Fussilet Suresi, 1-6, 14, 20 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 11 Şubat 2015 tarihli sohbetinden Fussilet Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Fussilet Suresi.

“Ha, Mim.” [Fussilet Suresi, 1] “Ha” harfi bir şeyi ifade ediyor, “Mim” bir şeyi ifade ediyor, yani “M” harfi ve “H” harfi. “(Bu Kur'an,) Rahman ve Rahim'den indirilmiştir.” [Fussilet Suresi, 2]

“Bilen bir kavim için, ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kuran (veya okunan) kitaptır;” [Fussilet Suresi, 3] Bak bilen bir kavim için diyor. Samimi olan, aklı olan, kafasını çalıştıran bir kavim için, “ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış'” yani tek tek, anlaşılmayacak bir yönü olmadan detaylı izah edilmiş, anlatılmış.Adam diyor ki; “açıklanmamış” diyor. Allah “Ben fasıllar halinde açıkladım” diyor, “ama şu Kuran’da yok” diyor. Allah Allah yoksa yoktur kardeşim. Sen Allah’a din mi öğretiyorsun? Ayette Cenab-ı Allah diyor ki; “Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz” diyor. “Dinin sahibi benim, bana din öğretiyorsunuz” diyor Cenabı Allah. “Mesela, “bu Kuran’da yok ne yapacağız” diyor. Yoksa yoktur. Bu akıl mı? “Fasıllar halinde detaylı açıkladım” diyor Allah. Yoksa ne demektir, uydurmuşsun demektir.

“Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak.” Müjde nedir? İttihad-ı İslam, Hz. Mehdi (a.s), Hz. İsa (a.s)’ın çıkışı, cennet. “..ve bir uyarıcı olarak.” Helali haramı hatırlatan, Kuran’ın yeterliliğini hatırlatan, Kuran’a tabi olmayı hatırlatan uyarıcı olarak. “Ama çoğu yüz çevirdiler.” İşte bak, İslam aleminin içinde bulunduğu durumu bu ayet tam açıklıyor. Bak, “ama çoğu yüz çevirdiler.” Darwinist oldular yahut Kuran’ı yetersiz gördüler, Kuran’dan koptular. Bak, “ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.” [Fussilet Suresi, 4] İstediğin kadar anlat, bön bön bakıyor adam yüzüne, boş boş bakıyor. Şu mağara adamları çizimleri var ya hayali, geri zekalı gibi bakar. Bak, “artık onlar dinlemezler” diyor. Anlamıyor, dinlemiyor da. Dinlememek için kaçar, okumak istemez, duymak istemez. “Onların senden kaçabildiğince kaçtığını görürsün” diyor. Hatta diyor ayette, “ürkmüş yaban eşekleri gibi kaçarlar” diyor. Yaban eşeği arkasına bakmadan kaçar, deli gibi kaçar. “Aslandan ürkmüş” diyor. Aslan, orada Mehdiyet’i açıklıyor. Aslan, Hz. Ali (k.v)’nin de lakabıdır biliyorsunuz. Harras Bin Harras, Aslanoğlu Aslan, Hz. Mehdi (a.s)’ın da ismidir.

“Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı” yani Kuran’a karşı, Kuran’ın yeterliliğine karşı, “kalplerimiz bir örtü içindedir.” Bir türlü anlayamıyoruz diyor anlatsan da. “Biz atalarımızdan duyduğumuz dine uyuyoruz” diyorlar, “sen bir şeyler anlatıyorsun ama bizim kalbimiz, aklımız bu anlattıklarını anlamıyor” diyorlar. Veyahut fiili durumuyla anlamıyor. Bu sözü söylemese dahi fiilen bu sözü söylemiş oluyor. Bunu yapamıyor, anlayamıyor, kavrayamıyor. “Kulaklarımızda bir ağırlık” anlatıyorsun bön bön bakıyor, bir türlü anlayamıyor, “kulaklarında bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır.” Kendini doğru yolda görüyor. Perde; onun kaçabildiğince kaçmasıyla elde ettiği bir şey. Görüşmeyerek, kaçarak, bağlantı keserek bir perde elde ediyor. Veyahut kalben hiç inanmadan, mesela senin yanında seni dinler böyle münafıkane, “doğru söylüyorsun, isabetlisin” diye dinler ama hiç inanmamış oluyor. “Sizin yanınızda tasdik ederler” diyor, “dışarı çıktığında bu ne demişti derler” diyor. Bu bir münafık karakteri. Yanında ses çıkartmaz, baya tasdik eder. Dışarıya çıktığında, “bu ne demişti” diyorlar. “Artık sen, (yapabileceğini) yap,” tebliğ de yap, anlar ne yaparsan yap, “biz de gerçekten yapıyoruz." [Fussilet Suresi, 5] “Biz de” diyorlar, “şirki, anormal dünya hedeflerini, İslam’dan uzaklaşmayı, Darwinist-materyalist kafayı yaymayı veyahut şirk kafasını Kuran’ın yetersizliğini yaymayı yahut hurafeleri yaymayı kendimize iş edineceğiz ve buna devam edeceğiz” diyor.
“De ki: ‘Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim.’” Beni de bir put haline getirmeyin diyor Peygamberimiz (s.a.v), bir insanın ben de diyor, Allah değilim. “‘Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunur.’” Tek bir Allah var diyor, Allah’ın kitabına uyun diyor. “‘Öyleyse O'na yönelin,” Allah’a yönelmesi nasıl olur? Kuran’a bağlanması. “..ve O'ndan mağfiret dileyin” af dileyin, “Vay haline o müşriklerin.’" [Fussilet Suresi, 6] Diyor. Yani Kuran’ın yetersizliğini savunan, şirk koşanların haline bak, “vay haline” diyor. İslam aleminin halini görüyorsunuz. Ayette ne diyor, “vay haline o müşriklerin” diyor. İslam aleminin haline baktığımızda ve bu ayete baktığımızda Cenab-ı Allah’ın ne demek istediği hemen anlaşılıyor. Bak, “vay haline o müşriklerin.” O arada Cenab-ı Allah, “öyle bir beladan sakının ki” diyor, suçlunun yanında suçsuz da imha oluyor. Ama tabii onlar şehit hükmünde olur.

“Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince,” mesela Peygamberimiz (s.a.v)’den önce Hz. İsa Mesih (a.s) geliyor, daha önce Hz. Musa (a.s) geliyor, “önlerinden ve arkalarından elçiler gelince dediler ki: ‘Eğer dileseydi Rabbimiz, melekler indirirdi.’” Bağnazlarda böyle bir kafa var. ‘Hz. Mehdi (a.s) eğer zuhur ederse, zaten melekler inecek, bize söyleyecekler’ diyor, ‘parmağıyla gösterecek, söyleyecek’ diyor. “Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar edicileriz." [Fussilet Suresi, 14] Yani Kuran’ı kabul etmiyoruz diyor, Kuran’ın yeterliliğini kabul etmiyoruz diyor.

“Sonunda” Allah’ın yana, ahirete geldikleri zaman, “oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.” [Fussilet Suresi, 20] Yani vücut azaları bütün yapıp ettiklerini onlara anlatıyor, bir mucize olarak. Mesela kromozomların aklını görüyoruz, hücrenin aklını görüyoruz, birçok insan düşünmek dahi istemiyor. Geliyor kontrol ediyor, bakıyor diyor ki, “bak burada eksiklik var” diyor haber veriyor, zifiri karanlıkta, orada özel parça imal ediliyor haber vermesiyle. O parçayı yüzlerce açı mevzubahisken, tam istenilen açıda oturtuyor ve tam istenen yere oturtuyor. Sonra da kontrol ediyor, “şimdi de kapatabilirsiniz” diyor. Öbürleri de, “tamam” diyorlar, kapatıyorlar. Sonra geliyor bir tane daha kontrol ediyor, “burada da bir arıza var” diyor, onu söküp çıkarıyor oradan, “sağlamını yapın” diyor haber gönderiyor. Buradaki konuşmayı makul görüyor insanlar ama bak derisinin konuşmasına şaşırıyor. Halbuki buradaki konuşma oradakinden çok kapsamlı. Burada muazzam bir ustalık var, alenen konuşuyor, “gidin getrin” diyor, gidip getiriyorlar. Tarif ediyor söylüyor bak, “şöyle bir parça istiyorum” diyor. “Oldu, ameliyat bitti” diyor, “kapatın” diyor, kapatıyorlar. Asılıyor adamlar özel olarak çekiyorlar. Önce ayıranlar ayrı, asılan ayrı, ameliyat bitince de büyük bir gayretle kapatıyorlar. Tek tek talimat veriyorlar, o ona talimat veriyor, o ona talimat veriyor. Konuşuyorlar aralarında, bağlantıları var.

 


Fussilet Suresi, 1-6 ve 14 Ayetlerinin Tefsiri

(Kuran yeterlidir)

 

Sayın Adnan Oktar'ın 11 Şubat 2015 tarihli sohbetinden Fussilet Suresi ile ilgili ayet açıklamaları.

 

ADNAN OKTAR: “Ha, Mim.” [Fussilet Suresi, 1] “Ha” harfi bir şeyi ifade ediyor, “Mim” bir şeyi ifade ediyor, yani “M” harfi ve “H” harfi.

“(Bu Kur'an,) Rahman ve Rahim'den indirilmiştir.” [Fussilet Suresi, 2]

“Bilen bir kavim için, ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kuran (veya okunan) kitaptır;” [Fussilet Suresi, 3] Bak bilen bir kavim için diyor. Samimi olan, aklı olan, kafasını çalıştıran bir kavim için, “ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış'” yani tek tek, anlaşılmayacak bir yönü olmadan detaylı izah edilmiş, anlatılmış.Adam diyor ki; “açıklanmamış” diyor. Allah “Ben fasıllar halinde açıkladım” diyor, “ama şu Kuran’da yok” diyor. Allah Allah yoksa yoktur kardeşim. Sen Allah’a din mi öğretiyorsun? Ayette Cenab-ı Allah diyor ki; “Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz” diyor. “Dinin sahibi benim, bana din öğretiyorsunuz” diyor Cenabı Allah. “Mesela, “bu Kuran’da yok ne yapacağız” diyor. Yoksa yoktur. Bu akıl mı? “Fasıllar halinde detaylı açıkladım” diyor Allah. Yoksa ne demektir, uydurmuşsun demektir.

“Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak.” Müjde nedir? İttihad-ı İslam, Hz. Mehdi (a.s), Hz. İsa (a.s)’ın çıkışı, cennet. “..ve bir uyarıcı olarak.” Helali haramı hatırlatan, Kuran’ın yeterliliğini hatırlatan, Kuran’a tabi olmayı hatırlatan uyarıcı olarak. “Ama çoğu yüz çevirdiler.” İşte bak, İslam aleminin içinde bulunduğu durumu bu ayet tam açıklıyor. Bak, “ama çoğu yüz çevirdiler.” Darwinist oldular yahut Kuran’ı yetersiz gördüler, Kuran’dan koptular. Bak, “ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.” [Fussilet Suresi, 4] İstediğin kadar anlat, bön bön bakıyor adam yüzüne, boş boş bakıyor. Şu mağara adamları çizimleri var ya hayali, geri zekalı gibi bakar. Bak, “artık onlar dinlemezler” diyor. Anlamıyor, dinlemiyor da. Dinlememek için kaçar, okumak istemez, duymak istemez. “Onların senden kaçabildiğince kaçtığını görürsün” diyor. Hatta diyor ayette, “ürkmüş yaban eşekleri gibi kaçarlar” diyor. Yaban eşeği arkasına bakmadan kaçar, deli gibi kaçar. “Aslandan ürkmüş” diyor. Aslan, orada Mehdiyet’i açıklıyor. Aslan, Hz. Ali (k.v)’nin de lakabıdır biliyorsunuz. Harras Bin Harras, Aslanoğlu Aslan, Hz. Mehdi (a.s)’ın da ismidir.

“Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı” yani Kuran’a karşı, Kuran’ın yeterliliğine karşı, “kalplerimiz bir örtü içindedir.” Bir türlü anlayamıyoruz diyor anlatsan da. “Biz atalarımızdan duyduğumuz dine uyuyoruz” diyorlar, “sen bir şeyler anlatıyorsun ama bizim kalbimiz, aklımız bu anlattıklarını anlamıyor” diyorlar. Veyahut fiili durumuyla anlamıyor. Bu sözü söylemese dahi fiilen bu sözü söylemiş oluyor. Bunu yapamıyor, anlayamıyor, kavrayamıyor. “Kulaklarımızda bir ağırlık” anlatıyorsun bön bön bakıyor, bir türlü anlayamıyor, “kulaklarında bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır.” Kendini doğru yolda görüyor. Perde; onun kaçabildiğince kaçmasıyla elde ettiği bir şey. Görüşmeyerek, kaçarak, bağlantı keserek bir perde elde ediyor. Veyahut kalben hiç inanmadan, mesela senin yanında seni dinler böyle münafıkane, “doğru söylüyorsun, isabetlisin” diye dinler ama hiç inanmamış oluyor. “Sizin yanınızda tasdik ederler” diyor, “dışarı çıktığında bu ne demişti derler” diyor. Bu bir münafık karakteri. Yanında ses çıkartmaz, baya tasdik eder. Dışarıya çıktığında, “bu ne demişti” diyorlar. “Artık sen, (yapabileceğini) yap,” tebliğ de yap, anlar ne yaparsan yap, “biz de gerçekten yapıyoruz." [Fussilet Suresi, 5] “Biz de” diyorlar, “şirki, anormal dünya hedeflerini, İslam’dan uzaklaşmayı, Darwinist-materyalist kafayı yaymayı veyahut şirk kafasını Kuran’ın yetersizliğini yaymayı yahut hurafeleri yaymayı kendimize iş edineceğiz ve buna devam edeceğiz” diyor.

“De ki: ‘Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim.’” Beni de bir put haline getirmeyin diyor Peygamberimiz (s.a.v), bir insanın ben de diyor, Allah değilim. “‘Bana yalnızca, sizin ilahınızın bir tek ilah olduğu vahyolunur.’” Tek bir Allah var diyor, Allah’ın kitabına uyun diyor. “‘Öyleyse O'na yönelin,” Allah’a yönelmesi nasıl olur? Kuran’a bağlanması. “..ve O'ndan mağfiret dileyin” af dileyin, “Vay haline o müşriklerin.’" [Fussilet Suresi, 6] Diyor. Yani Kuran’ın yetersizliğini savunan, şirk koşanların haline bak, “vay haline” diyor. İslam aleminin halini görüyorsunuz. Ayette ne diyor, “vay haline o müşriklerin” diyor. İslam aleminin haline baktığımızda ve bu ayete baktığımızda Cenab-ı Allah’ın ne demek istediği hemen anlaşılıyor. Bak, “vay haline o müşriklerin.” O arada Cenab-ı Allah, “öyle bir beladan sakının ki” diyor, suçlunun yanında suçsuz da imha oluyor. Ama tabii onlar şehit hükmünde olur.

“Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince,” mesela Peygamberimiz (s.a.v)’den önce Hz. İsa Mesih (a.s) geliyor, daha önce Hz. Musa (a.s) geliyor, “önlerinden ve arkalarından elçiler gelince dediler ki: ‘Eğer dileseydi Rabbimiz, melekler indirirdi.’” Bağnazlarda böyle bir kafa var. ‘Hz. Mehdi (a.s) eğer zuhur ederse, zaten melekler inecek, bize söyleyecekler’ diyor, ‘parmağıyla gösterecek, söyleyecek’ diyor. “Bundan dolayı biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar edicileriz." [Fussilet Suresi, 14] Yani Kuran’ı kabul etmiyoruz diyor, Kuran’ın yeterliliğini kabul etmiyoruz diyor.

 


Fussilet Suresi, 6-7, 10-11 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 4 Haziran 2010 tarihli röportajından Fussilet Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “De ki: "Ben ancak benzeriniz olan bir beşerim.” “Ben normal bir insanım” diyor. “Allah’tan bir kulum.” “Bana yalnızca, sizin İlahınızın bir tek İlah olduğu vahyolunur.” “Allah birdir” diyor. “Bana bu bilgi veriliyor” diyor, vahiy olarak. “Öyle ise O’na yönelin ve O’ndan mağfiret dileyin.” Bağışlanma dileyin. “Vay haline o müşriklerin” diyor Allah. Şirki ortadan kaldırmak için de ayrıca gelmiştir Kuran. Yani teslis inancı da şirk olur. Puta tapmak da şirk olur. Nefsini putlaştırmak da şirk olur. Hepsi yasaktır. Yalan zaten şirk. En büyük yalandır. Yani Allah’ın bir olduğu açıkken, adam bir, iki, üç diyorsa zaten sahtekarlık yapıyordur. Çok çirkin bir iftira. “Ki onlar, zekatı vermeyenler ve ahreti inkar edenlerdir.” Hemen akabinde “bu olur” diyor Allah. Mala düşkün oldukları için, kimseye bir şey vermek istemiyor. İslam’da sosyal adalet vardır. Fakiri, fukarayı, düşkünleri koruyup kollama vardır. Yani bu çok hakim bir düşüncedir Kuran’da ve “rızkı da size eşit olarak verdik” diyor Allah. Eşit olarak, dünyada. Ama kimine az, kimine çok, Cenab-ı Allah’ın takdiridir. Ama sosyal adalet, Kuran’da çok yoğun, Allah tarafından talep edilen, istenen bir emirdir, inşaAllah.

SUNUCU: Bununla ilgili, altınla ilgili bir ayet var. Onlar zekatını vermedikleri altınlar ile beraber yanacaklardır diye, onlar ile dağlanacaklar diye.

ADNAN OKTAR: Evet. Hıristiyan rahipler için, paraya düşkün din adamları için böyle bir tehditte bulunuyor Cenab-ı Allah. “O biriktirdikleri altın ile vücutları dağlanacak” diyor Allah.

SUNUCU: Evet, dünya malına yaptıkları yatırımla, hani onunla güzel şeyler yapmak yerine saklamak, biriktirmek. Bunu tercih ettikleri için yapılmış.

ADNAN OKTAR: Biriktirdikleri için de ekonomik kriz oldu dünyada. Bakın, herkesin parası var, saklıyorlar. Para hareket etmiyor, kimse de kimseye hiçbir şey vermediği için hayat dondu. Yani hareketlendiremiyorlar.

SUNUCU: Alışveriş yok yani paranın dolanım hızını çok düşürdüler. Doğal olarak bu bütün her şeye yansıyor. Hayatın her alanına. Ekonomi bozulunca, böyle şeyler yüzünden.

ADNAN OKTAR: Kan damarda dondu adeta. Kan hareket etmeyince vücut da ölmüş oluyor tabii.

“Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları dört günde takdir etti.” Ben bu ayete dikkat etmemiştim. Hayret yani bu kastettiğim, anlattığım ayet bu. “Eşit olarak rızıkları yarattı” diyor dedim ya Kuran’da ayet. Hayır, açık önümde Kuran da, dikkat etmemişim, şimdi gördüm. “Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti.” Dağların, depreme karşı denge unsurları olduğunu bilim adamları da anladılar son dönemde. Kuran ona işaret ediyor. “Onda bereketler yarattı.” Dünyada bereketler yarattı. Yani işte meyveler, sebzeler, her şey topraktan çıktığı için. “ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları dört günde takdir etti.” Yani “her türlü yiyeceğin, içeceğin kaynağını yarattım” diyor Allah. Rızıkları yani aklımıza gelen bütün meyve sebze çeşitlerini düşünelim. Bitkiler, hayvanlar her türlü yiyecek yani yerden oluşan her şey...