Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
CİHAT GÜNDOĞDU: Yine Muhammed Suresi’nde, “işte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazablandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı. Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.” İnşaAllah.
ADNAN OKTAR'IN KOCAELİ TV VE ABA TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (2 EKİM 2010)
ADNAN OKTAR: Muhammed Suresi 29’da “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” Tabii münafıklara da bakıyor ayet. Çünkü münafığın kalbinde zaten hastalık var. Ama bir de kalbinde hastalık olup da eyleme geçirmemiş olanlar var. Bunlar Müslüman olma ihtimali olan kişiler. Bak, “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” Muhammed Suresi 29’da, yani onlar mutlaka birgün bir sıkışıp zorda kalıp mutlaka kinlerini ortaya çıkaracakları bir durum oluyor. Mesela Müslümanlara bir saldırı anında, münafıklar hemen lastik top gibi fırlarlar, hemen kendini atar. Yani böyle sıkıştırılmış bilye gibi, hemen havaya fırlar yani, sıkışmaya gelmaz münafık. Onun için rahatlık anındaki münafık tiyniyetli kişilerin, yani kalbinde hastalık olanların iyi davranması pek önemli değildir. Zor anda tehlikeli olabilir. Onun için kalbinde hastalık olanı, kalbindeki hastalık devam ederken tedavi etmek çok önemlidir. Yani nasıl olsa bir şey olmaz demek, doğru değildir. Çünkü sıkışma anında eğer hastaysa, fırlayıp dışarıya çıkıyor. O artık tehlikeli bir mahluka dönüşür. Onun için tedavisi mümkünken; ne olacak bundan bir şey çıkmaz demeyip tedavi etmek lazım. Çünkü öbür türlü çok tehlikeli oluyorlar. Bak Allah Bakara Suresi, 204’de münafıklar için diyor ki: “Dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir...” Yani kalbindeki ahlaksızlığa rağmen, kahpeliğe rağmen münafık Allah’ı şahit getiriyor, Allah adına söylüyor, ayetle, Kuran’la konuşuyor. “Oysa o azılı bir düşmandır” diyor Allah.
Bakın, normal bir düşman değil, azılı bir düşman. Kahredici bir kini vardır, münafık gece-gündüz Müslümanlara nasıl zarar vermesi gerektiğini düşünür, gece-gündüz. Sabah kalkar, ne tebliğ, ne İslam’ı yaymak, ne İttihad-ı İslam, ne Türk-İslam Birliği, ne küfürle mücadele, ne Darwinist ve materyalistle mücadele, bunlar onu, münafığı ilgilendirmez. Münafığın tek hedefi Müslümanlardır. Ahir zamanda da Mehdi (a.s.) cemaatinin münafıkları, en şiddetlileridir. Yani son, 1400 yılın en şiddetli münafıkları, Mehdi (a.s.) devrinde çıkan münafıklardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in münafıkları, en şiddetliler onlardılar. Sonraki şiddetliler de, 1400 sene sonra Mehdi (a.s.) devrinin münafıklarıdır. Pek şiddetlidirler yani. Ve zaman ilerledikçe de daha da Allah şiddetlerini ortaya çıkarır. “Onun için Mehdi (a.s.) sürekli ayıklar atar, buğdaya musallat olmuş kurtlar gibidirler” diyor münafıklar. Temizler, yine gelirler. Temizler, yine gelirler. En sonunda tertemiz buğdaylar kalır, diyor. 313 tane buğday. Bütün pislikleri bak, Allah iğrenç kurtlara benzetiyor münafıkları. Kurt nereye musallat olur? Yaraya musallat olur, pisliğe musallat olur, çürümüş şeylere musallat olur. Münafıklar da öyle çürümüş, pis şeylere musallat olurlar, oralarda beslenirler. Onun için temizlenmeleri önemlidir, Allah onları olayla temizliyor, herhangi bir olayla. Muhammed Suresi’nde Allah açıkça söylüyor. “Allah’ın kinlerini hiç ortaya çıkarmayacağını mı sandılar” İllaki ortaya çıkıyorlar, inşaAllah. Peygamberimiz (s.a.v.)’in evliliklerini, Peygamberimiz (s.a.v.)’in gücünü acayip kıskanıyorlardı. Ve hanımlarına da artık iftira atmaya başlamışlardı, gözleri döndü, sapıttılar o zaman münafıklar. Nur Suresi, 11; “Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır” Yani en azılı münafığa daha büyük ceza vardır diyor Allah. Kim ahlaksızlık yaparsa, ona daha büyük ceza vardır. Yahut kim günaha girerse, daha büyük ceza vardır.
ADNAN OKTAR’IN A9 TV’DEKİ CANLI SOHBETİ (2 ARALIK 2011; 20:00)
ADNAN OKTAR: “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar,” münafıklar, “Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” (Muhammed Suresi, 29) Allah muhakkak kinlerini ortaya çıkarıyor. Bir şekilde Allah onları bir köşeye sıkıştırıyor, o kinlerini ortaya çıkarıyorlar.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Eylül 2010 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar”, bak “münafıklar” demiyor, Allah. “Allah’ın kinlerini hiç ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?” Ama bu münafıklarda, yani bak, kalbinde hastalık olanlarla münafıklar ortak hastalık içerisindedirler. Yani, kafirlerinde birçok yönü münafıklarla aynıdır. Bakın kafirlerin, münafıkların ve kalbinde hastalık olanların hepsinin tek blok olarak münafıklıkta toplandığını görürüz. Ama kalbinde hastalık olanlarda, münafıklıkların sert eylemleri aleni saldırıları olmaz. Yani onlar daha değişik oluyor. Küfür ama çok alenidir. Net söyler onlarda bir mertlik vardır. Kalbinde hastalık olanlarda yine bir hastalık yani bulanık zaten ayette diyor “hastalık vardır’’, ama küfür çok net açıktır. “Allah’ın kinlerini hiç ortaya çıkarmayacağını mı sandılar.” Yani kalplerinde bunlar biraz kine yatkın oluyorlar. Kine ve nefrete, öfkeye, dedikoduya, kavgaya, saldırganlığa yatkın oluyorlar, Allah ona dikkat çekiyor. Yani kin içlerinden gitmiyor. Bir tutku gibi oluyor kin. Halbuki müminin kalbinde olmaz bu. Bak: “Eğer dilersek sana onları elbette gösteririz. Böylece onları simalarından tanırsın”. “Simalarına da vurur” diyor Allah. “Ama ben istersem” diyor. Demek ki simalarında da bir kararma, bir bozulma, bir anormallik hissediliyor. “Andolsun sen onları sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın.” Yani sivri dilli oluyorlar, yani Müslümanları rahatsız edecek, kızdıracak, onları korkutmaya yönelik, onları huzursuz etmeye yönelik veyahut onları beğenmediğini gösteren, “eleştirir” diyor ya ayette “eleştirir” diyor. Yani eleştirmeden kastı onu küçük düşürmek kastıyla yapıyor. Yani, “ben senden daha akıllıyım, daha büyüğüm” diyor haşa.
“Sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın Allah amellerinizi bilir. Andolsun Biz sizden mücahit olanlarla sabredenleri bilinceye belli edip ortaya çıkarıncaya kadar deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız açıklayacağız.’’ İşte kilit ayet bu. Şimdi münafıkla muttakinin, kalbinde hastalık olanla müminin arasındaki farkı ortaya çıkartan Allah’ın sistemi, bunu açıklıyor Cenab-ı Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım, bak: “Andolsun, Biz sizden mücahit olanlarla” cehd edenlerle, gece gündüz Allah’ın dinini yaymak için Müslüman kendini zapt edemez, dayanılmaz bir tutku duyar. Yani münafıktan akıl almaz nefret eder, yani doğal olarak nefret ederler. Hani nasıl bir Müslüman pislikten, foseptikten nasıl tiksinir, yani tiksin dediğimiz için mi tiksiniyor adam? Doğal olarak tiksinir. Münafıktan da doğal olarak tiksinir bir mümin, kafirden şiddetli nefret eder yani doğal olarak, bedeninden değil, şahsından değil, fikrinden, eyleminden yani bak bu da çok önemlidir. Bedenini Allah yaratır, bedeni değil, şahsı değil, fikir sistemi, onun yaptığı eylemler, ondan rahatsız olur. “Mücahit olanlarla sabredenleri”, şimdi cehd etmek de bir de sabır var. 79 yılından beri aynı aşkla devam ediyorum. Bak benimle beraber yola çıkanlar birçoğu devrildi gittiler. Ne dernekler çıktı, ne gruplar çıktı. Şu an “dört kat ense yan gel Naci” demiş yani böyle. Uyuyorlar. İşlerine güçlerine, bambaşka bir aleme girdiler. Ama bak ben artan bir şevkle devam ediyorum. Buna rağmen tirtir titriyorum Allah’tan korkuyorum Cehenneme giderim diye yani ter basıyor artık “Allah vermesin” diyorum, “ya Cehenneme gidersem” diyorum. Kendimi de övmüyorum ben. Günahkar, acz içinde olan bir insanım. Yani, “ben örneğim” de demiyorum. Yani durup durup ikide bir “sen şöylesin”. Bana bu edebiyatı yapmasınlar yani. İnşaAllah. Ama eleştiriye açığım. Tabii, doğruyu güzeli arıyorum inşaAllah. “Deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız açıklayacağız”, “haberlerinizi sınayacağız”. Yani, “sizden gelen her türlü haber, bunu sınayacağız” diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Ekim 2010 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Muhammed Suresi 29’da “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” Tabii münafıklara da bakıyor ayet.
Çünkü münafığın kalbinde zaten hastalık var. Ama bir de kalbinde hastalık olup da eyleme geçirmemiş olanlar var. Bunlar Müslüman olma ihtimali olan kişiler. Bak, “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” Muhammed Suresi 29’da, yani onlar mutlaka birgün bir sıkışıp zorda kalıp mutlaka kinlerini ortaya çıkaracakları bir durum oluyor. Mesela Müslümanlara bir saldırı anında, münafıklar hemen lastik top gibi fırlarlar, hemen kendini atar. Yani böyle sıkıştırılmış bilye gibi, hemen havaya fırlar yani, sıkışmaya gelmaz münafık. Onun için rahatlık anındaki münafık tiyniyetli kişilerin, yani kalbinde hastalık olanların iyi davranması pek önemli değildir. Zor anda tehlikeli olabilir. Onun için kalbinde hastalık olanı, kalbindeki hastalık devam ederken tedavi etmek çok önemlidir. Yani nasıl olsa bir şey olmaz demek, doğru değildir. Çünkü sıkışma anında eğer hastaysa, fırlayıp dışarıya çıkıyor. O artık tehlikeli bir mahluka dönüşür. Onun için tedavisi mümkünken; ne olacak bundan bir şey çıkmaz demeyip tedavi etmek lazım.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Aralık 2011 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar,” münafıklar, “Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?” (Muhammed Suresi, 29) Allah muhakkak kinlerini ortaya çıkarıyor. Bir şekilde Allah onları bir köşeye sıkıştırıyor, o kinlerini ortaya çıkarıyorlar.