Zuhruf Suresi, 23-31 Ayetlerinin Tefsiri

(Allah müşrik ve inkarcılardan intikam alır ancak farkında olmazlar)

 

Sayın Adnan Oktar'ın 14 Mayıs 2011 tarihli röportajından Zuhruf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Zuhruf Suresi, 23, şeytandan Allah’a sığınıyorum; “İşte böyle” diyor Cenab-ı Allah, “senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım” “Bir Mehdi, bir mürşit, bir Peygamber göndermiş olmayalım.” “Mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri',” köşe başını tutmuş sahtekarları, “(şöyle) demişlerdir: ‘Gerçekten biz, atalarımızı’,” daha önceki alimlerimizi, “‘bir din üzerinde bulduk,’” “bir inanç üzerinde bulduk.” “‘Ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz.’" Yani “onların kitaplarına, onların düşüncelerine uyarız, sana uymayız biz” diyorlar. Hz. Mehdi (a.s) geldiğinde ne diyecekler? Aynısı.

“(O peygamberlerden her biri de şöyle) Demiştir:” O Mehdiler de şöyle diyorlar; “Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?” Yani “daha doğrusunu, tam uygun olanını getirmiş olsam da mı?” “Onlar da demişlerdi ki: ‘Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye karşı olanlarız.’” “Karşıyız biz size” diyor. Hz. Mehdi (a.s)’a da aynı tavrı koyacaklardır, aynı sistemdir.

“Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse, bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu?” Allah, bu intikamlarını alıyor da farkında değiller. O tiplerden Allah sürekli intikam alıyor, farkında değiller. “Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: ‘Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım.’” Tek başına, o devrin Mehdisi Hz. İbrahim (a.s); bütün halk ona karşı, babası da karşı. Kuran’ın anlatmak istediği şu; Hz. Mehdi (a.s) talebesi veyahut Mehdiyet ortaya çıktığında aileler de karşı olur Hz. Mehdi (a.s) talebelerine. Kuran’ın işareti budur. Babası da karşı olur, annesi de karşı olabilir, kardeşi de karşı olabilir. Mehdiyet zorludur, Kuran’ın anlatmak istediği işaret bu, inşaAllah.

“Babasına ve kendi kavmine demişti ki: ‘Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım.’” “Sizin inancınızda değilim.” “(Ancak) Beni yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir." Hidayete yöneltme ne demektir? Mehdiliktir, sözlük karşıtı budur. “Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı.” 1999’u veriyor ebcedi. Kendi soyunda kalıcı olarak tevhid inancını bırakıyor. Kendi soyunda kim var? Hz. Mehdi (a.s) var. Hz. Mehdi (a.s) kimin soyundan? Hz. İbrahim (a.s)’ın soyundan.

“Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar yararlandırdım.” Ebcedi 2015 ayetin. Devam ediyor ayet, peş peşe. Tenvinli 1999, şeddeli ve tenvinli 2029, 28. ayet, 2029 tarihini veriyor. 29. ayet, 2015 tarihini veriyor, şeddesiz. 30. ayet, 1990 tarihini veriyor, şeddeli.

“Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: ‘Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona karşı kafir olanlarız.’” “Ona karşı mücadele edeceğiz” diyorlar, devrin Mehdisine. Şu anda da, asrımızda da aynı şeyler yaşanıyor. Kardeşlerimiz diyor ki; “Biz Mehdiyet’i anlatıyoruz, adamlar dinlemiyor veyahut karşı geliyor.” Peki, dinlerse, karşı gelmezse Mehdiyet olur mu? Direnecek ki Mehdiyet olsun, karşı gelecek ki Mehdiyet olsun. Her anlattığını adam kabul ediyorsa, her dinleyen ikna oluyorsa Mehdiyet diye bir şey olmaz. Mehdiyet direnilen demektir. Hz. Mehdi (a.s) ezendir, eze eze ilerleyendir ve direnilendir. Direnen yoksa Hz. Mehdi (a.s) da yoktur. Deccaliyet direnecek, cahil cühela direnecek, o da eze eze hakkı anlatacak, inşaAllah. O zamanın yobazları diyorlar ki;

“Ve dediler ki: ‘Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?’” Şimdi Türkiye’nin iki büyük şehri ne var? Ankara ve İstanbul var, değil mi? “Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?” Veyahut Mekke ve Medine’nin büyük bir alimine indirilmeli değil miydi? Peygamberimiz (s.a.v)’in Peygamberliğini kabul etmiyorlar. Niye? “Ebu Kasım’ın yetimi mi Peygamber olacak?” diyorlar. Orada alimler var, hocalar var, o devrin ileri gelenleri var, “onlardan biri olması lazım” diyorlar. “Okuma, yazması da yok onun, ümmi” diyorlar. Okuma yazması yok, ümmi, “nasıl Peygamber oluyor?” diyorlar. Şimdiki cahil cühela ne diyor? Peygamberimiz (s.a.v) hadiste ne diyor; “Hz. Mehdi (a.s) Arapça bilmez, ümmi.” “O zaman nasıl Hz. Mehdi (a.s) olacak” diyor adam. İşte, Allah dileğinde oluyor.

 


Zuhruf Suresi, 26-31 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 9 Haziran 2010 tarihli röportajından Zuhruf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: "Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım."” Yani, “Darwinist, materyalist, ateist, putçu, hiçbir düşünceyi kabul etmiyorum” diyor. “(Ancak) Beni yaratan başka.” “Ben bir tek Allah’a yakınım” diyor. “İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir.” “Allah ‘Hadi’ ismiyle tecelli edecektir” diyor, inşaAllah.  “Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı.” “Hz. İbrahim (a.s.)’in neslinde tevhid inancı, Allah’ın birliği inancı hakim oldu” diyor Allah. “Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar yararlandırdım.” Yani “o nesli yararlandırdım” diyor Allah. “Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: "Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız."” Bu sefer kabul etmiyorlar. Musevilerde de bu çıktı, diğer kişilerde de çıktı bu. “Ve dediler ki: "Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?"” Bakın Allah’ın hükmünü beğenmiyorlar, Allah’ın kaderini beğenmiyorlar. “Olamaz bu” diyorlar, olmaması lazım. Kim olacak? İşte falanca büyük, falanca kişi olması gerekir, yani onların kendi kafasında belirlediği kişinin olması gerekiyor yani. Bunu Mehdi (a.s.)’ye uyarlarsak aynı şekilde kendi mürşidinin Mehdi (a.s.) olmasını istiyor. Dolayısıyla Allah’ın kaderde yaratacağı Mehdi (a.s.)’yi kabul etmek istemiyor. 

 


Zuhruf Suresi, 26-44 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 21 Kasım 2010 tarihli röportajından Zuhruf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Zuhruf suresi 26. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: "Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım." Sizin sitilinizi, mantığınızı, birbirinize düşman olan kafanızı, sevgisizliğinizi kabul etmiyorum. "(Ancak) Beni yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir." O beni hidayete, Mehdiyet’e yöneltip-iletecektir, değil mi? İnşaAllah. Bak demin açtığım herhangi bir sayfa Kuran’dan. “Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında, (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak bıraktı.” Bu tevhid inancını şu an devam ettiren kimdir? Mehdi (a.s.)’dir. Tevhid nedir? Birlik, beraberlik, Allah’ın birliği, Müslümanların birliği, bölünmeme, ittihat, değil mi? İttihat, Allah bir inancı ve Müslümanların birliği inancı. Ebcedi de zaten 2029’u veriyor, inşaAllah. Tenvinli olarak da 1999 tarihini veriyor. “Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayıcı bir elçi gelinceye kadar yararlandırdım.” Bak, “Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayıcı bir elçi gelinceye kadar yararlandırdım.” Bunun ebcedi de 2015. Mehdi (a.s.) çıkıncaya kadar bunlar bu faaliyetlerine devam edecekler. Silahlanacaklardır, şunu yapacak, bunu yapacak. Bak Cenab-ı Allah diyor ki; “Bir elçi gelinceye kadar onları yararlandırdım.” Onlara imkan tanıdım, istediklerini yaptılar, yararlandırdım. “Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: "Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız." Kabul etmiyoruz dediler, diyor Cenab-ı Allah. “Ve dediler ki: "Bu Kuran, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?"

Büyük bir alime gelmesi gerekmiyor muydu bu Kuran, bu Mehdilik görevi, değil mi? Çünkü Kuran’ı Peygamberimiz (s.a.v.)’in anlatması onun Mehdilik görevidir. O vahyin ona gelmesi Mehdilik görevidir. "Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" Peygamberimiz (s.a.v.)’i beğenmiyorlar (haşa). Zengin, gösterişli, alim, o zamanki müşriklerin de desteklediği böyle anlı şanlı birisi olsun istiyorlar. Ebu-l Kasım'ın yetimi diyorlardı Peygamberimiz (s.a.v.)’e, o dünyalar güzeline, dünyanın nuruna. “Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar?” Kimin Mehdi (a.s.) olacağına, kimin Peygamber olacağına onlar mı karar verecek, diyor değil mi? Bak Cenab-ı Allah “Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar?” Şu anda da öyle, şu Mehdi (a.s.), şu değil, şu eskidendi, değil mi? Şu şahs-ı manevidir, kendi aralarında paylaştırıyorlar. “Dünya hayatında maişetlerini aralarında Biz paylaştırdık.” Geçimlerini biz paylaştırdık “ve onlardan bir bölümü (diğer) bir bölümünü 'teshir etmesi için, etkilemesi için,  bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik.” Bir kısım ülkeler, bir kısım devletler güçlü oldu, bir kısmı zayıf oldu. Bir kısım insanlar fakir oldu, bir kısım insanlar güçlü oldular, diyor Allah. Bunu Ben böyle yaptım, diyor Cenab-ı Allah. “Rabbinin rahmeti; toplayıp-yığdıklarından daha hayırlıdır.” Onların silah yığması, para yığması hiç önemli değil, diyor Cenab-ı Allah, Allah’ın rahmeti önemlidir, diyor. Sevgi geldiğinde silah susar, hiçbir etkisi olmaz, inşaAllah. “Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı.” Bütün dünya ateist ve dinsiz olacak olmasaydı, ki Ahir Zaman’da kıyametten hemen önce bu oluyor ve son kere olacak, Kuran ona dikkat çekiyor. Tek bir ümmet olacaklar küfürde, ilk defa olacak dünya tarihinde kıyamet kopmadan önce “Rahman’ı (Allah'ı) inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdive...