Adnan Oktar'ın 4 Şubat 2011 Kocaeli Tv'deki canlı sohbetinden
ADNAN OKTAR: Zümer Suresi, bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım. 22. ayet; “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa,” demek ki Allah göğsünü İslam’a açması gerekiyor. Gidip tebliğ yapmayla, modern takılmayla, artistik hareketlerle din yayılmıyor. Allah’ın göğsünü İslam’a açması gerekiyor önce. “Artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.” Şeddesiz 1990, şeddeli 2022 tarihini veriyor ayet. 22. ayet. 2’ler hakim. “Andolsun,” diyor Cenab-ı Allah, yemin ediyor. “Biz bu Kur'an'da, belki öğüt alıp-düşünürler diye,” bak öğüt alacak ve düşünecek. Demek ki düşünmek çok önemli. Cenab-ı Allah ne diyor? “Andolsun, Biz bu Kur'an'da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.” Demek ki Kuran’da verilen her bir örneği derin derin düşüneceğiz, inşaAllah. “Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur'an'dır (bu). Umulur ki sakınırlar. Hiç şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecek” diyor Allah, ölüme de dikkat çekiyor. Hiç kimse baki değil dünyada. “Sonra şüphesiz sizler, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.” Orada haksızlığa uğradıysa Allah’a şikayet ediyor. “Ya Rabbi bu bana bu şekilde haksızlık yapmıştı” diyor, inşaAllah. “De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler.” Küresel güçlere değil. Allah’a tevekkül ediyorlar, inşaAllah. “Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptırıcı yoktur.” Artık o deccalin etkisine girmiyor. Mehdiliğin etkisinde. “Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?” Allah ‘Hadi’ ismiyle tecelli ettiyse, o insan bir nevi Mehdi’dir. “Onun için bir saptırıcı yoktur.” Deccal ona etki etmez. “Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?” İntikam alan da Allah’tır. Güçlü ve üstün olan da küresel güçler değil, Allah’tır. Bunu bilecekler, inşaAllah.
Adnan Oktar’ın 5 Şubat 2011 Kocaeli Tv Aba Tv’deki Sohbetinden
ADNAN OKTAR: Bismillah Zümer Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. 22. ayet “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” şeddesiz 1990, şeddeli 2022 tarihini veriyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 10 Ocak 2010 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Zümer Suresi 27. “Andolsun, Biz bu Kuran’da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.” Demek ki Kuran’da her türlü bilgi var. Kuran’da yoktur diyor adam, eksik diyor. Bak Allah diyor ki “insanlar için her bir örnekten verdik.” Demek ki her türlü bilgi var. “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir,” 22. ayet. Allah ona bir nur nasip ediyor. Aklında, fiilinde, fiziğinde, ruhunda bir ferahlık bir aydınlık meydana geliyor. 36. ayet “Allah, kuluna yeterli değil mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar” diyor. Ben cezaevindeyken, o ilk tutuklandığımda 86’da, “Kuran’dan açayım, hangi sayfa gelecek acaba” dedim; yani çok üstüme varıyorlardı o zaman. Zaten tutuklandım, buna rağmen olaylar devam ediyordu. “Ne yapsam acaba, yani kimlerle bağlantıya geçeyim, ne yapayım” falan diye düşünüyordum. O arada Kuran’ı açtım bu ayet çıkmıştı. “Allah kuluna kafi” İnşaAllah, maşaAllah. “Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. Allah kimi hidayete erdirirse” yani Mehdilik verirse, Mehdi (as) vasfı verirse, “onun için bir saptırıcı yoktur.” Yani, ona Deccal etki etmez artık. Deccal’in kılıcı onu kesmez. “Allah intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?” Allah, Ben intikam alacağım diyor, inşaAllah.
45. ayet Zümer Suresi. “Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır.” Allah birdir diyorsun, Allah var diyorsun, adamı kan boğuyor adeta bunalıyor yani Allah’tan bahsedince. Aman bana müsaade, diyor. “Oysa O'ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar.” Öyle modadan şundan bundan televoleden falan bahsettin mi onlar açılır diyor, içleri açılır, ferahlarlar diyor Allah ayette. 42. ayet; “Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda” demek ki insanların uykusunda da canları alınıyormuş. Hz. İsa (as)’ın da uyku halinde göğe alınmasında canı alınmıştı. “Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanın ruhunu tutar,” mesela adam uyuyor, ölüm kararı verildiyse onun ruhunu Allah bırakmıyor. Sabaha ölüdür o. “…öbürünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir.” Sabah uyandıysa canı geri verilmiş. “Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır” diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 11 Mayıs 2010 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Allah'a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kimdir?” diyor. Ehl-i Kitap da olsa, her kim olursa olsun Kuran’a tabi olması gerektiğini bu ayetten anlıyoruz. Kim olursa olsun Kuran ile karşılaştığında mutlaka Kuran’ı vicdanıyla tasdik etmesi lazım, okuyup anladıktan sonra. “Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?” “Cehennem geniş” diyor Allah. “Yani hepsini içine alacak durumda” diyor. “Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince;” yani doğru konuşan ve onu tasdik edenlere gelince “onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır”, güzel huylu olanlardır diyor, iyi huylu olanlardır. “Rableri Katında dileyecekleri her şey onlarındır. İşte bu, ihsanda bulunanların ödülüdür. Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek” Yani “dünyada yaptığı en kötü günah, en kötü çirkin şeyler, her ne varsa onları Ben gizleyeceğim, yok edeceğim, hatırlayamayacak” diyor Allah. “Ben affedeceğim ve ona da unutturacağım ve insanlara da unutturacağım ve kimse bilmeyecek” diyor Allah. “Gidereceğim” diyor. “Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip, giderecek” Yani en kötü suç nedir? En kötü şeyler nedir? “En kötüsünü bile temizleyeceğim” diyor Allah ve unutturacağım. “Ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir.” “En fazlasıyla da sevabı vereceğim” diyor Allah. “Allah, kuluna yeterli değil mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar.” Yine bu ayet. Ben 86’da bir tutuklanmıştım, 19 ay kadar. Sonra “yanlışlık oldu” dediler bıraktılar, “bir suç unsuru yokmuş” dediler. Ben de teşekkür ederim dedim. 10 ay da akıl hastanesinde tutmak şartıyla, ona da teşekkür ettik. Bir de el öptük, öptürdüler şöyle havaya kaldırarak. Ben böyleyim, kafamda böyle fotoğrafı var. Suratıma Yıldırım Aktuna rahmetli dayadı elini böyle suratıma. “Bir daha daha dikkatli ol”, ona benzer bir ifade. Yani “ayağını denk alırsın, daha itinalı olursun, daha özenli yaşarsın bundan sonra” gibisinden. Ben de teşekkür ettim, gitmiştim. O dönemde ben çok zor durumdaydım. Her yerden üzerime saldırı geliyordu. İftiralar, hakaretler. Ne yapsam acaba? Kuran’dan bir işaret olsun diye. Cezaevi hücresindeyken açtım Kuran’ı. Açınca ilk bu ayet gelmişti. “Allah, kuluna yeterli değil mi?” “Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar.” diyor Allah. Ben elhamdülillah dedim, ben anladım yani inşaAllah. “Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptırıcı yoktur.” Yani Mümin olan bir kimseyi kimse yolundan saptıramaz. Ama sapan, azanı da eğer Allah hidayet vermediyse kimse düzeltemiyor. İstediğin kadar ne anlatırsan anlat, adam olmaz o. Uğraşırsın ama netice alamazsın. “Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?” “Gönlünüz rahat olsun” diyor Allah. “Ben, bir suçlu varsa onun gereğini Ben yaparım. Cezasını Ben veririm.” Yani buradaki kasıt şu, “siz intikam alma hevesinde olmayın, Bana bırakın” diyor Allah. “Ben gereğini veririm” diyor. Evet, “sizin affetme yönün...
Sayın Adnan Oktar'ın 17 Eylül 2010 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Zümer Suresi 22, 2, 2, 22 dikkat edin. “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir,” burada Risale-i Nur’a da bir işaret var tabii. “Rabbinden bir nur üzerinedir (öyle) değil mi?” diyor Cenab-ı Allah. Ebcedi 2022 yılını veriyor. İslam ahlakının mükemmel hakimiyet yılı.
Sayın Adnan Oktar'ın 24 Kasım 2010 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Zümer Suresi, 22 çıktı şimdi açtım Kuran'ı. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah kimin göğsünü İslam'a açmışsa”, ona hidayet vermişse, “artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” diyor Allah. Şeddesiz 1990, şeddeli 2022 Berker’im.
ALTUĞ BERKER: MaşaAllah hocam.
ADNAN OKTAR: Mehdiyet’in devrini veriyor. Bak “Allah, Kimin göğsünü İslam'a açmışsa, ona hidayet vermişse, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” diyor Allah. 27’ci ayette, Zümer Suresi. Allah yemin ediyor; “Andolsun, Biz bu Kur'an'da, belki öğüt alıp- düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.”, her türlü örneği verdik, diyor. Ama sırf Kuran’a dikkat çekiyor Cenab-ı Allah, bak dikkat edin burada, sadece Kuran. “Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kuran'dır (bu). Umulur ki sakınırlar.” (Zümer Suresi, 28). Müşriklere ve münafıklara göre de (haşa) Kuran’ın çarpıklığı vardır, nasıldır? Eksiktir. (Haşa) Kuran’ı çarpık gördükleri için, eksik gördükleri için ne yapıyor? Hurafe ekliyor. Adamlar, Allah diyor ya; “...eşeğe yüklenmiş bilgi gibi...” adam hurafe yüklemiş eşeğine, o da üzerine binmiş deccal gibi, oradan hurafe dağıtıyor, bu olmaz. Veyahut bakıyor hurafeler yetmiyor, bana vahiy geliyor, diyor. Bana, Kuran nasıl Peygamber (s.a.v.)’e geldiyse, bana da bir tane geldi, diyor. Aksini ispat et bana, bana da geldi” diyor. Aksini sana Cehennem’de anlatacaklar. Orada anlatırsın sen, sana nasıl vahiy geldiğini, nasıl kitap geldiğini, değil mi? Anlatacak halin kalırsa. Son 200 yıldan beri böyle psikopatların sayısında bir artış var. Her birinin ayrı bir kitabı var. Bana kitap geldi, bana kitap geldi, bana kitap geldi, hep üslup bu. Bakayım Allah’ın huzurunda bunu söyleyebilecekler mi? Burada böyle pervazsızlar, Ahiret’te diyebilecekler mi göreceğim, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 22 Şubat 2011 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınıyorum. Zümer Suresi, 22. ayet "Allah kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerindedir, (öyle) değil mi?" diyor Allah. "Bir nur üzerinde" Risale-i Nur'a da işaret var burada ayrıca. Hz. Mehdi (a.s.)'ın okuyacağına da işaret var. Ebcedi 1990 şeddesiz, şeddeli, 2022 tarihini veriyor. 27. ayet "Andolsun" diyor Cenab-ı Allah, şeytandan Allah'a sığınırım. Yemin ediyor Cenab-ı Allah. "Biz bu Kuran’da belki öğüt alıp düşünürler diye insanlar için her bir örnekten verdik." Her türlü örnekten verdim, diyor Cenab-ı Allah. Belki öğüt alıp-düşünürler diye, diyor. 38. Ayet "De ki: 'Allah bana yeter' tevekkül edenler ona tevekkül etsinler." Mesela bizi Allah konuşturuyor, sağlığımızı sıhhatimizi Allah veriyor. Bir hastalık verdiğinde, onu Allah kaldırır, bir zorlukla karşılaştığımızda, Allah kaldırır. Zorluğu Allah meydana getirir, kolaylığı Allah meydana getirir. Biz tevekkül edeceğiz. 37. Ayet "Allah kimi hidayete erdirirse onu için bir saptırıcı yoktur" bir deccal yoktur."Allah intikam sahibi, üstün ve güçlü olan değil midir?" İşte bu intikamı, Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhuruyla oluyor. İnşaAllah. En büyük intikamlardan biri inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 11 Mayıs 2011 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Zümer Suresi 22. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” diyor Allah. Ne güzel, bak tam ebcedi 1990 tarihini veriyor şeddesiz, şeddeli 2022. “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa,” kime hidayet vermişse “artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” Risale-i Nur’a da işaret var tabii burada da inşaAllah. İnşaAllah. “Fakat” diyor Allah, deccaliyete de işaret ediyor. Ayetin ikinci kısmı deccaliyet. Birinci kısmı Mehdiyet, ikinci kısım deccaliyeti işaret ediyor. “Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline.” “Mahvedeceğim deccaliyeti” diyor Allah. “İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.” “Alenen sapkındırlar” diyor. Darwinist, materyalist, ateist sistemi Allah işaret ediyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 13 Haziran 2011 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeyhim, Zümer Suresi, 22’nci ayet.
ALTUĞ BERKER: Estağfirullah Hocam. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.”
ADNAN OKTAR: Şeddesiz 1990, şeddeli 2022 ve 22’nci ayet. Bu iki ikilerde çok hikmet var. Onu önümüzdeki günlerde daha kapsamlı anlatacağım. Onu kitap olarak da hazırlıyoruz, yani kitapta bir bölüm olarak da hazırlıyorum. İki iki, 2022 de çok önemli bir tarihtir, 22’nci ayet olması da çok manidar.
Sayın Adnan Oktar'ın 11 Aralık 2010 tarihli röportajından Kuran'da Mehdiyet ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Zümer Suresi’ni açmışım. 22.ayet. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?”diyor, Allah. Ebcedi 2022 tarihini veriyor. Şeddesiz de 1990 tarihini veriyor. Şeddeli 2022. “Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler”. Bu da deccaliyet. Kuran’da hep bir Mehdiyetten, bir deccaliyetten, bir Mehdiyetten, bir deccaliyetten bahseder. Hep Mehdilerin (a.s.) ve deccallerin mücadelesi Kuran’a hakimdir. Hangi sayfasını açarsanız açın, Mehdilerle deccallerin savaşını görürsünüz, mücadelesini görürsünüz. Açalım bakalım herhangi bir sayfa, sen aç Bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Onun kendilerine bir sözle cevap vermediğini ve onlara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı? Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çıkardı”, o zamanki deccaliyeti, insanları hak dinden ayırmak için altından buzağı heykeli yapıp deccaliyet ortaya çıkıyor. Dinden saptırmak için. Mehdiyete karşı çözüm arıyorlar, Mehdiyeti durdurmak için. Altınla insanların gözünü boyamaya çalışıyorlar. Buzağı heykeliyle, böğüren bir buzağı heykeliyle. "’İşte, bu sizin de ilahınız, Musa'nın ilahı budur; fakat (Musa) unuttu’ dediler”. Ona da bir unutma isnadında bulunuyorlar. Yani saygıları da yok. “Andolsun, Harun bundan önce onlara: ‘Ey kavmim, gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah)dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin’ demişti”. Bak, Harun da Mehdilik görevi yapıyor orada, değil mi? Ne diyor; "Ey kavmim, gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah)dır.” Mehdi (a.s.) ne diyecek? “Siz Darwinizm’i, materyalizmle fitneye düşürüldünüz. Sizin asıl ilahınız Allah’tır” diyecek, değil mi? O zamanın Mehdisi kim? Harun, inşaAllah ve Hz. Musa (a.s.). “Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah)dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti.” Mehdi (a.s.)’nin de emrine uyup ona itaat edeceğiz, inşaAllah. Bakın gördünüz nereye baksak. Mesela diyor ki; “Andolsun, Biz Musa'ya vahyetmiştik: ‘Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir, onlara denizde kuru bir yol aç, yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan’”. Şimdi deccaliyet, tuğyan ve dalalet Müslümanları sıkıştırmış. Ne yapıyorlar, gece hareketi yapıyorlar. Gündüz göründükleri için gece fark edilmemek için gece karanlığını kullanarak hareket ediyorlar. Deccalin azgınlığından kurtulmak için, firavunun. “Onlara denizde kuru bir yol aç”, şimdi bak Mehdi (a.s.)’ye kuru bir yol açıldı. Boğaz Köprüsü’nden geçiyor. Kupkuru bir yol. Hadiste diyor Peygamberimiz (s.a.v.); “Mehdi (a.s.)” aynı şekilde “kuru bir yoldan geçecek” diyor. İstanbul’a gelirken. Yani çıkış yerini de belirtiyor fakat geliş yerini de belirtiyor Peygamberimiz (s.a.v.). Ve “denizden geçerek kıyıya gelecek” diyor ve “bayrağı dikecek” diyor. Ve İstanbul’un her yerine koskoca bayraklar dikildi, maşaAllah, inşaAllah. “Yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan". Mehdiyet de sürekli Mehdi (a.s.)’a yetişmeye çalışacaklar ve onu yakalamaya çalışacaklar. Ve ona korku vermeye çalışacaklar. Ama Mehdi (a.s.) yetişilmekten korkmayacak. Korkuya karşı da cesaretle karşılık verecek, inşaAllah. “Firavun” deccal“ordularıyla peşine düştü” diyor, Cenab-ı Allah. “Sulardan onları kaplayıveren kapladı”diyor. Deccal ordusunu Allah suların içinde boğup yok ediyor. Şu anda da ilmin içinde boğulup kayboldu deccaliyet, bilginin içerisinde kayboldu inşaAllah. “Firavun” yani deccal, “kendi kavmini şaşırtıp saptırdı ve onları doğruya yöneltmedi”. Diyorlar ki; “nerede Kuran’da deccal, Mehdi?” Her tarafında Kuran’ın hakim. Hangi sayfasını açsak deccallerden, Mehdilerden bahsediyor. Nasıl olmasın?
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Ocak 2011 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Bak, açtığım sayfa Zümer Suresi çıktı.
“Allah, kimin göğsünü İslam’a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” diyor Allah. Bu ayetin ebcedi, 1990 tarihini veriyor şeddesiz. Şeddeli 2022 tarihini veriyor. “Fakat Allah’ın zikrinden yana kalpleri katılaşmış olanların vay haline”. Enaniyetle, kibirle, büyüklük hissi ile, “Ben çok kültürlüyüm, Marksist felsefeyi bilirim, başka felsefeleri bilirim, Darwinizmi, Materyalizm’i bilirim dolayısıyla herşeye tepeden bakarım” deyip enaniyet ve büyüklük hissine kapılanlar, bak ne diyor Allah? “Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.” Aleni ve açık sapıklık içindedirler diyor Allah. “Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi.”
Yani Kuran’ı mükemmel indirdi diyor Allah. “Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir.” Bak, “Allah’tan eğer korkuyorsa” diyor, “Kuran okuduğunda onların derileri ürperir”. Müthiş bir heyecan duyarlar, çok etkilenirler diyor. “Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar.” Bak, “Sonra onların derileri ve kalpleri” ciltlerinde de bu hissedilir diyor, fiilen de hissedilir cildinde. Ama ayrıca da “Kalpleri” diyor. Böyle munis, sevecen, insancıl, büyüklük hissinden arınmış, şefkatli, olaylara makul bakan, tutarlı bakan, sevecen bakan, bir insan şekline gelirler diyor. Bak, “Onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır”. Kalbin yumuşaması ayrıdır, yatışması ayrıdır. Kalp yumuşayıp yatıştığında mülayemet gelir insana. Makul ve sevecen bir insan olur. O zaman Allah’ı kabul etmek onun ağrına gitmez. Secdeye gitmek onun ağrına gitmez. Büyüklük hissine kapılmaz. Allah’a kul olmak ağrına gitmez. Allah’a kul olmayı haşa aşağılayıcı görmez. “Kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir”. Kuran’la Allah dilediğini hidayete erdirir. “Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur”. “Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek?” Orada diyalektik felsefeyi anlatarak, Marksist açıklamalarla bilmişlik yaparak, üst perdeden konuşarak kendini şahıs kurtaramaz. “Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir”.
Dünyada ne kazandıysa, nasıl bir vicdansızlık ettiyse onu Allah “Tadın” diyor. Çünkü bütün meyvelerin, sebzelerin, güzel yiyeceklerin hepsinin tesadüfen olacağına inanıyor, bu bir zulüm. Güzel insanların, güzel manzaraların, güzel yiyeceklerin, güzel tatların, güzel kokuların, hepsinin tesadüfen olduğuna inanıyor. Halbuki Allah istese bütün kokuları çok iğrenç yapabilirdi. Ama çok güzel kokularla bezemiş çiçekleri. İnsanlara Allah parfümler yaratmış hoşlarına gitsin diye. Yiyecekleri birbirinden güzel yaratmış. Portakallar, narlar, üzümler, sofra kuruluyor, Marksistler oturuyorlar. Büyük bir iştahla, büyük bir sevinçle o yemekleri yiyorlar. Allah’ın yetiştirdiği o sebzeleri, meyveleri büyük bir iştahla, muhabbetle yiyorlar. Peki, kim yarattı? “Tesadüfen oldu” diyor. Portakal? Tesadüf. Elma? Tesadüf. Armut? Tesadüf. Üzüm? Tesadüf. Muzlar, kirazlar, incirler, narlar hepsi tesadüfmüş, onların kafasına göre. Bu bir zulüm değil mi? Tesadüf bu kadar güzel koku yapar mı meyvelerde? Mis gibi değil mi? Bu kadar güzel ambalaj olur mu? Bu kadar faydalı halde olur mu? Bütün mineraller var içinde, bütün vitaminler var aşağı yukarı. D vitamininin dışında. D ve K vitamini bildiğim kadarıyla yok. Hatta K vitamini de var bir kısmında. Bütün vitaminler var. Böyle bir nimeti kim yaratır diye düşünmesi lazım. Kim yaratır diye düşünmesi lazım. Düşünmüyorsa o zaman zulüm yapmış olur.
Mesela tam renkli görüyoruz, üç boyutlu görüyoruz beynimizin içinde. Elektrik akımını amperi çok düşük, voltajı çok düşük bir elektrik akımını, beynimizin içinden geçen elektrik akımını, üç boyutlu, net, kaliteli bir görüntü olarak görüyoruz. Hangi gözle bunu görüyoruz değil mi? Bu gözün nerede olduğundan haberleri yok. En kaliteli şekilde sesi duyuyoruz. Mesela bak şu anki konuşmamı televizyonlarda duyuyor kardeşlerimiz, internetten de duyuyorlar, ama aynı anda evin içindeki diğer insanların konuşmalarını da duyuyorlar. Üç boyutlu diyorlar çok kaliteli bir duyu. ‘Nasıl oldu bu?’ diyoruz. ‘Tesadüfen oldu’ diyor. ‘Kim görüyor?’ diyoruz. ‘Kimin gördüğünü bilmiyorum ama tesadüfen oldu’ diyor. ‘Duyan kim?’ diyoruz. ‘Kimin duyduğunu bilmiyorum ama oda tesadüfen oldu’ diyor. Şimdi bu zulüm değil mi? Allah’ta o zaman kör ve sağır olarak haşr edeceğim diyor. Madem inanmıyorsun görmeye değil mi? Allah o zaman kör yapacağım diyor. Madem işitmeyi, tesadüfe veriyorsun o zaman sağır olarak haşr edeceğim diyor Allah. “Onlardan öncekilerde yalanladı.” Yani ilk defa siz inkar etmediniz diyor Allah. Bak açtım ilk bu sayfa geldi. “Onlardan öncekilerde yalanladı.” Tarihin en eski devirlerinden beri Hz. Musa (a.s.) devrinde, Firavun yalanlıyor. Hz. İbrahim (a.s.) devrinde, Nemrut yalanlıyor. Her Peygamberin devrinde bir yalanlayan oluyor. Kabul edenler var, iman edenler var, yalanlayanlar var.
Dünya tarihi hep böyle geçmiştir ve Kıyamete kadar da böyle olacaktır. “Böylece azap onlara hiç şuurunda olmadıkları yerden gelip-çattı.” Ya bir kalp enfarktüsünden ölüyor hiç tahmin etmiyor. Ya kanserden ölüyor, ya kazayla ölüyor veyahut büyük felaket geliyor onunla ölüyor yani toplu bir felaket geliyor.“Artık Allah, onlara dünya hayatında ‘horluğu ve aşağılanmayı’ tattırdı.” Kendi kendilerini horluyorlar. Kendini aşağılık görüyor, kendini maymun olarak görüyor. Kendini ilkel bir mahluk olarak görüyor. Yani tesadüfen oluşmuş, canlı bir organizma protein yığını olarak görüyor. Hem kendi kendini, hem etrafındakileri aşağılıyor. Dolayısıyla kendi kendini horluyor ve aşağılıyor. Yani kendisini böyle ilkel mahluk olarak gördüğü için, çoluğunu çocuğunu da ilkel bir mahluk olarak görüyor, onları da aşağılıyor. “Horluğu ve aşağılanmayı tattırdı. Eğer bilmiş olsalardı, ahretin azabı gerçekten daha büyüktür.” Orada çok daha kapsamlı horlanıp aşağılanacaksınız diyor Allah. Daha uzun süreli ve daha acı çekeceksiniz diyor. “Andolsun” diyor Cenab-ı Allah yemin ediyor. “Biz bu Kuran’da belki öğüt alıp-düşünürler diye.” Nerede? Kuran’da. Ben nereye dikkat çektim? Kuran’a. “Belki öğüt alıp düşünürler diye insanlar için her bir örnekten verdik.” Her türlü örnekten verdim diyor Allah, belki öğüt alıp düşünürsünüz diye diyor. “Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kuran’dır umulur ki sakınırlar.” diyor Allah. Yani okuyup, düşünüp, sakınırlar.
“Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisin durumu bir olur mu? Hamd, Allah’ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.” Tek Allah’a teslim olmak insanlar için kurtuluştur diyor Allah. Çok yere teslim olursanız, çeşitli ilahlara, çeşitli putlara teslim olursanız ızdırap çekersiniz diyor. Dünyada mutlu olamazsınız, sürekli acı çekersiniz diyor. “Gerçek şu ki sende öleceksin onlarda öleceklerdir.” diyor. Ahmet Altan da olsun, Mehmet Altan da olsun her ikisi de, kültürlü gençlerdir, bilgili gençler. Fakat Çetin Altan babaları Marksist olduğu için, çocukları materyalist yetiştirdi. İkisini de Darwinist ve materyalist yetiştirdi. Çocuklar yıllardan beri bunun sıkıntısını çekerler. Hemen hemen çok yazılarında, hep dinden uzak olmanın acısını ifade ederler. Ondan çektikleri meşakkatleri, ızdırapları ifade ederler. Ve ölümü sürekli gündeme getiriyorlar, anlatıyorlar. Ayette de diyor ki Cenab-ı Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. “Hiç şüphesiz sende öleceksin onlarda öleceklerdir. Sonra şüphesiz sizler, Kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.” Ben anlatmış mıydım diyor. Anlatmıştın diyor. Anlamış mıydın? Anlamıştım. Peki niye kabul etmedin? Davalaşacaklar inşaAllah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah’a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kuran’ı) yalanlayandan daha zalim kimdir?”
Allah’a karşı yalan söyleyen nasıl oluyor? Yobazların iftiraları. Nereden çıkardın bunu diyorsun. Vahiy ile bildirildi diyor, hurafeyi vahiy olarak gösteriyor. Allah’ın hükmü değil yalan söylüyor. “Ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kuran’ı) yalanlayandan daha zalim kimdir?” Kuran’ın da hükümlerini dil eğip bükerek reddediyor. Gericilerde, yobazlarda tevil acayip gelişmiştir. Mesela insan dersin, onu kapıya çevirir. Kapı dersin, güneşe çevirir. Akla hayale gelmeyecek değişiklikler yapar. Yobazlar da tevil sanatı çok önemli bir sanattır. Şeytani bir yöntemdir onlarda. “Kendisine geldiğinde doğruyu (Kuran’ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?“ diyor Allah. Onların hepsinin yeri hazır diyor Allah. Allah tehdit ediyor ki düşünsünler diye. “Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır. Rableri katında dileyecekleri her şey onlarındır. İşte bu, ihsanda bulunanların ödülüdür.” Yani dürüst, samimi, vicdanlı, enaniyet kibir yapmayan, büyüklük taslamayan samimi Allah’a teslim olanlarda Allah, ferahlık, güzellik ve iyilik meydana getireceğim diyor. “Çünkü Allah, onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek.” Çünkü dünyada daha önce suç işlemiş olabilir, günaha girmiş olabilir, onları Allah temizleyip gidereceğim diyor. Yani yok edeceğim diyor. Onlar onu hatırlayamayacaklar.
Yani onların başına bu kakılmayacak, hatırlatılmayacak, onlar için bir dert olmayacak bu. Yaptıkları suçlarını örteceğim diyor Allah. “Ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir.” Yaptıkları iyi olan, güzel olan şeylerinde karşılığını en güzel şekliyle vereceğim diyor Allah. “Allah, kuluna yeterli değil mi?” diyor Allah. Her kul için Allah yeterlidir. “Seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar.” İşte seni mahkemeye veririz, asarız, keseriz, döveriz, söveriz diye onunla korkutuyorlar. “Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. Allah, kimi hidayete erdirirse.” Yani Allah Hadi ismiyle tecelli ederse, “Onun için bir saptırıcı yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?” “Andolsun, onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye soracak olsan, elbette ‘Allah’ diyeceklerdir.” Doğu Ergil’de, “Allah yarattı” diyor yeri göğü. Peki sonra diyoruz, devamını getir diyoruz, “o kadar, Allah daha sonra ilgilenmedi” diyor. “Yarattı bıraktı” diyor. Yani bardak var bardağın amacı yok, kalem var kalemin amacı yok, kitap var kitabın amacı yok. Mesela bu lambaların, ampullerin bir amacı yok. Sandalyenin de amacı yok, böyle bir mantık kullanıyor. Halbuki her şeyin bir amacı vardır, insanlarında bir amacı var dünyanın da bir amacı var.
“Andolsun, onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye soracak olsan, elbette ‘Allah’ diyeceklerdir. De ki : ‘Gördünüz mü haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız” yani putlarınız. “Eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa.” Allah bana herhangi bir bela, azap verecek olsa. “Zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi? De ki: ‘Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler.’” Tevekkül dünyadaki Allah’ın, Müslümanlara verdiği en önemli nimetlerden birisidir. Tevekkül etmeyen her insanda ruhi bozukluk olur, psikolojik bozukluklar başlar ve bedensel rahatsızlıklarda başlar. Tevekkül eden insanlar çok sağlıklı olurlar, çok huzurlu olurlar. Her şeyi Allah’a bırakır. Ama öbür türlü, buradan nasıl gideceğim, şurada ne olacak, evde ne yiyeceğim, ertesi gün ne yapacağım, ne konuşacağım, hastalanırsam nasıl tedavi olacağım? İşte ben kanser miyim acaba, kalbimde biraz sıkıntı var kalp hastası mı oldum, Kıyamet mi kopacak, deprem mi olacak? Dedem mi ölecek, amcam mı ölecek, kendim mi öleceğim gibi bin bir türlü vesvesenin içinde çırpına çırpına ömrünü sürünmekle geçirir. Allah’a tevekkül edenin de, dünyası mamur, rahat, huzurlu ve güzel olur inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar’ın 5 Ocak 2011 tarihli röportajından Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Zümer Suresi 22, “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” diyor Allah. Şeddesiz 1990, şeddeli 2022 tarihini veriyor. “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa” Allah kime hidayet vermişse “artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” Aynı zamanda Risale-i Nur Külliyatı’na da işaret ediyor; “nur üzerinedir.” “Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline.” Deccal taraftarlarına, “işte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler ” diyor Allah. Fakat ayette; “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi?” demesi Cenab-ı Allah’ın tam 1990 tarihini veriyor, şeddeli de 2022. inşaAllah. Gerçi Taha Akyol biraz daralacak ama Kuran’ın bir gerçeği.
ALTUĞ BERKER: İnşaAllah.
SUNUCU: İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 3 Mart 2013 tarihli sohbetinden Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah, kimin göğsünü İslam’a açmışsa” diyor Cenab-ı Allah, “artık o Rabbinden bir nur üzerindedir (öyle) değil mi” diyor Allah. Ne güzel.” Rabbinden bir nur üzerinedir” çok anlamlı bu. Göğsünü İslam’a açıyor Allah, bir nur üzerine, sürekli ışık var üzerinde. Şeddesiz; 1990, şeddeli; ebcedi 2022, ayette 22. ayet. İki kere ikiler tekrar ediyor. MaşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 14 Şubat 2015 tarihli sohbetinden Zümer Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar.” Hidayeti Allah veriyor, özel olarak seçiyor Allah. [En'am Suresi, 125] Nasıl seçiyor? Allah’ın sırrı. Hidayet vermediğinde, olmuyor. “Allah sizi seçti” diyor ayette. Neye göre seçti o, Allah’ın kendi sırrı o. Mesela cehennem için adam seçiyor Allah, cehenneme göre yaratıyor. Onu bir türlü anlayamıyorlar çözemediler, bana sürekli soru soruyorlar, “bu nasıl oluyor” diye. Allah diyor ki; “cehennem için özel adam yarattım, dolduracağım cehennemi onlarla” diyor. “Bu nasıl oluyor” diyor. Aklın ne kadar biliyor musun? Bir avuç beynin var, onun içinde de şu kadarcık yer çalışıyor zaten, çok az bir yer. O çalışan yeri de Allah çalıştırıyor, bütün güç Allah’ın. Dolayısıyla senin çözeceğin gibi bir şey değil. Sen zamanlı ve mekanlısın, senin çözebileceğin bir şey değil. Senin yapacağın, Allah’a tevekkül etmek.