Fussilet Suresi, 1-6, 14, 20 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 11 Şubat 2015 tarihli sohbetinden Fussilet Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Fussilet Suresi.

“Ha, Mim.” [Fussilet Suresi, 1] “Ha” harfi bir şeyi ifade ediyor, “Mim” bir şeyi ifade ediyor, yani “M” harfi ve “H” harfi. “(Bu Kur'an,) Rahman ve Rahim'den indirilmiştir.” [Fussilet Suresi, 2]

“Bilen bir kavim için, ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kuran (veya okunan) kitaptır;” [Fussilet Suresi, 3] Bak bilen bir kavim için diyor. Samimi olan, aklı olan, kafasını çalıştıran bir kavim için, “ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış'” yani tek tek, anlaşılmayacak bir yönü olmadan detaylı izah edilmiş, anlatılmış.Adam diyor ki; “açıklanmamış” diyor. Allah “Ben fasıllar halinde açıkladım” diyor, “ama şu Kuran’da yok” diyor. Allah Allah yoksa yoktur kardeşim. Sen Allah’a din mi öğretiyorsun? Ayette Cenab-ı Allah diyor ki; “Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz” diyor. “Dinin sahibi benim, bana din öğretiyorsunuz” diyor Cenabı Allah. “Mesela, “bu Kuran’da yok ne yapacağız” diyor. Yoksa yoktur. Bu akıl mı? “Fasıllar halinde detaylı açıkladım” diyor Allah. Yoksa ne demektir, uydurmuşsun demektir.

“Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak.” Müjde nedir? İttihad-ı İslam, Hz. Mehdi (a.s), Hz. İsa (a.s)’ın çıkışı, cennet. “..ve bir uyarıcı olarak.” Helali haramı hatırlatan, Kuran’ın yeterliliğini hatırlatan, Kuran’a tabi olmayı hatırlatan uyarıcı olarak. “Ama çoğu yüz çevirdiler.” İşte bak, İslam aleminin içinde bulunduğu durumu bu ayet tam açıklıyor. Bak, “ama çoğu yüz çevirdiler.” Darwinist oldular yahut Kuran’ı yetersiz gördüler, Kuran’dan koptular. Bak, “ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.” [Fussilet Suresi, 4] İstediğin kadar anlat, bön bön bakıyor adam yüzüne, boş boş bakıyor. Şu mağara adamları çizimleri var ya hayali, geri zekalı gibi bakar. Bak, “artık onlar dinlemezler” diyor. Anlamıyor, dinlemiyor da. Dinlememek için kaçar, okumak istemez, duymak istemez. “Onların senden kaçabildiğince kaçtığını görürsün” diyor. Hatta diyor ayette, “ürkmüş yaban eşekleri gibi kaçarlar” diyor. Yaban eşeği arkasına bakmadan kaçar, deli gibi kaçar. “Aslandan ürkmüş” diyor. Aslan, orada Mehdiyet’i açıklıyor. Aslan, Hz. Ali (k.v)’nin de lakabıdır biliyorsunuz. Harras Bin Harras, Aslanoğlu Aslan, Hz. Mehdi (a.s)’ın da ismidir.

“Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı” yani Kuran’a karşı, Kuran’ın yeterliliğine karşı, “kalplerimiz bir örtü içindedir.” Bir türlü anlayamıyoruz diyor anlatsan da. “Biz atalarımızdan duyduğumuz dine uyuyoruz” diyorlar, “sen bir şeyler anlatıyorsun ama bizim kalbimiz, aklımız bu anlattıklarını anlamıyor” diyorlar. Veyahut fiili durumuyla anlamıyor. Bu sözü söylemese dahi fiilen bu sözü söylemiş oluyor. Bunu yapamıyor, anlayamıyor, kavrayamıyor. “Kulaklarımızda bir ağırlık” anlatıyorsun bön bön bakıyor, bir türlü anlayamıyor, “kulaklarında bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır.” Kendini doğru yolda görüyor. Perde; onun kaçabildiğince kaçmasıyla elde ettiği bir şey. Görüşmeyerek, kaçarak, bağlantı keserek bir perde elde ediyor. Veyahut kalben hiç inanmadan, mesela senin yanında seni dinler böyle münafıkane, “doğru söylüyorsun, isabetlisin” diye dinler ama hiç inanmamış oluyor. “Sizin yanınızda tasdik ederler” diyor, “dışarı çıktığında bu ne demişti derler” diyor. Bu bir münafık karakteri. Yanında ses çıkartmaz, baya tasdik eder. Dışarıya çıktığında, “bu ne demişti” diyorlar. “Artık sen, (yapabileceğini) yap,” tebliğ de yap, anlar ne yaparsan yap, “biz de gerçekten yapıyoruz." [Fussilet Suresi, 5] “Biz de” diyorlar, “şirki, anormal dünya hedeflerini, İslam’dan uzaklaşmayı, Darwinist-materyalist kafayı yaymayı veyahut şirk kafasını Kuran’ın yetersizliğini yaymayı yahut hurafeleri yaymayı kendimize iş edineceğiz ve buna devam edeceğiz” diyor.
“De ki: ‘Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim.’” Beni de bir put haline getirmeyin diyor Peygamberimiz (s.a.v), bir insanın ben de diyor, Allah değilim. “‘Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunur.’” Tek bir Allah var diyor, Allah’ın kitabına uyun diyor. “‘Öyleyse O'na yönelin,” Allah’a yönelmesi nasıl olur? Kuran’a bağlanması. “..ve O'ndan mağfiret dileyin” af dileyin, “Vay haline o müşriklerin.’" [Fussilet Suresi, 6] Diyor. Yani Kuran’ın yetersizliğini savunan, şirk koşanların haline bak, “vay haline” diyor. İslam aleminin halini görüyorsunuz. Ayette ne diyor, “vay haline o müşriklerin” diyor. İslam aleminin haline baktığımızda ve bu ayete baktığımızda Cenab-ı Allah’ın ne demek istediği hemen anlaşılıyor. Bak, “vay haline o müşriklerin.” O arada Cenab-ı Allah, “öyle bir beladan sakının ki” diyor, suçlunun yanında suçsuz da imha oluyor. Ama tabii onlar şehit hükmünde olur.

“Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince,” mesela Peygamberimiz (s.a.v)’den önce Hz. İsa Mesih (a.s) geliyor, daha önce Hz. Musa (a.s) geliyor, “önlerinden ve arkalarından elçiler gelince dediler ki: ‘Eğer dileseydi Rabbimiz, melekler indirirdi.’” Bağnazlarda böyle bir kafa var. ‘Hz. Mehdi (a.s) eğer zuhur ederse, zaten melekler inecek, bize söyleyecekler’ diyor, ‘parmağıyla gösterecek, söyleyecek’ diyor. “Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar edicileriz." [Fussilet Suresi, 14] Yani Kuran’ı kabul etmiyoruz diyor, Kuran’ın yeterliliğini kabul etmiyoruz diyor.

“Sonunda” Allah’ın yana, ahirete geldikleri zaman, “oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.” [Fussilet Suresi, 20] Yani vücut azaları bütün yapıp ettiklerini onlara anlatıyor, bir mucize olarak. Mesela kromozomların aklını görüyoruz, hücrenin aklını görüyoruz, birçok insan düşünmek dahi istemiyor. Geliyor kontrol ediyor, bakıyor diyor ki, “bak burada eksiklik var” diyor haber veriyor, zifiri karanlıkta, orada özel parça imal ediliyor haber vermesiyle. O parçayı yüzlerce açı mevzubahisken, tam istenilen açıda oturtuyor ve tam istenen yere oturtuyor. Sonra da kontrol ediyor, “şimdi de kapatabilirsiniz” diyor. Öbürleri de, “tamam” diyorlar, kapatıyorlar. Sonra geliyor bir tane daha kontrol ediyor, “burada da bir arıza var” diyor, onu söküp çıkarıyor oradan, “sağlamını yapın” diyor haber gönderiyor. Buradaki konuşmayı makul görüyor insanlar ama bak derisinin konuşmasına şaşırıyor. Halbuki buradaki konuşma oradakinden çok kapsamlı. Burada muazzam bir ustalık var, alenen konuşuyor, “gidin getrin” diyor, gidip getiriyorlar. Tarif ediyor söylüyor bak, “şöyle bir parça istiyorum” diyor. “Oldu, ameliyat bitti” diyor, “kapatın” diyor, kapatıyorlar. Asılıyor adamlar özel olarak çekiyorlar. Önce ayıranlar ayrı, asılan ayrı, ameliyat bitince de büyük bir gayretle kapatıyorlar. Tek tek talimat veriyorlar, o ona talimat veriyor, o ona talimat veriyor. Konuşuyorlar aralarında, bağlantıları var.

 


Fussilet Suresi, 1-6 ve 14 Ayetlerinin Tefsiri

(Kuran yeterlidir)

 

Sayın Adnan Oktar'ın 11 Şubat 2015 tarihli sohbetinden Fussilet Suresi ile ilgili ayet açıklamaları.

 

ADNAN OKTAR: “Ha, Mim.” [Fussilet Suresi, 1] “Ha” harfi bir şeyi ifade ediyor, “Mim” bir şeyi ifade ediyor, yani “M” harfi ve “H” harfi.

“(Bu Kur'an,) Rahman ve Rahim'den indirilmiştir.” [Fussilet Suresi, 2]

“Bilen bir kavim için, ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kuran (veya okunan) kitaptır;” [Fussilet Suresi, 3] Bak bilen bir kavim için diyor. Samimi olan, aklı olan, kafasını çalıştıran bir kavim için, “ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış'” yani tek tek, anlaşılmayacak bir yönü olmadan detaylı izah edilmiş, anlatılmış.Adam diyor ki; “açıklanmamış” diyor. Allah “Ben fasıllar halinde açıkladım” diyor, “ama şu Kuran’da yok” diyor. Allah Allah yoksa yoktur kardeşim. Sen Allah’a din mi öğretiyorsun? Ayette Cenab-ı Allah diyor ki; “Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz” diyor. “Dinin sahibi benim, bana din öğretiyorsunuz” diyor Cenabı Allah. “Mesela, “bu Kuran’da yok ne yapacağız” diyor. Yoksa yoktur. Bu akıl mı? “Fasıllar halinde detaylı açıkladım” diyor Allah. Yoksa ne demektir, uydurmuşsun demektir.

“Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak.” Müjde nedir? İttihad-ı İslam, Hz. Mehdi (a.s), Hz. İsa (a.s)’ın çıkışı, cennet. “..ve bir uyarıcı olarak.” Helali haramı hatırlatan, Kuran’ın yeterliliğini hatırlatan, Kuran’a tabi olmayı hatırlatan uyarıcı olarak. “Ama çoğu yüz çevirdiler.” İşte bak, İslam aleminin içinde bulunduğu durumu bu ayet tam açıklıyor. Bak, “ama çoğu yüz çevirdiler.” Darwinist oldular yahut Kuran’ı yetersiz gördüler, Kuran’dan koptular. Bak, “ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.” [Fussilet Suresi, 4] İstediğin kadar anlat, bön bön bakıyor adam yüzüne, boş boş bakıyor. Şu mağara adamları çizimleri var ya hayali, geri zekalı gibi bakar. Bak, “artık onlar dinlemezler” diyor. Anlamıyor, dinlemiyor da. Dinlememek için kaçar, okumak istemez, duymak istemez. “Onların senden kaçabildiğince kaçtığını görürsün” diyor. Hatta diyor ayette, “ürkmüş yaban eşekleri gibi kaçarlar” diyor. Yaban eşeği arkasına bakmadan kaçar, deli gibi kaçar. “Aslandan ürkmüş” diyor. Aslan, orada Mehdiyet’i açıklıyor. Aslan, Hz. Ali (k.v)’nin de lakabıdır biliyorsunuz. Harras Bin Harras, Aslanoğlu Aslan, Hz. Mehdi (a.s)’ın da ismidir.

“Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı” yani Kuran’a karşı, Kuran’ın yeterliliğine karşı, “kalplerimiz bir örtü içindedir.” Bir türlü anlayamıyoruz diyor anlatsan da. “Biz atalarımızdan duyduğumuz dine uyuyoruz” diyorlar, “sen bir şeyler anlatıyorsun ama bizim kalbimiz, aklımız bu anlattıklarını anlamıyor” diyorlar. Veyahut fiili durumuyla anlamıyor. Bu sözü söylemese dahi fiilen bu sözü söylemiş oluyor. Bunu yapamıyor, anlayamıyor, kavrayamıyor. “Kulaklarımızda bir ağırlık” anlatıyorsun bön bön bakıyor, bir türlü anlayamıyor, “kulaklarında bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır.” Kendini doğru yolda görüyor. Perde; onun kaçabildiğince kaçmasıyla elde ettiği bir şey. Görüşmeyerek, kaçarak, bağlantı keserek bir perde elde ediyor. Veyahut kalben hiç inanmadan, mesela senin yanında seni dinler böyle münafıkane, “doğru söylüyorsun, isabetlisin” diye dinler ama hiç inanmamış oluyor. “Sizin yanınızda tasdik ederler” diyor, “dışarı çıktığında bu ne demişti derler” diyor. Bu bir münafık karakteri. Yanında ses çıkartmaz, baya tasdik eder. Dışarıya çıktığında, “bu ne demişti” diyorlar. “Artık sen, (yapabileceğini) yap,” tebliğ de yap, anlar ne yaparsan yap, “biz de gerçekten yapıyoruz." [Fussilet Suresi, 5] “Biz de” diyorlar, “şirki, anormal dünya hedeflerini, İslam’dan uzaklaşmayı, Darwinist-materyalist kafayı yaymayı veyahut şirk kafasını Kuran’ın yetersizliğini yaymayı yahut hurafeleri yaymayı kendimize iş edineceğiz ve buna devam edeceğiz” diyor.

“De ki: ‘Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim.’” Beni de bir put haline getirmeyin diyor Peygamberimiz (s.a.v), bir insanın ben de diyor, Allah değilim. “‘Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunur.’” Tek bir Allah var diyor, Allah’ın kitabına uyun diyor. “‘Öyleyse O'na yönelin,” Allah’a yönelmesi nasıl olur? Kuran’a bağlanması. “..ve O'ndan mağfiret dileyin” af dileyin, “Vay haline o müşriklerin.’" [Fussilet Suresi, 6] Diyor. Yani Kuran’ın yetersizliğini savunan, şirk koşanların haline bak, “vay haline” diyor. İslam aleminin halini görüyorsunuz. Ayette ne diyor, “vay haline o müşriklerin” diyor. İslam aleminin haline baktığımızda ve bu ayete baktığımızda Cenab-ı Allah’ın ne demek istediği hemen anlaşılıyor. Bak, “vay haline o müşriklerin.” O arada Cenab-ı Allah, “öyle bir beladan sakının ki” diyor, suçlunun yanında suçsuz da imha oluyor. Ama tabii onlar şehit hükmünde olur.

“Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince,” mesela Peygamberimiz (s.a.v)’den önce Hz. İsa Mesih (a.s) geliyor, daha önce Hz. Musa (a.s) geliyor, “önlerinden ve arkalarından elçiler gelince dediler ki: ‘Eğer dileseydi Rabbimiz, melekler indirirdi.’” Bağnazlarda böyle bir kafa var. ‘Hz. Mehdi (a.s) eğer zuhur ederse, zaten melekler inecek, bize söyleyecekler’ diyor, ‘parmağıyla gösterecek, söyleyecek’ diyor. “Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar edicileriz." [Fussilet Suresi, 14] Yani Kuran’ı kabul etmiyoruz diyor, Kuran’ın yeterliliğini kabul etmiyoruz diyor.

 


Fussilet Suresi, 4-5, 11 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 19 Aralık 2010 tarihli röportajından Fussilet Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Fusillet Suresi, 4; “Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak,” Cenab-ı Allah, gönderdiğini söylüyor, “ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler” diyor. Yüz çevirenler olacak, ama bakın, ebcedi 2057. Buna rağmen, İslam dünyaya hakim olacak, inşaAllah. “Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır” diyorlar. Buna rağmen İslam hakim olacak, inşaAllah. Çünkü onları öyle yaratan da Allah’tır. “Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi” diyor Cenab-ı Allah, 11. ayet. Gök, duman ve tozla 11 Eylül’de doldu mu? Bunu hadiste belirtiyor mu Peygamberimiz (s.a.v)? 11. ayette ne diyor? “Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi” diyor. Toz ve duman kaplamıştı, değil mi?

 


Fussilet Suresi, 11, 10, 5 Ayetlerinin Tefsiri 

 

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Mayıs 2010 tarihli röportajından Fussilet Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Cenab-ı Allah diyor ki 11. ayette; “sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: ‘İsteyerek veya istemeyerek gelin.’ İkisi de: ‘İsteyerek (İtaat ederek) geldik’ dediler.” Bakın, dünyanın ilk yaratışta, atmosferin tamamı bir dumanla kaplı olduğunu Kuran 1400 sene öncesinden bildiriyor. Bilim daha bunu bu yüzyılda anladı. Yani ilk dünyanın oluşumunda bütün yeryüzünün dumanla kaplı olduğunu, yani her tarafın gazlarla kaplı olduğunu söylüyor. Bakın ayet: “Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi.” diyor Allah. 1400 sene öncesinden, bilimden önce Allah açıklıyor Kuran’da. Sonrada tabii birazda 11 Eylül olaylarına, 11 Eylüle’deki olaya da bakıyor. Duman, 11 biraz manidar, evet. Bak diyor ki Allah: “İsteyip-arayanlar için eşit olmak üzere, ordaki rızıkları dört günde takdir etti.” Yiyeceğin insanlar arasında eşit olmasını istiyor Allah. Yani herkese yiyeceğin dağıtılmasını, biri az yiyen biri çok yiyen böyle değil de, eşit dağıtılmasını burada Kuran işari manada bize bildirmiş oluyor. “Dediler ki”; şeytandan Allah’a sığınırım, "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır.” Mesela tebliğ yapıyorsun, anlatıyorsun, adam diyor ki; “kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir,” biz seni dinlemiyoruz diyor, anlamıyoruz. Ne dediğini anlamıyoruz diyor. “Kulaklarımızda bir ağırlık var.” diyor. “Ne anlatıyorsun sen? Masal mı anlatıyorsun?” diyor. “Bizimle senin aranda bir perde vardır.” Yani mümkün değil bizim seninle anlaşmamız diyor. Seni kabul etmemiz mümkün değil. “Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz." İstediğin kadar sen tebliğ yap, anlat. Bizde sana karşı atakta bulunacağız diyor. Mesela iddia edilen Ergenekon Örgütü gibi, veyahut işte ateist masonlar gibi, veyahut başka kurumlar gibi karşı atakta bulunacağız diyorlar.

 


Fussilet Suresi, 5. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 4 Haziran 2010 tarihli röportajından Fussilet Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım: “Derler ki: ‘Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır.’” Tabii bunu bütün küfür, aynı kelimeyi, kelimesi kelimesine söylemez. Kuran’ın burada kastettiği bu ruhu, bu mantığı bir şekilde söylüyorlar.  Buna benzer bir mantık yaşıyorlar ve bunu isteseler de istemeseler de Allah onlara yaşatıyor. Kastedilen budur. Tabii bunu doğrudan söyleyenler de var; doğrudan, kelimesi kelimesine söyleyenler de var. “Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir.” Mesela bu bir mucizedir, insan Kuran’ı nasıl anlamaz? Gayet sarih, açık bir kitap yani anlamaması bir mucizedir. “Kulaklarımızda bir ağırlık” yani muhkem olarak söylüyor. “Biz seni anlamıyoruz, ne demek istediğini” diyorlar, ölü yani. “Bizimle senin aranda bir perde vardır.” Yani Allah, “aralarında bir perde vardır,” “kulakları da siz duyar zannedersiniz” diyor Allah. Başka bir ayette bu konuyu açıklıyor Allah; “gözleri vardır görmez, kulakları vardır işitmez.” Onun bir şerhi bu, Kuran’daki bu açıklama. Yani mümkün değil anlamazlar. “Bizimle senin aranda bir perde vardır. Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz."Bir kere, “anlamama mucizesi oluşacak” diyor Allah. Anlamama mucizesi, kavramama mucizesi. Çünkü Allah’tan korkmamak insanın irade gösterip yapabileceği bir şey değil.

Normal bir insanın gücü yetmez buna yani haşa istese de yapamaz. İnsan vücudu buna güç yetiremeyecek şekilde yaratılmıştır, yapamaz bir insan bunu. Müthiş aciz insan, beyninin içinde şu kadarcık bir görüntü; öyle çirkin bir deli cesareti göstermesi mümkün değildir. Çirkin deli cesareti diyelim, deli cesareti ayrıdır. Çünkü masumdur deli. Ama çirkin deli cesareti demek, o psikopatlık anlamına geliyor. Apayrı bir şey o. “Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz.” Şimdi bir de mücadele etmek istiyorlar inananlarla. Bu başlı başına bir mucizedir. Şimdi bir dinsizi düşünelim, imansız. Ne yapar adam? Başının derdine düşer. Yani dünyaya bir mana veremeyecektir, değil mi? Eğlenmek isteyecektir. Bütün parasını, pulunu; keyfine, zevkine yatırmak isteyecektir. Dolayısı ile Müslümanlar ile uğraşmak için içinde bir hırs duymaması lazım. Tehlikeli bir şey yani Müslümanlar ile uğraşmak. Yani savaşacak, mücadele edecek, Müslüman kendini koruyabilir değil mi? Savaşacaksan, o zaman o da kendini koruyacak. Hasar alabilir, birçok zarara girebilir. Maddi harcama yapıyor, bütün servetini veriyor gerekirse. Şimdi bakın küfrün Müslümanlar ile mücadelesi Allah’ın varlığı için başlı başına bir delildir. Çok büyük bir mucizedir. Yani bir insan niçin yapsın bunu? İşine gücüne bakar adam. Durduk yere bir insan belirli bir gruba işini gücünü bırakıp saldırır mı? Yani, dünyaya düşkün bir adam, keyfine düşkün bir adam, Allah’a inanmıyor, dine inanmıyor, Ahirete inanmıyor. Ona verilen süreyi en kısa zamanda, en iyi şekilde yaşamak için bütün imkanını keyfine, zevkine ayırması gerekiyor normalde. Adam öyle yapmıyor. Bütün parasını, pulunu, canını Müslümanlar ile mücadeleye adıyor. Şimdi bu, mucize bu. Niy...