Sad Suresi, 33, 37-39, 41-43, 50-52, 62-64 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 10 Ocak 2010 tarihli röportajından Sad Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Sad Suresi evet, Sad Suresi çok hikmetlerle dolu bir sure, Sad Suresi 33’ten okuyorum. Hz. Süleyman (as) bahsi, Hz. Süleyman (as) direkt Mehdiyet’ten bahseder. Dolaylı yoldan inşaAllah. "Onları bana getirin" (dedi).” Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.” Hayvan sevgisinde temas da çok önemlidir. Mesela kediyi seviyorken başını okşar onun, değil mi her tarafını okşar. Hz. Süleyman (as)’ın da içinin ne kadar coşku dolu olduğunu ne kadar sevgi dolu olduğunu Allah detay olarak belirtiyor. Mesela boyunlarını okşuyor atların, bacaklarını okşuyor, Allah’ın tecellisi olarak onları çok seviyor. Bakın Hz. Süleyman (as)’ın özelliği. Diyor ki; “Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıcı” Hz. Süleyman (as)’ın emrine şeytanlar da veriliyor. Her bina ustasını; yani işin doğrusu buradaki anlatım, masonlar. Her bina ustası, masonlar da Hz. Süleyman (as)’ın emrine giriyorlar. Bakın şeytanlar da yani Mehdi (as) devrinde de ateist masonlar da Hz. Mehdi (as)’ın emrine gireceklerdir. Şeytanları da Allah’ın dini için onların hepsini kullanacaktır.

Ve hepsini faydalı hale getirecektir. İslam’a hizmet ettirecektir. Ve dalgıcı da diyor yani deniz altında her türlü faaliyetin yapılacağı belirtiliyor. “Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini” demek ki Mehdi (as)’ın istihbarat ağı dünyanın en güçlü istihbarat ağı olacak. Yani kimin ne yaptığını hepsini tespit edebilecek, yani dünyada görülmemiş bir istihbarat ağı oluşmuş olacak. Tabi bu insanların lehine. Peygamberimiz (sav)’de olduğu gibi “hayır kulağı” olarak yani insanların özgürlüğünü kırmak için değil, insanlara özgürlük vermek için mükemmel bir istihbarat ağı olacağı anlaşılıyor. Ki bu ağ içerisinde şeytanları ve masonları bile İslam’ın lehine kullanılacağı açıkça anlaşılıyor. "İşte bu, bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ihsan et ya da tut." Bu özellik kimin özelliğidir aynı zamanda? Mehdi (as)’ın özelliğidir değil mi, bak. “Hesaba vurmaksızın” aynısı ile hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi bakın, “ihsan et veya tut”, aynı Mehdi (as)’a hitap edildiği gibidir. Hz. Süleyman (as) ile aynı.

41; “Kulumuz Eyyub'u da hatırla” Eyyub (as). “Hani o: "Herhalde şeytan bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti”, bakın en sonunda Allah’a sesleniyor. Gidip orada burada millete anlatmıyor; “acı çekiyorum, rahatsızım, sıkılıyorum, bunalıyorum” demiyor. Dayanamayacak hale gelince ne diyor, "Herhalde şeytan bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti” diyor. Demek ki onu çok sıkan bir rahatsızlık oluşmuş. Cenab-ı Allah ne diyor; "Ayağını depret” hareket et, spor yap. “İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik.).” Bakın stresi tamamen gideren özellikler, bir spor hareketlilik, iki yıkanmak duş almak, üç içecek su. İnsan susuzluktan sıkılır, yani sıkıntı verir insana, bunaltı verir. Banyo yapmamak da insanda ağırlık verir, banyo yaptığında bir hafifler insan. Spor yaptığında tamamen açılır. Kuran bu mühim hususlara 42. ayette dikkat çekmiş. “Katımız'dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık.” Hz. Eyyub (as)’a ...

 


Sad Suresi, 50-52 Ayetlerinin Tefsiri

(Cennet nimetleri)

 

SAYIN ADNAN OKTAR’IN A9 TV’DEKİ CANLI SOHBETİ (14 ARALIK 2011; 01:00)

ADNAN OKTAR: Sad Suresi, 50-52.

“Adn cennetleri kapıları onlara açılmıştır, içinde yaslanıp dayanmışlardır. Orada birçok meyve ve şarap istemektedirler.” Yaslanıp dayanmak bu dünyada alıştıkları için insanlar istiyor. Mesela çadırdan insanlar hoşlanıyor. Otağ içinde yaşamak çok zevkli ve güzeldir. Onu istiyorlar, yastıklar içerisinde oturmak. İçinde de çok güzel yani olağanüstü güzel yumurta gibi diyor ya Allah, bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş kadınlar.

“orada birçok meyve ve şarap istemektedirler.” Meyvelerin haddi hesabı yok, her çeşit meyve var. “Ve şarap istemektedirler,” cennet şarabı özel bir şarap. Yani müminlerin çok zevk aldıkları bir içki o. Yani bizim alıştığımız bu meyve sularına ve yahut hiçbir şeye benzemiyor. Lezzeti çok şiddetli zevk veren ama çok çok şiddetli zevk veren bir içki.

“Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerini çevirmiş yaşıt kadınlar vardır.” Yine burada vurgulanan nedir, iffet. İffetin temizliği ve bakışın güzelliği. Güzel, anlamlı, tutku dolu bir bakışın ne kadar güzel olduğu.

 


Sad Suresi, 50-54, 56-58 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 31 Ağustos 2011 tarihli röportajından Sad Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bakın, Sad Suresi’nde, şeytandan Allah’a sığınırım,

50;“Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır.” Allah, inşaAllah cennet kapılarını bizlere de açar.

51; “İçinde yaslanıp-dayanmışlardır;” mesela bak, yaslanıp dayanmak bizim için bir nimet oluyor. Ama cennette niye nimet oluyor? Çünkü dünyada o aczi tattık ya, hep böyle yorgunluk çektiğimiz için, hep yaslandığımızda hoşumuza gider, sırtımızı yaslayacak bir yer olmasa rahatsız oluruz biz. Ama yaslanma bir nimet oluyor. Sonsuza kadar o nimeti unutamayacağız. O yüzden hep böyle içimizde o istek olacak, hep yaslanıp bir yere dayanıp konuşmak isteyeceğiz cennette. Halbuki cennette hiç ihtiyaç yok, çünkü yorgunluk yok. Dimdik dururuz, hiçbir şey olmaz; ayakta sabahtan akşama kadar dursan, milyonlarca sene ayakta dursan yorulmazsın. Ama yaslanma hissi var, yani yaslanmayı bir nimet olarak bileceğiz cennette. Bunu dünyada öğreniyoruz.“Orada birçok meyve ve şarap istemektedirler.” Cennet şarabı, güzel kadehlerde; inşaAllah kadehleri tokuşturarak içeceğiz cennet şarabını. Öyle metil alkol, şu bu falan, abuk subuk şeyler yok içinde. Tadı nefis, görünümü çok güzel; kadehler çok şık, cennet kadehleri çok şık, inşaAllah. Bir yudum ondan, biraz meyveden, biraz cennet yemeklerinden yiyeceğiz, öyle hemen anında doyma da yok, inşaAllah. Burada mesela çocuklarla beraber yemek yiyoruz, sofra oluyor, hemen doyuyoruz.

Orada saatlerce, günlerce yersen doymazsın, senelerce yersen doymazsın. Sürekli; meyveden alırsın, ondan alırsın; kuş eti, böyle güzel pişmiş, ızgara yapar yersin, inşaAllah. Birbirinden nefis yemekler var, çok zengin sofralar oluyor, fakat doymuyorsun. Dünyada acz olarak Allah özellikle doyma hissini veriyor ve doyuyorsun. Cennette dünyadaki nimetlerin asıllarını göreceğiz, inşaAllah. Burada anlayalım gibisinden küçük eşantiyon mahiyetindedir adeta, yani tanıma amaçlıdır. Meyveler de tanıma amaçlıdır. Asıl cennet meyveleridir. Meyve yerken hemen anlarsınız, dersiniz; “keşke bu biraz daha tatlı olsa.” Mesela hiç tam istediğimiz gibi üzüm bulabiliyor muyuz? Bulamıyoruz. Tam istediğimiz gibi şeftali bulamayız. Cennette asılları var, inşaAllah. Şimdi bak, yemekleri yedik, cennet şarabı içtik;

52; “Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır” diyor. Çok büyük bir nimet olarak, en büyük nimettir cennette. Ama bakın, dikkat edin; “bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş.” Ana delil olarak onu söylüyor. Bir kadının, mümin bir kadının sevdiğine, eşine tutkuyla bakması en büyük nimettir, çok etkileyicidir. Yürekte, ruhta çok sarsıcı etki yapar. Bütün benliğini kaplar insanın. Hakkıyla bakarsa, hakkıyla severse, hakkıyla böyle teslim olarak tam bir coşkuyla, aşkla eşine bakarsa nefesini keser. Çok etkileyici olur. İşte o nimet ahirette, cennette tam anlamıyla tahakkuk ediyor. İnşaAllah, eşimiz bize baktığında içimiz eriyecek, ruhumuz eriyecek böyle, zevkten adeta biteceğiz. Öyle tabir edeyim, inşaAllah. Kıskanç mı olacağız? Allah, işte bak ona kolaylık getirmiş; “sadece eşlerine bakıyor” diyor. Etkilenmiyor başka kimseden kadın. Helali olan kadın sadece eşinden etkileniyor, sevdiğinden etkileniyor. Allah öyle yaratmış. Sadece onda o zevki alabiliyor. Yapamıyor yani, olmuyor. Allah almış onu. Başka kimseden o yönde etkilenmiyor, sadece eşinden ondan etkileniyor. “Yalnızca eşlerine çevirmiş,” Allah o şekilde terbiye etmiş. Dünyada zaten öğreniyorlar onu. Ama baksa da etkilenmiyor. Sadece eşinden etkileniyor. “Yaşıt kadınlar,” herkes genç. 33 yaş deniyor ama genç işte. Tarif edilemeyecek bir gençlik. Klasik kafamızdaki genç kavramı neyse o. 17 yaşa da genç deniyor ama 30 yaşında da genç deniliyor; tam, hoş gençlik. Hepsi genç, eşi de genç kendisi de genç, hep öyledir. Yaşlılık özel verilir, mucizedir. Yavaş yavaş Allah bir çizgi yaratır, bir çizgi daha yaratır. Saçta önce on tane beyaz yaratır, sonra onu otuz yapar Allah, sonra altmış yapar. Her saç köküne emir verilir ayrı ayrı. “Beyaz ol” der Allah, beyaz olur. “Sen de beyaz ol” der. Sayıları artar artar, süt beyaza kadar gider. “Hepiniz beyaz olun” dedi mi Allah, hepsi beyaz olur saçların. Her saç teli Allah’ın emri altındadır; hangi saç ne zaman dökülecek, hangi saç ne zaman çıkacak, hepsi Allah’ın emriyle çıkar. Saç teli diyoruz ama, bir de saç telinin içindeki aleme bir sor bakalım. Onlar için o dev sütunlar halindedir. Koskoca gökdelen gibi gelir onun içinde olan için, bir saç teli. Bir gökdelenin yıkılması gibi olur o saç telinin gitmesi. İzafidir.

53; “İşte hesap günü size va’dedilenn budur.”

54; “Şüphesiz bu, Bizim (ihsan ettiğimiz) rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok” diyor Allah. Ne doymada tükenme var, doymuyoruz; ne de yiyecekte tükenme var. Daldan koparırsın elmayı yersin, bakarsın yine dalda duruyor. Koparmanla dalda olması bir oluyor, anında. Şaşılacak bir durum, hayret edilecek bir durum. Fakat normal olan da budur. Elma, armut, portakal, hepsinin orijinalleri vardır. Allah, “bir de, hiç görmedikleriniz olacak” diyor. “hiç tatmadığınız şeyler, sürpriz yapacağım size“ diyor Cenab-ı Allah. Tabii aynı bu şekilde söylemiyor da buna benzer bir ayet var.

Cehennem için de Allah diyor ki; 56; “Cehennem; onlar oraya girecekler; ne kötü yataktır o.

57; “İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin.” İnsanın kaynar suyu içmek çok çekindiği bir şeydir. Çok rahatsız olacağı bir şeydir. Allah, en rahatsız olacağı şeyleri yaratacağını belirtiyor. Mesela irin, insanların en iğrendiği bir şeydir, tedirgin olduğu bir şeydir. Yani görmek istemez. “En iğrendiğiniz, en hoşlanmadığınız şeyleri cehennemde yaratacağım” diyor. Bu ayetin anlamı budur.

58; “Ve onun şeklinden başka, çift çift olan daha beter azaplar vardır.” Tahayyül etmediğiniz, bilmediğiniz azaplar vardır. Cehennemle Allah bizi korkuyor ki normal davranalım. Ama bir mümin, aklı başında bir mümin samimi bir mümin hiçbir şekilde cehenneme girmez. “Hatta” diyor Allah ayette, “uğultusunu dahi duymaz.” Uğultu bile duymak yok. Bu ne demek, uğultu duymayacak demek? “Mümin iseniz, en ufak bir tedirginlik, acı, korku size hissettirmeyeceğim” diyor Allah. Cehennemden uzaktır ama yine de kalbinde bir tedirginlik olur. “Onu da yapmayacağım. Sadece size neşe ve sevinç vereceğim” diyor Allah. Müminler için bu vardır. Ölümünden itibaren bu sürekli hayatında olacak olandır. Küfür ölümünden itibaren sürekli azap çeker. Mümin ölümünden itibaren sürekli mutludur.