Şura Suresi, 24-31 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Aralık 2012 tarihli sohbetinden Şura Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şura Suresi, 24; şeytandan Allah’a sığınırım; “Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan uydurdu" mu diyorlar?” Hep insanlarda hak dinlere karşı oluşan şüphe budur. Şüphecilik insanların eksik, yanlış yönüdür. Yobazlar mesela çok şüpheci olurlar. Her şeyden şüphe ederler. Müslümanlardan; mesela, “şu CIA ajanı,” “şu bilmem ne ajanı,” “şu şunu yapıyor,” “cemaatimize şu amaçla geldi”... Hiç hayra yormaz. Hep böyle pislik, hep böyle rezil düşünce, hep kuşkucudur. Karısından şüphelenir, çocuğundan şüphelenir. Komşudan şüphelenir. Simitçi mesela, simitçiden bile şüphelenir kapıda. Yani manyaklık derecesinde bir şüphe anlayışı vardır. Küfrün bu yönüne dikkat çekmiş. “Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan uydurdu" mu diyorlar?” Halbuki Peygamberimiz (s.a.v) müthiş dürüst, dünya tatlısı, hayatında hiç yalan söylememiş bir insan. “Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler.” Müthiş bir tehdit. “Peygamberin bile kalbini mühürlerim” diyor Cenab-ı Allah. Peygamber (s.a.v) bile o konumdayken, o halindeyken garantide değil. Allah isterse sonra garanti veriyor. “Şu an kalbini mühürlerim istesem” diyor. “Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır.” Diyor ki adam; “ben kaldıracağım.” Sen kaldıramazsın. Allah kaldırıyor. Hz. Mehdi (a.s) kaldırdı zannedecekler ama kaldıran Allah’tır. Allah Hz. Mehdi (a.s)’ı vesile ediyor batılın kaldırılmasında. Zaten ayette; “Allah batılı yok edip ortadan kaldırır” diyor. Ebcedi 2014 bu ayetin. Hz. Mehdi (a.s) ile bu başarıyı verecek Cenab-ı Allah, inşaAllah. “Ve kendi kelimeleriyle,” Kuran’ın hükmüyle, ayetlerle, “hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir).” O zaman güçlendirir, pek hale getirir. Yıkılmaz, sarsılmaz hale getirir. Mesela biz konuştukça, anlattıkça güç artıyor. Kitap dağıttıkça artıyor, tebliğ yaptıkça artıyor; pekişme oluyor. Yoksa sen iki gün, bir hafta anlatırsın, pekişme olmaz. Pekişmenin olması için ısrarlı anlatım, ısrarlı takviye gerekir. Mesela bir perçin daha yaparsın, bir perçin daha yaparsın, bir perçin daha yaparsın. “Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir.” Yani küfrün de ne düşündüğünü bilir, Müslümanların da ne düşündüğünü bilir. Niye biliyor?

Çünkü Kendi yaratıyor. Kendi yarattığını Allah bilmez mi? Kendi yarattığını biliyor. “Kullarından tevbeyi kabul eden,” Cenab-ı Allah tevbeyi sever. Cenab-ı Allah “tövbe edin” diyor. Mümine de ferahlıktır. “Tevbe edin.” Çünkü tevbe edenin gönlünde ferahlık olur, Allah’a sevgisi artar. Hata yaptığı için üstündeki o suçluluk duygusunda bir ferahlama olur. “Kötülükleri affeden,” mesela adam bir kere kötülük yapıyor, bir daha Müslüman olamayacağını düşünüyor. “Bir daha normal insan olamam, normal sevgiyi yaşayamam. Dost olamam, vefalı olamam, güzel ahlaklı olamam” diye düşünüyor. Halbuki ne diyor Allah; “Kullarından tevbeyi kabul eden, kötülüklerini de affeden” diyor Allah. Kötülükte Allah sınır koymuş mu? Koymamış. “Her türlü kötülüğü affederim” diyor Allah, tevbe ettikten sonra. “Ve işlediklerinizi bilen O'dur.” Bak çok manidardır bu. “Sizin ne yaptığınızı ben biliyorum” diyor. “Onu da yaratan Benim” diyor. “Beni affetmez” diyor. Onu yaratan da Allah zaten. Tevbe edersen, onu da affedeceğini söylüyor Allah. Tevbeyi ilham eden de Allah’tır. Tabii burada bir sır var. “O, iman edip” iman ediyor, bak önce neye ihtiyaç varmış insanlarda? Fıkıh ihtiyacı mı varmış? Ne ihtiyacı varmış? İmana ihtiyacı var. Biz neyi anlatıyoruz? İmanı anlatıyoruz. Kuran mucizeleri anlatıyoruz. Canlılardaki harikaları anlatıyoruz, Darwinizmin geçersizliğini anlatıyoruz. Acil olan ne? İman. İman etti, peki yeterli mi? Bak ne diyor Allah arkasından; “Salih amellerde bulunanlara,” “samimi olacaksınız” diyor. Madem iman ettin samimi olacak; “samimi amellerde,” samimi uygulamalarda, “bulunanlara icabet eder.” Onları kabul eder Allah. Onlarla bağlantıya geçer. Onların talebini, onların dualarını kabul eder. “Ve onlara kendi fazlından arttırır.” Mesela, sağlık verdiyse artırıyor, sıhhat verdiyse artırıyor, mal verdiyse artırıyor, etki verdiyse artırıyor, güç verdiyse artırıyor. “Kafirlere gelince; onlara şiddetli bir azap vardır” diyor Allah. Müslüman pek azapla muhatap olmaz. Küfür çok şiddetli azapla muhatap olur. Kuran’da anlatıyor Cenab-ı Allah azabın çeşitlerini. Müslüman sadece bilgileniyor ve sadece uzaktan görür. Mesela bazen gaddar adamlar oluyor, ahlaksız adamlar oluyor. Mesela devlet bir ceza veriyor. Biz hiçbir aşamasını görmüyoruz, değil mi? Sadece bilgisi geliyor bize. Adamın ceza çektiğini, karşılığını gördüğüne dair bir bilgi geliyor. Ama biz ne o ortamı görüyoruz, ne de adamın çektiğini görüyoruz; hiçbir bilgimiz olmuyor. Kuran’da da Cenab-ı Allah azaptan bahsediyor. Azabın sadece bilgisi geliyor bize. Ve uzaktan görürüz. Onun için azapla ilgili kısım çok şiddetli aslında, Cenab-ı Allah’ın uygulaması. Kafir ve zalimlere, acımasızlara, gaddarlara karşı uygulaması çok şiddetli. Çektikleri azap da çok şiddetli. Fakat Müslüman onu bilmiyor. Sadece onun hoşnutluğunu biliyor. Allah’ın intikam almasından kaynaklanan hoşnutluğunu bilir Müslüman. Azabı kafir yaşayarak, bütün sıkıntısıyla, bütün rahatsızlığıyla bilir. Mümin sadece bilgi olarak bilir. Hamd yönüyle, onun neşe yönüyle olayın güzelliğini anlar. Müslüman’ın, Allah’ın intikam almasından dolayı içinde bir ferahlık meydana gelir.

“Eğer Allah, kulları için rızkı (sınırsızca) geniş tutup-yaysaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı.” Yani “ekonomik sıkıntı olmasaydı azarlardı” diyor Cenab-ı Allah. Hakikaten Avrupa’da falan ekonomik ferahlık dönemlerinde hep gençlik azmıştı. Acayip kepazelik, rezillik çıkartmışlardı sokaklarda. Ekonomik kriz dönemlerinde de hep dindar olmuş, toparlanmış, daha makul hareket eder hale gelmiştir. Onun için dünyanın her yerinde, her zaman ekonomik sıkıntı vardır. Bütün tarihler boyunca ekonomik ferahlık hiçbir zaman için olmamıştır dünyada. Bir tek Hz. Süleyman (a.s) zamanında ve Zülkarneyn zamanında olmuştur ekonomik ferahlık. Onun dışında mesela firavun devrinde de, Nemrut devri dahil, bütün devirlerde hep halk zorluk içinde yaşamıştır. Allah’a dönsünler diye, Allah bunu özel olarak yapıyor. Zenginlikte hem kibir, hem büyüklenme, hem enaniyet oluşuyor insanların çoğunda. Fakirlikte de; tevazu, sevecenlik, Allah’a yakınlık, sıcaklık, az bir şeyde mutlu olma gelişiyor. Zengin oluyor adam, kiloyla altın getiriyorlar, adam mutlu olmuyor. Ama fakir adama sen küçücük bir tane gümüş, ufak bir şey veriyorsun, ufak bir hediye, dünyalar onun oluyor. İzafi olduğu için çok zevk alıyor. Ancak cennette zenginliği kaldırılabilecek ruhta olabiliyor insanlar. Genel olarak insanlar zenginliği cennette kaldırabiliyor. Orada onun olgunluğunu rahat yaşayabiliyorlar. Dünyada zenginliği kaldıramıyor.

Cenab-ı Allah Şura Suresi’nde yine, 29. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım; “Göklerin ve yerin yaratılması,” bak hep yaratılış. “Önce bunu çözün” diyor Allah. “Önce bunu anlatın insanlara. Bu iman zafiyetini halledin. Fıkha sonra geçin” diyor Kuran. İşte “şuranı ört, buranı ört, edebini takın...” Senin edebin nasıl peki? Sen biliyor musun edebi? Sevgi anlayışın nasıl? Gözlerinde sevgi var mı senin? Konuşmanda, yüzünde sevgi var mı? Sen önce kendini düzelt. Ve yanlış yerden başlıyorsun. Önce İman hakikatlerinden başla. İmanını güçlendir. Zaten güçlü imanda sevgi olur. Sende sevgi yok. “Göklerin ve yerin yaratılması,” ne yapacağız? Gök; astronomi. Yer, yerin yaratılması; yerdeki her türlü araştırma. “Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması,” her canlı; zooloji, botanik, biyoloji, hepsi; “O'nun ayetlerindendir.” Yani “Kuran ayeti gibi ayettir” diyor Allah. “Ayetlerindendir.” Allah’ın ayetleridir, delilleridir. Yani onları araştırın, okuyun, inceleyin. Kuran ayetlerini nasıl okuyorsak, o ayetleri de okuyacağız. Onları da araştıracağız. “Ayet” diyor Allah. “O Allah’ın ayetlerindendir ve O, dileyeceği zaman onların hepsini toplamaya güç yetirendir.” İstediği zaman. Ne kadarını diyor? “Hepsini” diyor; hepsini, kim varsa. Her canlıyı, hepsini, toplamaya güç yetirendir. Toplayıp ortaya çıkarandır. “Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder.” O zaman, Allah esirgesin, neye çok dikkat etmesi gerekiyor Müslümanların? Helale-harama dikkat etmesi, Allah’ı çok sevmesi, Allah’ı çok anması, sürekli kalbinin Allah ile beraber olması. Bu neyi getirir?

Burada bir sır var. “Rahat edersiniz” diyor Allah, “bayağı rahat edesiniz” diyor. “Beni çok severseniz, Benden korkarsanız, Kuran’a uyarsanız, samimi olursanız; sürekli aklınız, kalbiniz Ben de olursa, sürekli dua ederseniz,” dua etmek demek, her şeyi Allah’tan istemek demektir, “ve tevbe ederseniz, Allah’a hamd ederseniz, Allah’ın büyüklüğünü söylerseniz;” Allah-u Ekber, “tenzih ederseniz Beni” diyor Cenab-ı Allah; SubhanAllah; “‘eksik, noksan sıfatlardan münezzehsin Ya Rabbi, mükemmelsin’ şeklinde Beni överseniz” diyor Cenab-ı Allah, “Benim şanımı takdir etmeye var gücünüzle gayret ederseniz, size musibet isabet etmez” diyor Allah. “Rahat edersiniz” diyor. Burada bir sır var. “Allah çoğunu da affeder” diyor. Yani “yapmanıza rağmen, musibet gerektiren konu olmasına rağmen, çoğunu affediyorum” diyor Allah. “Yoksa yaptıklarınıza karşılık sürekli musibet yağdırırım aslında” diyor. “Her yaptığınıza, her samimiyetsizliğinize, her yanlış hareketinize, her isyan hareketinize, her yakışıksız, anormal, Kuran’a uygun olmayan hareketinize normalde ceza yağdırırım; felaket veririm, musibet veririm. Ama çoğundan vazgeçiyorum” diyor Cenab-ı Allah. “O kalanlar da, kısımdan kalanlar işte” diyor Allah. Yani çoğundan vazgeçtiği olan kısım. “Ondan dolayı size musibet isabet etti” diyor. “Ellerinizin kazandığı dolayısıyla oluyor” diyor. “Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz.” İstediğiniz kadar Darwinizmi, materyalizmi anlatın; istediğiniz kadar komünizmi anlatın; Suriye’de, orada, burada deccal rejimleri kurun… “Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır, ne bir yardımcınız.” “İstersen böyle ama istemezsen de böyle” diyor Cenab-ı Allah. “Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır, ne bir yardımcınız.” Ne Karl Marx seni kurtarabilir, ne Darwin, ne şu, ne bu, ne de şeytan. Sadece Allah. “Hiç başka bir veliniz yok” diyor Allah. “Ne de bir yardımcınız var” diyor. “Sadece Benim size hakim” olan diyor Cenab-ı Allah.