Fatır Suresi, 23-24, 33-34, 42 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 10 Ocak 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı.” Hocam bu ayeti açıklar mısınız?” demiş Serpil Durmuş.

ADNAN OKTAR: Fatır Suresi’nde, biz daha öncesinden gelelim ayet başlangıcından gelelim, oraya doğru gidelim. “Sen, yalnızca bir uyarıcısın” diyor Fatır Suresi 23’te. “Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” Bak “biz seni hak ile” Kuran ile “bir müjdeci”, İslam ahlakının dünyaya hakimiyetini müjdeleyen, cennetle müjdeleyen, Müslümanlara ferahlık, zenginlik, bolluk, güzellik ve Allah’ın rızasını ummayı müjdeleyen bir üslupla “müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” “Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 1983 ebcedi. Bakın bu kadar Kuran ayetlerinin hemen hemen tamamında bu böyle; bu ayetlerde hep Mehdi (as)’ın devrine bakıyor olması ebcedinin, bu olağanüstüdür. Yani bir tane, iki tane, üç tane, dört tane, beş tane, altı tane değil. Bu çok şaşırtıcı. “Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” Bu da 2026’yı veriyor tarih, dünya hakimiyeti inşaAllah. 33, “Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler.” Altın bilezikler evrimle olmuyor. Süslü, Allah yaratıyor. “Ve incilerle süslenirler.” İnci tabi, cennet incisi bildiğimiz inci gibi değil, göz kamaştırıcıdır. “Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.” Saf ipek, cennet ipeği ayrıdır, bildiğimiz ipek gibi değil. 34, “Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun;” İnsanların dünyada başına Allah bir imtihan olarak hüzün vermiştir. Efendim, bahçede çiçeğe solmuş görür ona hüzünlenir, bir laf söylersin ona hüzünlenir, sabah kalkar aynaya bakar tipini beğenmez hüzünlenir. Sonbahar gelir hüzünlenir, saçında bir kaç tel beyazlanır hüzünlenir, yüzünde bir kırışıklık görür hüzünlenir. Cennette bu yok diyor Cenab-ı Allah. “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair Allah'a and içtiler.” Bir muslih, bir Mehdi ve bir mürşit bekliyorlar ve biz diyorlar, eğer gelirse çok mükemmel olacağız, çok iyi olacağız diyorlar. “Ancak onlara bir uyarıcı korkutucu geldiğinde” Mehdi (as) geldiğinde “bu, nefretlerinden başkasını artırmadı.” Hani bekliyordun sen Mehdi (as)’ı? Peki bu arkadan gelen nefret ne? Bu öfke ne? Bu kin ne? Kuran buna işaret ediyor. Tabii, hep peygamberleri kastediyor ama Mehdi (as)’a da ikinci işari anlamı olarak bakıyor.

 


Fatır Suresi, 5, 15-17, 19-20, 22, 24, 29, 33-34, 37 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Ocak 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Fatır Suresi “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır;” İslam dünyaya hakim olacak, ayet var, kesin. “Öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın” yani dünyanın çıkarı, çoluk çocuk yemek içmek şu bu aldatmasın. “...ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.” Bakın bu çok önemli, bir kısım yobazlar çıkacak diyecek ki Allah’ın vaadi yok, İslam hakim olmayacak, İslamiyet artık geçti diyecekler yani öyle bir şey yok, bir takım sahtekarlar artık ümit kesin diyecekler, bırakın diyecekler, inşaAllah. Ve bunu Allah ve din adına söyleyecekler. Kuran’da zaten İslam’ın hakimiyetinden bahsetmiyor sen nereden çıkarıyorsun diyecek. Allah’ın vaadini inkar edecek birçok ayet olduğu halde “ve aldatıcılar Allah ile sizi Allah’ın adını kullanarak sizi aldatmasın.” Mesela İstanbul’da çıkacak olan o yobaz da o şekilde yapacaktır, Allah ile aldatacaktır insanları ve klasik yalancı olacaktır. Yani abartılı şekilde Allah onun yalancı olduğunu insanlara gösterecektir. Yarabbi ben anlamadım demeyecek insanlar yani yalancı olduğunu bütün şiddeti ile bütün açıklığı ile göreceklerdir o İstanbul’daki azılı yobazın eylemlerini. Ahir zamanda geleceği vaat edilmiş mühim bir şahıstır, ahir zaman şahsıdır inşaAllah. “Aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın” ayetin birinci kısmı 2015’i veriyor, ikinci kısmı da 1997 tarihini veriyor. Net, çok açık, bilenler baksınlar inşaAllah yani bu ebced ilmini bilenler baksınlar.

Tam harfi harfine normalde mümkün değildir, 3918 işte 7921 çok acayip sayılar çıkar. Ama bak ahir zaman ve Mehdi (a.s)’a bakan ayetler olduğunda tam ilgili tarih çıkıyor. Bu çok büyük bir mucize, “Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız;” siz fakirsiniz diyor Allah, çünkü biz görüntüden ibaret varlıklarız, bizim bir şeyimiz yok, her şey Allah’a ait. “Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır” inşaAllah. Yani ebcedine baktığımızda bazen bu ayetler Abdülhamit dönemini veriyor mesela çok acayip. Abdülhamit’in tahta çıktığı tarihi veriyor. “Dileyecek olsa sizi giderir yok eder ve yepyeni bir halk getirir.” Mesela yepyeni kimler Mehdi(a.s) ve talebeleri, Mesih(a.s) ve talebeleri. 17. ayette “bu Allah’a göre güç değildir” diyor. Sanki 2017’ye bakıyor gibi inşaAllah. Yine Fatır Suresi: “Kör olanla gören bir değildir.” 19. Deccale bakan bir ayettir aynı zamanda. Mesih deccal, ileride gelecek Mesih deccal kördür. Gören bir değil. Yani Mehdi(a.s) ile deccal bir değildir. Mehdi(a.s)’ın basireti de, feraseti de çok açıktır. Ama deccal; gözü kördür, kalp gözü de kördür. Bir gözü de kördür. “Karanlıklarla aydınlık” yani zulümatla, dinsizlikle aydınlık, ışık, nur olan İslam “aynı değildir.” “Gölgeyle, sıcaklık da diri olanlarla ölüler de bir değildir.” Müslümanlar diridir, Allah’a inanmayanlar da ölüdür. Allah Kuran’da öyle söylüyor. “Onları siz canlı zannedersiniz onlar ölüdürler” diyor.

Çünkü kulakları vardır işitmez, gözleri vardır görmez siz görüyor zannedersiniz, işitiyor zannedersiniz öyle değildir diyor Allah. “Gerçekten Allah dilediğine işittirir sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.” Ölü onlar zaten diyor Allah kabirde diyor. Yani ölmüş adam; yaşıyor ama, insan zombi olarak geziyor. Onu bilmiyor. Yani bakıyor olması, nefes alıyor olmasından dolayı, konuşuyor olmasından dolayı onu yaşıyor zannediyor. Halbuki ruhu alınmış, yani bir çok insan ayakta yürürken ruhu alınır bilemezsin. Eve gelir normal yemeğini yer; ölmüştür adam, yaşıyor zannedersin. O kabirdedir zaten adam. Fakat bedeni yaşar. İkinci bende yaşar. Nasılsın dersin iyiyim der teşekkür ederim. İşte gittik, gezdik, geldik falan der. Hiç ummadığı anda insanın Allah ruhunu alır. Mesela tam böyle Allah’a, dine, mukaddesata bir söz söylerken ensesinden birden tuttuğuyla Cehennem’in içine sokarlar. Yani o neye uğradığını şaşırır. Ama sokaktan yine gelir evine oturur. Yani bedeni görünür ailesine. Ölü olarak ama ölü bedeni. Onların mezarı ayakta oluyor. Anlatabildim mi? Yani ölmüş oluyor ama mezarı ayakta olmuş oluyor. Bak “kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.” Birine hitap var burada. “Sen yalnızca bir uyarıcısın.” Peygamberimiz (sav)’e hitap olmakla beraber Mehdi(a.s)’a işaret var. Nerden anlıyoruz? “Şüphesiz” diyor Allah, “Biz seni hak ile bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” 1983 ebcedi, net. Yani kalıp gibi tam. “Hiçbir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.” 2026, İslam’ın tam hakimiyet tarihini veriyor. Bakın “hiçbir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.” 

Arapça bilenler açsın baksınlar nettir, milimi milimine tam bu tarihi veriyor. 33. Ayette Fatır Suresi, “Adn Cennetleri onlarındır oraya girerler orada altından bilezikler ve incilerle süslenirler.” Bayanlar muazzam süslü olurlar. Altın bilezikler, inciler inşaAllah. “ve orada onların elbiseleri ipektendir.” Böyle pırıl pırıl parlayacak elbiseleri. Ama dünyanın ipeği, dünyanın incisi, altınıyla hiç ilişkisi yok. Orada görecekler, nefes kesicidir. “Derler ki bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamd olsun.” Dünyada herkes çayı açık gelir ona üzülür, köpeği sessizleşir ona üzülür. Balığın kuyruğu ne bileyim ayrılır ona üzülür. Mesela balıkta bazen mantar oluşuyor ona üzülüyor. Ya durduk yere; “falanca acaba bana küstü mü?” diyor. Yani insan çok pimpiriklidir. Daha da olmazsa cildine bakıyor. “Ya” diyor, “bu kanser mi acaba?” diyor. Hiç alakasız bir yerde küçücük bir ben buluyor. Diyor “çarpıntı oldu acaba kalbim mi duracak bir şey mi oldu?” diyor. Yani aranır insan genelde böyle bir şeyi vardır. Bu Ahiret’te yok. “Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamd olsun.” Diyor Cenab-ı Allah. Bir daha olmuyor Ahiret’te hiç yok. Büyük bir beladır bu dünyada insanlara. Tevekkül etmezse sürünür.

Daha da olmazsa başkası adına sürünüyor. Çocuğuna, kardeşine, arkadaşının adına. Onlar adına üzülüyor. Mesela yarım saat gecikiyor. Diyor teröristler mi kaçırdı acaba diyor. Elektrik mi çarptı, araba mı vurdu? Karakolları aramaya başlıyor. Panik yani sürekli. Bak Cehennem ehli için diyor Cenab-ı Allah: “Cehennem içinde onlar şöyle çığlık atarlar” diyor. Çığlıkla konuşuyorlar yani feryat ediyorlar. “Rabbimiz bizi çıkar yaptığımızdan başka Salih bir amelde bulunalım.” Yeniden Müslüman olup İslam’ı yaşayalım. Bizi geri gönder diyorlar dünyaya. “Size orada(dünyada) öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi?” diyor Allah. Yani 60, 70 sene ne yaptınız diyor Cenab-ı Allah. Yani bol bol vakit verilmiş. “Size uyaran da gelmişti.” Mehdi (a.s) da gelmişti, Mesih (a.s) da gelmişti. Hz. Muhammed (sav) de geldi, Hz. Musa (a.s) da geldi, İshak (a.s), Yakup (a.s), Harun (a.s), Yahya (a.s) hepsi geldi. “Öyleyse azabı tadın artık zalimler için bir yardımcı yoktur” diyor Allah. Haberim yoktu yok. Haberleri var inşaAllah.

 


Fatır Suresi, 5, 15, 24, 33-34 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 11 Ocak 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bak mesela diyor ki, Fatır Suresi, 5; “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır;” Allah ne vadediyor? Mehdi (a. s. ) çıkacak diyor, Hz. İsa (a. s. ) inecek, İslam dünyaya hâkim olacak. “Öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın” yani dünyaya kapılıp, dünya ile uğraşmayın, kendinizi Allah’a teslim edin, güzel yolda hareket edin, dünyanın nimetlerinden istifade edin, fakat haktan ayrılmayın, değil mi? “. . . Ve aldatıcı(lar)” deccaller, süfyanlar “. . . da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın. ” Yahut yobazlar değil mi, mesela İstanbul’da çıkacak o yobaz. Mehdi (a. s. )’ye karşı mücadele edecek olan o yobaz. Şimdi bakın¸ “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır;” Aldatıcılar sizi Allah’ın adını kullanarak aldatmasın, şimdi ayetin ebcedine bakıyoruz, iki parçalı olarak biri 1997’yi veriyor, biri 2015 tarihini veriyor. Demek ki bir mükemmellik olacak, bak ne diyor? “Ey insanlar, şüphesiz Allah'ın va'di haktır;” demek ki Allah’ın vaadi yerine gelecek, inşaAllah. “Ey insanlar siz Allah’a karşı fakir olan muhtaçlarsınız, Allah ise Gani (hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır), Hamid’dir (övülmeye layıktır)”. Onbeşinci ayet. Biz niye fakiriz. Niye fakiriz Oktar?

OKTAR BABUNA: Kuran’ın gerçek anlamda uygulanmadığı, uzaklaşıldığı için,

ADNAN OKTAR: Hayır, bak “siz fakirsiniz” diyor Allah sizin malınız yok diyor. Sizin hiçbirinizin malı yok diyor Allah.

OKTAR BABUNA: Yanlış anladım.

ADNAN OKTAR: Zengin olan benim diyor Allah, sizin hiçbirinizin malı yok. Beynimizin içine bir bakıyoruz. Gözümüzle bastırdığımızda malımız bir böyle gelip gidiyor. Bir de bakıyoruz ki beynimizin içinde bir görüntüden başka bir mal yok. Paralara bakıyoruz, masamızın üstüne koyuyoruz, gözümüze kenardan bastırdığımızda paralar böyle böyle gidip geliyorlar. Beynimizin içinde bir görüntü, paralar. Altınlar da görüntü. Evler, arabalar da, bir görüntü Allah sizin diyor, malınız yok diyor, fakirsiniz diyor Allah. Nasıl fakir biliyor musunuz ? mutlak fakir. Hiçbir şeyiniz yok diyor Allah. muhtaçsınız diyor Allah ayrıca. ”Allah ise Gani hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır” diyor Allah. O görüntüyü ben veriyorum size diyor Allah.

SUNUCU: Şimdi bu görüntüyse ben buna nasıl dokunuyorum?

ADNAN OKTAR: Beyninin içinde şu an onu algıladın. Beyninin içinde hissediyorsun. Parmak ucunda hissetmiyorsun. Yani parmak, görüntüden dolayı, yani 3 boyutlu olduğu için parmak görüntü ikisiyle birleştiğinde beyninde hepsi aynı yerde algılandığı için 3 boyutlu algıdan kaynaklanan bir hisle sanki parmağının ucuyla dokunduğunu zannediyorsun. Parmağının ucundaki his yoktur. O anlamda his yoktur. Sadece his beyindedir. Mesela benim görüntümü görüyorsun. Uzakta gibi görünüyorum aynı yerdeyiz. Senin yaka mikrofonunla benim yaka mikrofonum aynı yerde. Beyninin içinde aynı yerde oluşuyoruz.

SUNUCU: Neden o zaman mesela ikimizde sizi aynı yerde görüyoruz. Nasıl aynı görüyoruz o zaman?

ADNAN OKTAR: Evet. Ama dışarıda bir madde gerçekliğimiz var, yani fakat saydamız dışarıda. Saydam atomun yapısından kaynaklanıyor bu. Fakat simsiyah karanlık vardır dışarıda karanlık yoktur. Fotonlar var. Fotonları biz ışık olarak algılıyoruz. S...

 


Fatır Suresi, 24-26, 28, 33-34 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 26 Ekim 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Açtım, Fatır Suresi çıktı. 24. ayet; “Şüphesiz” diyor Cenab-ı Allah, şeytandan Allah’a sığınırım; “Biz seni, hak ile bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” Bak, “Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” Bediüzzaman’ın, Üstad’ın talebeleri, o devirde Kuran’dan ebced çalışmaları yapıyorlar. Bediüzzaman da tasdik ettiği bir çalışma, inşaAllah. Mesela bak; “Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 1983 yılını veriyor.

OKTAR BABUNA: MaşaAllah Hocam.

ADNAN OKTAR: “Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” O da 2026 tarihini veriyor.

OKTAR BABUNA: MaşaAllah, elhamdülillah.

ADNAN OKTAR: Dünya hakimiyeti tarihini veriyor. Birinci ayet, bak; “Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 1983 tarihini veriyor. “Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” O da 2026 tarihini veriyor. “Eğer seni yalanlıyorlarsa” diyor Cenab-ı Allah, “senden öncekiler de yalanlandı.” Demek ki o devirlerde de Mehdiler istenmemiş. O devirlerde de Allah’ın elçilerine karşı bir öfke olmuş. Adamların sistemlerini yıkacağı için anlamazdan gelmişler. Hz. İsa (a.s.)’nın vefatından sonra, mesela Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in gelmesini adamlar hazmedemediler, kabul edemediler. “Yok öyle bir şey” dediler, Hıristiyanlar; “nereden çıkarıyorsunuz?” dediler. Şimdi de aynı konum meydana geldi. Bak Peygamber müjdeliyor. “Gelecek” diyor. Mehdi (a.s.)’nin vaktini, zamanını da bildiriyor. Adamlar; “yok öyle bir şey” diyor. Hz Musa (a.s.) zamanında da öyle oldu. Hz. İbrahim (a.s.)’de, hep böyledir. Bak, Allah ona dikkat çekiyor; “Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden öncekiler de yalanlandı.”Bu şaşmaz bir kanun. Hep üçkağıtçılar bunu yapmışlar. “Elçileri ise; kendilerine apaçık ayetler, sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdi. Sonra Ben de o inkar edenleri yakalayıverdim. Beni inkarları nasıl oldu (onlar gördüler.)” Tabii, bir kısmı da cahilliğinden yapıyor, bir kısmı üçkağıtçılığından yapar; bir kısmı itliğinden, çakallığından yapar, bir kısmı gaflete düştüğü için yapar, değişik.

"Kulları içinde ise” diyor Cenab-ı Allah, “Allah’tan ancak alim olanlar,” bilim adamları, “içleri titreyerek-korkar.”Neden? Genetiği inceliyor, astronomiyi inceliyor, Allah’a hayran oluyor. “Bilim adamlarında bu güç yüksektir” diyor Allah. Bak “Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır.” Yani “ilminin derecesine göre” Allah; “Allah’tan korkmaları artar” diyor. (Fatır Suresi, 28)

OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam.

ADNAN OKTAR: “Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir. Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun; "” Şimdi millet hep üzülüyor, bir şeyler oluyor. Cennette, Ahirette hüzün yok. Üzülmeyi bilmiyor, yani ne olduğunu çıkaramıyor kafasında. Üzülme hiç üzerine gelmiyor. Burada sinek konsa üzülüyor. Mesela ne bileyim, çayının şekeri olmuyor o an yahut eksik oluyor, üzülüyor. Bakkala gidemediği için üzülüyor. Yüzünde bir kızarıklık oluyor, ona da üzülüyor. Bir ben çıkıyor bir yerinde, ona da üzülüyor, her şeye üzülüyor. “Derler ki: ‘Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamdolsun. Şüphesiz Rabbimiz gerçekten bağışlayandır, şükrü ...

 


Fatır Suresi, 24-26, 33-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Temmuz 2013 tarihli sohbetinden Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Fatır Suresi 24. “Şüphesiz” diyor Cenab-ı Allah “biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” Allah Allah 1983 tarihini veriyor. Bak “Biz seni hak ile,” hak ne demek? Kuran, Kuran ahlakı, dürüstlük, samimiyet, iyilik, güzellik, şefkat, merhamet iyi olan her şey. “Hak ile bir müjdeci” Hz. İsa Mesih (a.s) müjdesi, Hz. Mehdi (a.s) müjdesi, İttihad-ı İslam müjdesi, cennet müjdesi. “Ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiç bir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” (Fatır Suresi / 24) Allah Allah hayret. Bunun ebcedi de 2026 tarihini veriyor. Biri 1983, bir de 2026. Biri başlangıç, biri sonuç. “Hiç bir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” Mutlaka bir uyarıcı gelir-geçer diyor Cenab-ı Allah. Bahane yok. Şu anda da Hz. Mehdi (a.s) hayatta, Hz. İsa Mesih (a.s) hayatta, hiçbir bahane yok, inşaAllah.

“Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle” bak süslenmenin, süs eşyalarının kıymetine, önemini Allah’ın nasıl beğendiğini Kuran’da görüyoruz. “Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler.” Allah süslenmeyi seviyor muymuş, beğeniyor muymuş? Beğeniyormuş. Bağnazlar beğenmiyor, ama Allah beğeniyor. Ne diyor Allah: “Altından bileziklerle.” İki kolunda altın, blok ama cennet altını. “Ve incilerle, cennet incileriyle “süslenirler.” Cayır cayır yanıyor böyle “Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.” (Fatır Suresi / 33) Sen ipekten nefret ediyorsun, altından nefret ediyorsun. Allah beğeniyor sen beğenmiyorsun. Allah güzel diyor ipeğe, sen çirkin diyorsun. Cennet nimeti olarak görüyor Allah ipeği, adam “aman aman” diyor. Altından çekiniyor, inciden çekiniyor, tiksiniyor, ipeği istemiyor. Kalbinde sevgi kalmamış.

“Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun” demek ki, insanın ruhunda hüzne eğilim var. Yirmi dört saat hüzne eğilim vardır insanda, her şeye üzülmeye kalkar, her şeye. Aklına gelen her şey. Mesela masada oturur ona üzülür, biri gelir ona üzülür, bir şey olur üzülür, havada rüzgar eser üzülür, yağmur yağar üzülür, güneş çıkar üzülür. Bak, "bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun” bak gideriyor önce, sonra tamamen yok ediyor Allah. Hüzün diye bir olay bilinmiyor ondan sonra. Allah’a hamdolsun-elhamdülillah. “Şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." (Fatır Suresi / 34) Gerçekten Allah günah işlendiğinde bağışlıyor. “Estağfirullah” diyorsun, “Ya Rabbi beni affet” diyorsun. Allah bizleri affetsin. “Bağışlayandır” diyor Cenab-ı Allah. “Şükrü kabul edendir.” Bak, elhamdülillah dediğinde, o şükrü Allah kabul ediyor. Allah’ın en beğendiği zikirlerdendir; elhamdülillah. Mesela bir nimete kavuştun; elhamdülillah. Bir güzellik var; elhamdülillah. Güzel bir söz duydun; elhamdülillah. Allah’a çok hamd ile yaklaşmak lazım. Hamdı çoğaltmak lazım. Hamd çoğalınca, nimet çoğalıyor. Nasıl oluyor? Allah sezdirmeden yapıyor. Hamd ettikçe artıyor, hamd ettikçe artıyor, hiç bilmediğin yerlerden, tahmin etmediğin yerlerden artıyor.

"Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi.” İnsanlarda en büyük içgüdü sonsuzluk içgüdüsüdür. Sürekli onu ister ruhunda. Onu işte Allah ahirette tatmin ediyor. Sonsuz oluyor ondan sonra ferahlıyor. Çünkü o içgüdü tam doymuş oluyor. “Burada bize bir yorgunluk dokunmaz.” Demek ki, dünyada yorgunluk özel veriliyor. Adam yataktan kalkıyor, yine yorgun. Tatile gidiyor, yorgun dönüyor. Şezlongda uzanıyor dinleniyor yine yorgun oluyor. Yorgunluk özel veriliyor imtihan için. “Ve ...

 


Fatır Suresi, 32-34 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 11 Mayıs 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Sonra Kitab'ı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık.” Fakat onlardan kimi kendi nefsine zulmeder.” Vesvese eder, herkesi kendisine düşman zanneder. Olayları aleyhine görür. Mesela bakar eline “kanser olmuş olabilirim”, diyor. Veyahut “birisi bana düşman, hakkımda dedikodu yapıyor,” diyor. Kendine zulmeder sürekli. “Kimi orta bir yoldadır” yani namazını kılıyor kendi işinde, gücünde, tebliğ yapmıyor, bazen kılıyor, bazen kılmıyor, kendine göre bir anlayışı oluyor. Veyahut Cenab-ı Allah’ın kastettiği başka bir şey. “Kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır öne geçer” işte bunlar Mehdiler, Peygamberler, veliler, büyük mürşitler öne geçmişler, var gücüyle Allah için hizmet ediyor ve tamamen kendini Allah’a teslim etmiş. Çok candan. Bir de o işte hani o avami tavır gösterenler vardır. “İşte bu, büyük fazlın kendisidir” işte Allah “bunu beğenirim”, diyor. “Büyük fazl budur”. “Benim beğendiğim budur”, diyor. Yani “yarışıp öne geçenleri beğenirim ben” diyor Allah. “Adn Cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler.” Hani evrim vardı? Altın bilezik evrimle olur mu? İncilerle süslenir, diyor. Cennette inciler var. Bu da mı evrimle oldu? “Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir” burada terzi yok. Allah yaratıyor. Değil mi? Demek ki evrim yokmuş. “Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun” insanların başının çok büyük belasıdır, hüzün. Sabah kalkar hüzünle kalkar, akşam yatar hüzünle. Her şey onun aleyhinedir, her şey. Yemek yer “acaba kilo mu aldım?” der. Annesi bir şey der, ciğerine oturur. Bir arkadaşı telefon eder, imalı konuştu der, sırf o yeter ona. Başka bir şeye gerek yok. Akşama kadar onunla. Bu dünyanın bir belasıdır. Allah “Ben bunu gidereceğim”, diyor. Dünyadaki mühim imtihan vesilelerinden bir tanesidir. Bu da tabii kalbin boş olmasından kaynaklanıyor. Kalp Allah’la beraberse, yoğun iman varsa hüzün o kalbe giremez. Bakın kalp tam anlamıyla Allah’ın nuruyla doluysa oraya yabancı bir madde giremiyor artık. Ne hüzün, ne korku, ne tedirginlik, ne vesvese hiç bir şey girmez. Yani kalbi Allah’la tam doldurmak lazım. Allah sevgisiyle. Kalbi tam kaplaması lazım Allah sevgisi, o zaman hiçbir şey olmaz. “Şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir." Elhamdülillah dediğinizi ben kabul ederim, diyor Allah. Ve tövbe ederseniz de bağışlarım, diyor. “Ben günahkarım, ben bitmişim” derler ya, böyle bir şey yok. Mesela toplumda öyle şeyler var. Birisi bir hata yapıyor, “istifa etsin”, “mahvoldu”, “yok oldu o adam”. Sen akşama kadar o tip şeyleri yapıyorsun. Sen niye mahvolmuyorsun da o mahvolmuş oluyor? O da bir insan, sen de bir insansın. Tövbe eder, biter. Değil mi? Güncel bir konu olduğu için de biraz söylüyorum. Mesela kart kokoşlar ortaya çıktılar, böyle iguanalar, gece gündüz ahkam kesmeye başladılar. Böyle tam kart horozlar. Kartlaşmış, tüyü dökülmüş horozlar. Bütün millete akıl ve ahkam dağıtıyorlar. Millet nefret ediyor. Adam yerine de koymuyor, çok aşağılık biliyorlar. Fakat bunlar da sanki Türkiye’yi kendileri yönetiyormuş gibi, bunların aklına Türkiye’nin çok ihti...

 


Fatır Suresi, 33-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Haziran 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Fatır Suresi, 33: “Adn Cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler.” Mesela altına karşı bizim içimizde bir içgüdü var, çok hoşumuza gidiyor altın rengi. Bir sebep yok ama altın bilinçaltımızda var. İllaki altın oldu mu, insanda da mesela kadında da eğer insanın helaliyse altın çok şahane durur, bayağı güzel durur. Taşlar; mesela taşlara karşı bir ruhta eğilim meydana getirmiş ve Kuran’da çok geçer, hadislerde çok fazla geçer. Hemen hemen bütün taş çeşitleri geçiyor ve köşklerin, oradaki sarayların hep o tarz taşlardan oluştuğu ve altın ve gümüşün kullanıldığı ve ipeğin kullanıldığından bahsediyor. İpek de parlak olduğu için hoşumuza gider. Cennet hep ışıklı ve aydınlıktır. Taşlar ışıklı ve aydınlıktır. Ruhumuzda hep böyle ışığa, nura, aydınlığa karşı bir eğilim vardır. Karanlıktan biz hoşlanmayız. Cehennem’de karanlık vardır. Cehennem’in özelliğidir; her yer karanlıktır ama Cennet’te her yer aydınlıktır zıtlık olarak. Mesela taşlar pırıl pırıl parlar Cennet’te. Metal pırıl pırıl parlar, ahşap parlar, her şey parlaktır. Kendinden ışıklı yani dışarıdan bir ışık kaynağı olmadan ışıklı.

“Adn Cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle,” altın bilezik hakikaten insanlarda içgüdü olarak var. Bilezik müthiş yakışıyor, bütün kadınlar bayılırlar bileziğe, içgüdü olarak. “Ve incilerle süslenirler”, inci de kadına mesela çok yakışan bir şey, değil mi? İnşaAllah. “Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.” Parladığı için çok hoşlarına gidiyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadiste diyor; “kadın 7 kat elbise giyer, her elbisesi ayrı ayrı görülür şahıs ona baktığında 7 ayrı görünümünü görür” diyor. Yani beynimizin vasfı değişeceği için, beyin kapasitemiz ve gücümüz, ruh gücümüz artacağı için. Mesela bir kadın bir elbise giyiyor helaline göstermek için, hoşuna gider. Ama gönlü ister ki çok fazla elbise olsun, çok fazla elbise göstersin. Kadınların biliyorsunuz ayakkabı dolapları olur, dolar. Elbiseler mesela, doymaz yani. İçgüdü olarak verilmiştir ona o. Milyonlarca olsa yine doymaz ama çok çok güzel olmasını ister ayrıca. Yani çok temiz, çok bakımlı ve çok güzel. İşte Cennet içgüdüsünden oluyor o. Cennet’te tam doyuma ulaşmış oluyor, yani sürekli elbise değiştiriyor, sürekli kıyafet değiştirir ve her biri birbirinden daha güzel oluyor. Mesela yüzünü beğeniyor, kendi kendisini beğeniyor, zaten çok güzel oluyor ama dışarıda görüyor birisini, onu beğendiğinde, beğenir beğenmez hemen kendi yüzü de o şekle giriyor, Cennet’in özelliği. İçlerinde o isteği duymasınlar, bir rahatsızlık duymasınlar diye. Onun aslında bir numunesini bizde yaratmış Allah. Mesela biz sevdiğimiz bir şey olduğunda hayal ettiğimizde, hemen gözümüzün önüne getirebiliyoruz. Kafamızda böyle bir gücümüz var, değil mi? Mesela farz edelim bir şehre gitmek istiyorsak şehrin görüntüsünü hemen oluşturabiliyoruz kafamızda. Sokak oluşturabiliyoruz, insan oluşturabiliyoruz, yiyecek hatta. Mesela döner, kebap falan düşünüyor, ağzı sulanıyor adamın. Görür gözünde döneri, kokusunu, tadını falan hepsini hisseder. Bu ama zayıf ve fludur bizim kafamızda şu an. Cenne...

 


Cennetle İlgili Ayetler

 

Sayın Adnan Oktar’ın 5 Ocak 2011 tarihli röportajından cennetle ilgili ayet açıklamaları.

 

ALTUĞ BERKER: Cennetle ilgili ayetler. Büyük bir zenginlik ve ihtişam olduğuna dair cennette inşaAllah. İnsan Suresi, 20’nci ayet. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.” “Ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de meyve-devşirmesi yakındır” diyor Rahman Suresi'nde Hocam, inşaAllah. Muhammed Suresi, 15’inci ayette; “bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır” diyor, inşaAllah. Pınarlar ve gölgelikler olduğunu söylüyor inşaAllah Hocam.“Akmaktaolan iki pınar vardır” diyor, Rahman Suresi, 50’nci ayet. “Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır.” “Bir pınar ki orada ‘selsebil’ olarak adlandırılır” diyor, inşaAllah. “‘ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gölgeliğe’ sokacağız” diyor Hocam, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Şimdi sıcağı, soğuğu bilmeyen adam serinliğin, ılıman bir iklimin lezzetini bilir mi? Bilmez. Sıcaktan rahatsız olacak. Soğuktan rahatsız olacak. Kıyamete kadar ılıman bir iklimin, ılıman bir ortamın tadını her gün almış olacak. Yoksa ona alelade gelir öbür türlü. Yani doğrudan, hiç bunları görmeden giderse alelade gelir. Koltuk hiçbir şey ifade etmez. Sırtını dayamak, yatak bir şey ifade etmez. Çadır bir şey ifade etmez. İlla ki burada bu kursu görecek, bu eğitimi alacak, inşaAllah.

ALTUĞ BERKER: "Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.” “‘Özenle işlenmiş mücevher’ tahtlar üzerindedirler."

ADNAN OKTAR: Evrimle yaratılmamış, değil mi? Allah yaratmış. Tahtlar evrim ile yaratılmıyor. Bazı cahil hocalar var ya ahiretteki yaratılışı da evrimle açıklamaya kalkıyorlar.Tahtlar mobilyacıda yapılmıyor; Allah yaratıyor.

ALTUĞ BERKER: “Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.”

ADNAN OKTAR: Onu da yorgancı yapmaz. Yorgancının yaptığını da Allah yapar. Yorgancı kendi yaptığını zanneder. Atölyede adam kendi yaptığını zanneder. Her mobilyayı Allah yaratır. Her elbiseyi Allah yaratır. Bak “size giyimlikler var ettik” diyor Allah. Çünkü gerçek elbise dışarıda renksiz ve saydamdır. Zaten elbise vasfı yok onun. Gerçek şekli öyledir. Beynimizde yarattığı elbise asıl elbise olmuş oluyor. Dışarıdaki aslıyla, asla ve kesinlikle, Allah’ın dışında hiç kimse bağlantı kuramaz. Bir tek Allah aslıyla bağlantı kurar maddenin. Biz görüyoruz, yansımasını görüyoruz. Allah’ın yarattığı yansımasını görüyoruz.

ALTUĞ BERKER: “Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.” “…hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir.” “…orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; oradaki elbiseleri ipek(ten)tir.” İnşaAllah. “Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir. Ki onun sonu misktir. Şu halde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar.” “Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. Arzulayıp-seçecekleri meyveler, canlarının çektiği kuş eti.”

ADNAN OKTAR: Bak, demek ki baş ağrısını bileceğiz ki, baş ağrısının olmamasının zevkini tatmamız için baş ağrısını bilmemiz lazım. Mesela, öyle bir içki ki hem içkinin pozitif yönü var ama negatif yönü oluşmuyor. İçki içiyor, mesela lezzet alıyor, hoşuna gidiyor. Ama azap vermiyor ona. Vücudunu bozmuyor, sağlığını bozmuyor.

ALTUĞ BERKER: “Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), Üst üste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları” “Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış. Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır. ”

ADNAN OKTAR: Dünyaya benziyor cennet, andırıyor yani. İnsanlar öyle çok da şaşırmıyorlar. Çünkü diyorlar; “biz benzerini dünyada görmüştük” diyorlar. Ama benzerini, “aynısını” demiyor. “Benzerini görmüştük” diyorlar. Fakat renk kalitesi, görüntü kalitesi tabii çok çok farklı. Çünkü Allah onu diyor; “hiçbir göz görmedi, hiçbir nefis tatmadı” diyor. Yani bizim bildiğimiz, anladığımız tarzda olmayacak inşaAllah.

ALTUĞ BERKER: “Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık. Onları hep bakireler olarak kıldık, Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt”.

ADNAN OKTAR: Bak sevginin önemini, kadının güzelliğini Kuran ne kadar güzel vurguluyor. Aşkın, tutkunun güzelliğini; yani bir kadını tutkuyla sevmenin, aşkla sevmenin nasıl bir nimet olduğunu Kuran vurguluyor. Yoksa hiçbir anlamı yok. Öbür türlü et yığını olur; et, kemik yığını olur. Allah aşkın, tutkunun önemine dikkat çekiyor. Yani asıl zevki ve güzelliği veren ruhani güç, ruh gücü olduğuna dikkat çekiyor, iman gücü olduğuna dikkat çekiyor Cenab-ı Allah.

ALTUĞ BERKER: “Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur.”

ADNAN OKTAR: Demin söylediğim; hatırlıyorlar ama benzer, ama farklı tabii.

ALTUĞ BERKER: “Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.”

ADNAN OKTAR: “Hûrin în.” Evet, güzel ve anlamlı bakış. İnsan, yani gerçek akıllı bir insan anlamlı ve güzel bakıştan çok şiddetli etkilenir. Ama bir ahmak için bön bön bakmak çok çok güzeldir. Mesela bön bir bakışa; “ne kadar güzel, anlamlı bakıyorsun” diyor. “Ne vardı?” diyorsun; “safiyeti temsil ediyor” diyor mesela, “hoşluğu temsil ediyor.” İlkel bir bilgiye sahipler ama gerçek derinliğinde onu sezemiyorlar. Yani Allah imanlı müminlere, imanlı kadınlara anlamlı ve güzel bir bakışı nimet olarak sunmuştur. Dalalet bunu bilmez. İki sığırın birbirine bakması gibi bakarlar. Müminlerde bu şiddetli heyecan meydana getirir. Çünkü önyargı olmaması lazım, güven olması lazım, sevgi olması lazım; Allah korkusu, Allah sevgisine dayalı olması gerekiyor. Sırdaş olunması gerekiyor, teslim olmuş olması gerekiyor. Ayette geçtiği gibi; teslim olması. Adam yabancılıyor onu zaten. Teslim olacak birisi olarak görmüyor ki, tehlikeli biri olarak görüyor. O, karısının ölmesini bekliyor; karısı, onun ölmesini bekliyor. O, onun mirasına konmak istiyor; o, onun mirasına konmak istiyor. O, onun ailesini dolandırmak istiyor; o, onun ailesini dolandırmak istiyor. O durumda sevgi kalmaz tabii ki. Sadece gizli, sevgi taklidini yapmaya çalışan nefret kalıyor ve çok itici, böyle karanlık bakışlar geriye kalıyor. Ama bak Kuran’da Cenab-ı Allah tutkuyla, aşkla bakıştan bahsediyor. Ki şiddetli bir zevk alacak müminler bundan. Ama bak; “sadece eşine” diyor, “teksif olmuş.” Namusun güzelliğine de Allah dikkat çekmiş oluyor. Çünkü herkese ait olan bir kadın güzel değildir. Herkese ait olan bir erkek de kadın için iticidir. Yani fahişe bir erkekle, fahişe bir kadın etki meydana getirmez. Namuslu bir erkek kadını etkiler. Namuslu bir kadın da erkeği etkiler. Kuran’da buna dikkat çekmiş oluyor Cenab-ı Allah. Çünkü bak ilk dikkati çekilen şey; tutkunun zevkine dikkat çekiliyor. Tutku ve bakışlar. Demek ki kadının konuşmasından, bakışlarından, elektriğinden etkilenecek mümin; sırf etinden kemiğinden değil. Şimdi bazı sığırlar tam sığır ruhunda; sadece ete, kemiğe göre hareket ediyor. O zaman da Allah onlara tiksinme hissi veriyor. Birbirlerinden iğreniyorlar. Müminlerde derin bir sevgi, derin bir istek, derin bir muhabbet oluşuyor. Sadece müminlere has bir güzelliktir. Onun için Allah; “mümin erkekler, mümin kadınlara; mümin kadınlar, mümin erkeklere” diyor.

ALTUĞ BERKER: “Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.” “Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar.” “Ve iri gözlü huriler, sanki saklı inciler gibi”.

ADNAN OKTAR: Bak hep saklı ve korunmuş. Yani insan helalinin öyle saklanmış olması, mesela korunmuş olması ayrı bir zevktir. Onun çok daha hoşuna gider. Etkiler onu. Yani umuma ait olması da, Allah o zaman kalbinde bir boşluk meydana getiriyor. Boşluk meydana getirir, mümin sevemiyor inşaAllah. O ayeti bir daha oku.

ALTUĞ BERKER: “Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.”

ADNAN OKTAR: Bak; “huyları güzel”, sonra “yüzleri güzel” diyor. Huy güzelliği çok hayati olduğu için. Huyu güzel olmadı mıydı yüzünün güzelliğinin bir anlamı kalmaz. Huyunun güzel olması gerekiyor. Ama ikisi birlikte olduğunda nur âlâ nur, muhteşem bir güzellik olur. Allah iki güzelliği birden övüyor

ALTUĞ BERKER: “Nice bahçeler ve üzüm bağları.” “İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır.” inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bak, “eşsiz” benzeri olmayan. İnsanın ne kadar içini açtığını ve ne kadar hoşuna gittiğini Cenab-ı Allah vurguluyor.