şeytandan Allah`a sığınırım. “Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı?” Bak, “Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı?” Şimdi gök taşları dizildi.
OKTAR BABUNA: Evet.
ADNAN OKTAR: Milyonlarca. Allah görmüyorlar mı, diyor. “Ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? Eğer Biz dilersek, onları yerin-dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz” Gök taşı yağmuru yaparız diyor Allah. 9. Ayet. “Hiç şüphesiz, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.”
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ocak 2011 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Sebe Suresi’nden devam edebiliriz. Şeytandan Allah’a sığınıyorum.
8. ayet: "Allah'a karşı yalan mı düzüp uyduruyor.” Demek ki, Allah’a karşı yalan uydurmak bela. Bediüzzaman’a karşı, Bediüzzaman’nın üslubuna karşı yalan görüyoruz. Ve Peygamberimiz (s.a.v)’in hadislerine yalan karıştırmaya kalkıyorlar, Bediüzzaman’ın ifadelerine yalan karıştırmaya kalkıyorlar. Kuran ayetlerine yalan karıştırmaya kalkıyorlar. Allah buna müsaade etmez, ayaklarına dolar. Peygamberimiz (s.a.v)’e karşı da iftira ediyorlar, diyorlar ki; “Allah'a karşı yalan mı düzüp uyduruyor?” Peygamberimiz (s.a.v), daima doğruyu söyleyen bir insan. “Yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hep bu, yani Müslümanlara hep böyle iftira atılır. Hakaretamiz bir düşünce kafasıyla bu söylenir. “Yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Bediüzzaman’a da biliyorsunuz uzun süre Akıl Hastanesi’nde tuttular. Sonra da doktor “deli değil bu, dahi” demiş, Bediüzzaman için, inşaAllah. Aklının “olağanüstü olduğunu” söyleyip, bırakmışlar Bediüzzaman’ı. “Hayır, ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler.” Hem azap içindedirler, hem de uzak bir sapıklık içindedirler. Çok uzaklar. Fikren, düşünce olarak çok garip bir bakış açısına sahipler.
9. ayet: “Onlar, gökten ve yerden, önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı?” Bak, “gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı?” Allah izlemeci ve dikkatli olmamıza da dikkat çekmiş. Bak, göğü de izlememizi de istiyor Allah, yeri de. “Önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı?” yani her yeri izleyen, her yeri tespit edebilen bir akla, bir teknolojiye sahip olmamızı istiyor Allah. “Eğer Biz dilersek, onları yerin-dibine geçirir.” Yani mesela şu an deprem tespit edilemiyor ama yeni yeni, yavaş yavaş depremi önceden, kısmen tespit etme imkanı oluşmaya başladı. “Ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz.” Şimdi bak, göktaşlarının yoğunlaştığını, geçenlerde filmlerde gösterdik, birçok kere gösterdik. Bir daha gösterebiliriz. “Hiç şüphesiz, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.” Eğer Biz dilersek, onları yerin-dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz.” Tabii bu ayetin ebcedine de bakmak lazım. Sebe Suresi, 9. ayete. Filmi var mı sende, göktaşlarının? Bakalım o videosuna.
ADNAN OKTAR: Göktaşlarında akıl almaz bir artış var. Daha önce çok azken, birden bire 1980’lerden sonra çığ gibi gelişmeye başlıyor. Ama 1999’da muazzam bir tırmanışa geçiyor. Adeta bulut gibi şu an dünyanın üzerine kaplamış durumda göktaşları, değil mi? Ayette bak, 9. ayet, 99’a bakıyor inşaAllah. Sebe Suresi, 34’te zaten İstanbul’un kodu mu oluyor? İnşaAllah. Bak, 1999, 9. Ayet. “Ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz” diyor Allah, göktaşları. Onun için ebcedine de baktıracağım. Muhtemelen ebcedi de tam çıkar, Allah-u alem.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Temmuz 2011 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Şeytandan Allah’a sığınırım. Sebe Suresi 8-“Allah'a karşı yalan mı uyduruyor” diyorlar Peygambere, “yoksa kendisinde bir delilik mi var?” Bakın hem yalancılıkla itham ediyorlar, hem delilikle itham ediyorlar. “Hayır, ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler” diyor Allah.