Sayın Adnan Oktar'ın 10 Ocak 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı.” Hocam bu ayeti açıklar mısınız?” demiş Serpil Durmuş.
ADNAN OKTAR: Fatır Suresi’nde, biz daha öncesinden gelelim ayet başlangıcından gelelim, oraya doğru gidelim. “Sen, yalnızca bir uyarıcısın” diyor Fatır Suresi 23’te. “Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” Bak “biz seni hak ile” Kuran ile “bir müjdeci”, İslam ahlakının dünyaya hakimiyetini müjdeleyen, cennetle müjdeleyen, Müslümanlara ferahlık, zenginlik, bolluk, güzellik ve Allah’ın rızasını ummayı müjdeleyen bir üslupla “müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” “Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 1983 ebcedi. Bakın bu kadar Kuran ayetlerinin hemen hemen tamamında bu böyle; bu ayetlerde hep Mehdi (as)’ın devrine bakıyor olması ebcedinin, bu olağanüstüdür. Yani bir tane, iki tane, üç tane, dört tane, beş tane, altı tane değil. Bu çok şaşırtıcı. “Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” Bu da 2026’yı veriyor tarih, dünya hakimiyeti inşaAllah. 33, “Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler.” Altın bilezikler evrimle olmuyor. Süslü, Allah yaratıyor. “Ve incilerle süslenirler.” İnci tabi, cennet incisi bildiğimiz inci gibi değil, göz kamaştırıcıdır. “Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.” Saf ipek, cennet ipeği ayrıdır, bildiğimiz ipek gibi değil. 34, “Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun;” İnsanların dünyada başına Allah bir imtihan olarak hüzün vermiştir. Efendim, bahçede çiçeğe solmuş görür ona hüzünlenir, bir laf söylersin ona hüzünlenir, sabah kalkar aynaya bakar tipini beğenmez hüzünlenir. Sonbahar gelir hüzünlenir, saçında bir kaç tel beyazlanır hüzünlenir, yüzünde bir kırışıklık görür hüzünlenir. Cennette bu yok diyor Cenab-ı Allah. “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair Allah'a and içtiler.” Bir muslih, bir Mehdi ve bir mürşit bekliyorlar ve biz diyorlar, eğer gelirse çok mükemmel olacağız, çok iyi olacağız diyorlar. “Ancak onlara bir uyarıcı korkutucu geldiğinde” Mehdi (as) geldiğinde “bu, nefretlerinden başkasını artırmadı.” Hani bekliyordun sen Mehdi (as)’ı? Peki bu arkadan gelen nefret ne? Bu öfke ne? Bu kin ne? Kuran buna işaret ediyor. Tabii, hep peygamberleri kastediyor ama Mehdi (as)’a da ikinci işari anlamı olarak bakıyor.
35/42- Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı.
Günümüze bakan yönüyle, kendilerine bir Hz. Mehdi (as) gelecek olsa, çok mükemmel hizmet edeceğiz dediler. Mesela Cübbeli "Ya Rabbi bize Hz. Mehdi (as)'ı gönder" diye yeri göğü inletiyor. Tabii ben Cübbeli’ye bakar demiyorum ayet, ama o tarzda söyleyenler var. Ama kendilerine bir uyarıcı gelince daha da nefretleri arttı diyor Allah ayette.
35/43- (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın.
Büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek: Enaniyet yaparak ve İslam’ın hakimiyetini engelleyerek, Müslümanların kurtuluşunu engelleyerek
Mutlaka Allah’ın kanunları oluşur diyor Allah.
35/44- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.
Mesela Osmanlı yıkıldı, diğer devletler yıkıldı, Kuran’a tam tabii olunmadığında Allah hep felaket vermiş.
Muazzam bir güçtüler hakikaten.
Ne münafıklar, ne üçkağıtçılar, ne cahiller İslam’ın hakimiyetini engelleyemez.
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ocak 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, “yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı”. İşte, uyarıcı, korkutucular geliyor, yani tebliğciler, Mehdiler gelmiştir, peygamberler gelmiştir, mürşitler gelmiştir. Fakat bu insanlardaki azgınlığı ve tersliği bazı insanlarda daha da artırmıştır. Mesela Mehdi (a.s.) gelince de yine aynı şey olacaktır. “Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı”. Mehdi (a.s.)’ye ve talebelerine karşı müthiş bir nefret ve öfke oluşacaktır insanların büyük bir bölümünde, ki o yüzden sayıları 313’tür. “Evleri sırtlarındadır” diyor. “Onlarla hiç kimse evlenmez. Ondan sonra, malları, mülkleri yoktur” diyor hadiste değil mi? Allah yolunda çok çile çekecekleri belirtiliyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında da Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı müthiş bir öfke vardı ilk geldiğinde, Mekke müşriklerinde. Gideceği yollara dikenli çalı atıyorlardı, o giderken üzerine bassın diye. Böyle kirli deve işkembesi atıyorlardı üzerine, yani kendilerince akılsız kafalarıyla bir zarar vermek istiyorlar.
Fakat Allah Peygamberimiz (s.a.v.)’i korudu. Hatta hicret etmek mecburiyetinde kaldı, değil mi, Müslümanlarla birlikte, binlerce kilometre uzakta Habeşistan’a göç etmek durumunda kaldı. Ama sonra anlı-şanlı şekilde döndü Mekke’ye değil mi? Bütün putları kırdı, ondan sonra Kabe’de putları temizledi. Aynı şekilde diğer peygamberlerde de bunları görüyoruz. Hepsinde aynı olaylar olmuştur. Hz. Musa (a.s.)’ya da ters tavır koymuştur insanlar. Hatta, o zamanın devleti diyor ayette, o devletten insanlar çekindiği için, devletin ve toplumun baskısından çekindikleri için, Hz. Musa (a.s.)’ya diyor, kavminin zürriyetinden az bir kısım gençlerden başka tabi olan olmadı diyor, çekindikleri için. Yani milletin bir kısım insanları çok aşağılık, böyle şerefsizdir. Yani ne demiş, ne dedilere çok önem veriyor. Yani birisine laf söylemesi, etrafındaki insanların laf söylemesine göre kendini yönlendirir. Mesela, inanıyorsa, inanmıyorum der. İnanmıyorsa, inanıyorum der. Topluma göre şekil alır. Halbuki bu çok büyük bir karaktersizliktir. İnsan, müstakil karar vermesi lazım, topluma göre karar vermez. Ben mesela, Ankara’da normal, klasik lisede yetiştim.
Yani bana kimse din eğitimi vermedi. Benim ailem de dindar değildi. Ama baktım, din bir gerçek. Allah’ın varlığı apaçık. Darwinizmin, materyalizmin bir yalan, oyun olduğunu anladım. Masonluğun bir oyun olduğunu anladım. Savaşların arkasında masonluğun olduğunu anladım. Ve kendi imkanlarım ile vargücümle mücadele ettim. Mesela Akademi’ye geldiğimde ben tek başınaydım. Kimse yoktu etrafımda. Ben Akademi’ye uyum göstermedim, oradaki kimseye uyum göstermedim. Yani beni anlamasınlar da demedim. Bilakis, alenen dindar olduğumu gösterdim, değil mi? Hatta dediler komünistler, “seni burada öldürürler” dediler. “Ben açıkça söyleyeyim” dediler, “gelme okula” dediler. Ben göğsümü gere gere gittim. Tabii, felsefede de öyle aynı şekilde. Aynı tehditler orada da oldu, İstanbul Üniversitesi felsefede de. Burada da seni öldürürler dediler, yine gittim. Ama bir süre sonra artık fiili bir durum olduğu için gidemedik yani. Artık fiili saldırılar oluduğu için, inşaAllah. Dolayısıyla insan inandığını göğsünü gere gere yapacak. Mesela ben Darwinizmin sahte olduğunu anladım, okulumdaki arkadaşlarımın çoğu Darwinistti, üniversitede Hocalarım Darwinisttiler, hep Darwinist eğitimi alıyorduk. Ama ben var gücümle Allah rızası için ortaya çıkıp Darwinizme karşı tam tavır koydum. Bunun sonucunda masonik bas...
Sayın Adnan Oktar'ın 13 Nisan 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Fatır Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım: “Yeminlerinin olanca güçleriyle,” yani var gücüyle yemin ediyorlar “kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa”, yani bir Mehdi gelse, bir mürşit gelse “ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler”. Allah bir Mehdi göndersin diyorlar, Cübbeli nasıl dua ediyor değil mi? “Ya Rabbi Mehdi’yi gönder” diyor değil mi? Bakın “uyarıcı-korkutucu yani Mehdi gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler.” Yani Mehdi (a.s.)’nin talebesi olup, İslam’ı yaymak için büyük bir gayret ve hareket edeceklerine dair and içtiler. “Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde” yani Mehdi geldiğinde “(bu,) onların nefretlerinden başkasını artırmadı.” Sadece müthiş bir kin ve nefrete dönüşüyor. Sayın Hocam, bu ayetin bugünümüze baktığını düşünüyorum, siz daha iyi bilirsiniz” diyor. Şimdi bunu anlatırsak olmaz, birilerinden bahsetmiş. “Fatır Suresi 35. sure, sözünü ettiğim ayet de inşaAllah 42. ayet. İkisinin toplamı 79 sayısını veriyor. Sizin dediğiniz gibi Hz. Mehdi (a.s.)’nin İstanbul’a geliş tarihi ortaya çıkıyor” diyor. Tabii, o yönüyle de bakılabilir. Yani dolaylı, işari bir mana olarak bakabiliriz, hiçbir mahsuru yok.
Sayın Adnan Oktar'ın 26 Eylül 2010 tarihli röportajından Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Demin açtığım ayette Fatır Suresi çıktı, 42. ayet. “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa,” bir Mehdi gelecek olsa, “ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a yemin ettiler” Çok mükemmel hizmet edeceğiz diyorlar. Hani diyor ya Cübbeli, “Ya Rabbi bize Mehdi (a.s.)’yi gönder,” diyor, yeri göğü inletiyor. Tabii ben Cübbeli’ye bakıyor demiyorum ayet de, fakat o tarzda diyenler varmış. “Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı” Daha da nefretleri arttı, diyor Allah ayette. “(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa” diyor bak, hem de yeryüzünde büyüklük, enaniyet yaparak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek, yani İslam ahlakının hakimiyetini engelleyerek, Müslümanların kurtuluşunu engelleyerek. “Oysa hileli düzen,” oyun, “kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın” Mutlaka Allah’ın kanunları oluşur, diyor Cenab-ı Allah. “Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler” Mesela Osmanlı yıkıldı, diğer devletler yıkıldı, değil mi? Kuran’a tam tabi olunmadığında, sünnete tam tabi olunmadığında Allah felaket vermiş hep. “Üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler” Muazzam bir güçtüler hakikaten. “Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir” Ne münafıklar, ne üç kağıtçılar, ne it-kopuk takımı İslam ahlakının dünya hakimiyetini engelleyemez. Ne cahil cühela.
Sayın Adnan Oktar'ın 29 Kasım 2012 tarihli sohbetinden Fatır Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Fatır Suresi 42; “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu,” bir Mehdi, “gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler.” Yani, “çok şahane insanlar olacağız, birlik beraberlik içinde olacağız, muazzam mücadele edeceğiz, yeter ki Allah göndersin” diyorlar. “Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu” bir Mehdi, “geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı.” Çünkü enaniyetlerine ağır geliyor, gururlarına ağır geliyor. Ve Allah diyor; “Nefretlerinden başkasını artırmadı.” “(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak,” enaniyet taslayarak, “ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek,” tuzak hazırlayarak. “Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz.” “Eğer hile yaparsanız kendinizi sarar” diyor. “Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler?” “Daha öncekilerin başına gelen bela onların da başına gelmek üzere” diyor Allah. “Bunu mu gözlüyorlar?” diyor. “Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın.” “Daha önce yaptıklarımın aynısını yaparım” diyor Allah; “u benim sünnetimdir. Belalarını veririm” diyor. “Madem başınıza bir lider istiyorsunuz, gönderdiğimde büyüklük taslamayacaksınız” diyor Cenab-ı Allah. Peygamberimiz (s.a.v) gelmişti, “Ebu Kasım’ın yetimine mi tabi olacağız?” demişlerdi. “İki büyük şehrin büyüklerinden birisi olması gerekmiyor muydu? Ebu Kasım’ın yetimine mi tabi olacağız?” diyorlar. Hz. Mehdi (a.s) geldiğinde de; “300 sene önce gelmişti,” “300 sene sonra gelecek,” yok, “kabul etmiyoruz,” işte “şahs-ı manevidir,” yok, “hayalettir, her eve girer…” Bin bir türlü bahaneyle Mehdiyet’in bütün alametlerini reddeden, Mehdiyet’i reddeden bir tavır içinde bazı insanlar. Ama bazı koç yiğitleri de görüyorsunuz Mehdiyet’i aşkla, şevkle sevinçle karşılıyorlar. Büyük Birlik Partili koç yiğitlerimizde olduğu gibi aşkla, şevkle, sevinçle olayı güzellikle insanlara duyuruyorlar, maşaAllah.