Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
CİHAT GÜNDOĞDU: Yine Muhammed Suresi’nde, “işte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazablandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı. Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.” İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Eylül 2010 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, “Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar”, bak “münafıklar” demiyor, Allah. “Allah’ın kinlerini hiç ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?” Ama bu münafıklarda, yani bak, kalbinde hastalık olanlarla münafıklar ortak hastalık içerisindedirler. Yani, kafirlerinde birçok yönü münafıklarla aynıdır. Bakın kafirlerin, münafıkların ve kalbinde hastalık olanların hepsinin tek blok olarak münafıklıkta toplandığını görürüz. Ama kalbinde hastalık olanlarda, münafıklıkların sert eylemleri aleni saldırıları olmaz. Yani onlar daha değişik oluyor. Küfür ama çok alenidir. Net söyler onlarda bir mertlik vardır. Kalbinde hastalık olanlarda yine bir hastalık yani bulanık zaten ayette diyor “hastalık vardır’’, ama küfür çok net açıktır. “Allah’ın kinlerini hiç ortaya çıkarmayacağını mı sandılar.” Yani kalplerinde bunlar biraz kine yatkın oluyorlar. Kine ve nefrete, öfkeye, dedikoduya, kavgaya, saldırganlığa yatkın oluyorlar, Allah ona dikkat çekiyor. Yani kin içlerinden gitmiyor. Bir tutku gibi oluyor kin. Halbuki müminin kalbinde olmaz bu. Bak: “Eğer dilersek sana onları elbette gösteririz. Böylece onları simalarından tanırsın”. “Simalarına da vurur” diyor Allah. “Ama ben istersem” diyor. Demek ki simalarında da bir kararma, bir bozulma, bir anormallik hissediliyor. “Andolsun sen onları sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın.” Yani sivri dilli oluyorlar, yani Müslümanları rahatsız edecek, kızdıracak, onları korkutmaya yönelik, onları huzursuz etmeye yönelik veyahut onları beğenmediğini gösteren, “eleştirir” diyor ya ayette “eleştirir” diyor. Yani eleştirmeden kastı onu küçük düşürmek kastıyla yapıyor. Yani, “ben senden daha akıllıyım, daha büyüğüm” diyor haşa.
“Sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın Allah amellerinizi bilir. Andolsun Biz sizden mücahit olanlarla sabredenleri bilinceye belli edip ortaya çıkarıncaya kadar deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız açıklayacağız.’’ İşte kilit ayet bu. Şimdi münafıkla muttakinin, kalbinde hastalık olanla müminin arasındaki farkı ortaya çıkartan Allah’ın sistemi, bunu açıklıyor Cenab-ı Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım, bak: “Andolsun, Biz sizden mücahit olanlarla” cehd edenlerle, gece gündüz Allah’ın dinini yaymak için Müslüman kendini zapt edemez, dayanılmaz bir tutku duyar. Yani münafıktan akıl almaz nefret eder, yani doğal olarak nefret ederler. Hani nasıl bir Müslüman pislikten, foseptikten nasıl tiksinir, yani tiksin dediğimiz için mi tiksiniyor adam? Doğal olarak tiksinir. Münafıktan da doğal olarak tiksinir bir mümin, kafirden şiddetli nefret eder yani doğal olarak, bedeninden değil, şahsından değil, fikrinden, eyleminden yani bak bu da çok önemlidir. Bedenini Allah yaratır, bedeni değil, şahsı değil, fikir sistemi, onun yaptığı eylemler, ondan rahatsız olur. “Mücahit olanlarla sabredenleri”, şimdi cehd etmek de bir de sabır var. 79 yılından beri aynı aşkla devam ediyorum. Bak benimle beraber yola çıkanlar birçoğu devrildi gittiler. Ne dernekler çıktı, ne gruplar çıktı. Şu an “dört kat ense yan gel Naci” demiş yani böyle. Uyuyorlar. İşlerine güçlerine, bambaşka bir aleme girdiler. Ama bak ben artan bir şevkle devam ediyorum. Buna rağmen tirtir titriyorum Allah’tan korkuyorum Cehenneme giderim diye yani ter basıyor artık “Allah vermesin” diyorum, “ya Cehenneme gidersem” diyorum. Kendimi de övmüyorum ben. Günahkar, acz içinde olan bir insanım. Yani, “ben örneğim” de demiyorum. Yani durup durup ikide bir “sen şöylesin”. Bana bu edebiyatı yapmasınlar yani. İnşaAllah. Ama eleştiriye açığım. Tabii, doğruyu güzeli arıyorum inşaAllah. “Deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız açıklayacağız”, “haberlerinizi sınayacağız”. Yani, “sizden gelen her türlü haber, bunu sınayacağız” diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Mayıs 2010 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Eğer dilersek, sana onları elbette gösteririz” diyor Cenab-ı Allah. “Böylelikle onları simalarından tanırsın.” Bozuk eşkal belli olur diyor. Mümin de yüzünde nurdan, temiz ifadeden, candanlıktan belli oluyor. “Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın.” Yani zırvalama tarzında münasebetsiz konuşmalar yapıyorlar. Oradan da densiz ve bozuk bir insanı tanıyabilirsin diyor Cenab-ı Allah ama samimi bir insanı, son derece samimi ve candan konuştuğu için onun da dürüstlüğünü, güzel ahlakını, samimi Müslüman olduğunu oradan tanıyabilirsin diyor Allah. “Allah, amellerinizi bilir”. Yani yaptığınız eylemlerin ne olduğunu bilir. “Andolsun” diyor Allah. Yemin ediyor. “Biz sizden mücahit olanlarla sabredenleri bilinceye kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız.” Bakın; “Biz sizden mücahit olanlar”, cehd edenler ve “sabredenleri bilinceye kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız.”Bu nedir Oktar? Anlat.
OKTAR BABUNA: Allah, Allah yolunda mücadele edenleri ayırt edinceye kadar onların deneneceğini bildiriyor. Bu şekilde ayırt edileceği, yani zorluklarla.
ADNAN OKTAR: Değil mi?
OKTAR BABUNA: Başlarına gelecek çeşitli sıkıntılarla imtihan edileceklerini inşaAllah ve o şekilde ayrılacaklar iman edenlerle iman etmeyenler.
ADNAN OKTAR: Mesela Peygamberimiz (s.a.v.) imtihan oldu mu? Oldu. Hakaretlere uğradı, iftiraya uğradı, baskıya uğradı, hicret etti. Değil mi? Saldırdılar, savaşlar oldu. Hiç yıldı mı?
OKTAR BABUNA: Hiç yılmadı.
ADNAN OKTAR: Asla. Sabretti mi? Mükemmel sabretti. “Andolsun, Biz sizden mücahit olanlarla sabredenleri bilinceye kadar” yani onlara o hallerini gösterinceye kadar “deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız.” Yani Allah denerken Allah bilmediğinden değil, Allah biliyor, bize gösteriyor. “Haberlerinizi sınayacağız” diyor Allah. Mehdi’den alacak olursak, Mehdi (a.s.)’nin mücahitliği denenecektir, sabrı denenecektir. İftiraya uğrayacaktır, hapsedilecektir, acılar çekecektir, bizzat Müslüman kardeşlerinden baskı görecektir ama buna rağmen sabredecektir ve denenmiş olacaktır. İnşaAllah ve mücahit olup olmadığı da anlaşılmış olacak. “Mücahit olanlarla sabredenleri bilinceye kadar” diyor. Mücahit misin? Değil misin? Cehd içinde, gayret içinde misin? Değil misin? Bunu Allah ortaya koyacağım diyor. Yani size göstereceğim diyor. “Şüphesiz inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra 'elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar'”. Hidayet açıkça belli olmuş, Kuran’ın hükümleri açıkça belli. Allah’ın yarattığı belli. Darwinizm’in, materyalizmin geçerli olmadığına dair deliller net ama buna rağmen direnip bir de elçiye karşı zorluk çıkartıyorlar, uğraştırıyorlar. “Kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler” diyor Allah. Onları Ben yaratıyorum, diyor. Hiçbir zarar veremezler. “(Allah,) Onların amellerini boşa çıkaracaktır.” Yani istedikleri kadar Darwinistler, komünistler, ateistler, masonlar faaliyet yapsınlar, hiçbir netice alamayacaklar diyor Allah. “Sonra da Ben galip geleceğim” diyor. “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın”. “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin” nedir? Kuran’a tabi olun. “Resûl’e itaat edin” nedir? Sünnetine tabi olun. “Ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın.”
“Gerçekten dünya hayatı, ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır.” Oyun. İnternet oyunları, şunlar bunlar işte. “Oyun ve tutkulu bir oyalanmadır.” “Aman işte okulumu bitirseydim, aman işte iyi bir iş sahibi olsaydım” diyor. İyi bir koca bulsan, ama tabii onların iyi koca kavramı ayrı oluyor. Dolarla ölçülüyor. Tabii. Değil mi? Paranın oranıyla. İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 6 Ekim 2010 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Muhammed Suresi, 30. Cenab-ı Allah diyor ki, münafıklarla ilgili. “Eğer, Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın...”,münafıkların hal, hareketlerinde, simalarında normal insan dışında anormal bir yapılanma vardır. Yani normal insana benzemez, münafıkların tamamında bu vardır. Bu çok manidardır. Yani tabi, makul bir insan görünümü olmaz, inşaAllah. “Andolsun...” diyor Cenab-ı Allah, “...sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın.” Münafıklarda çok köklü bir konuşma bozukluğu vardır, yani normal bir insanın konuşma tarzında değildir. Bir kere Müslümanlara karşı akıl almaz bir kin vardır ama bu kini katlanarak artar, arttıkça da onu kemirmeye başlar. Çünkü Allah ona Kuran’da dikkat çekmiş. “Öfkenizle ölün” diyor. Allah onları öfkeleriyle öldürsün, inşaAllah. Kendini yer bitir o. Yani o tasarlar düşünür, düşünür, düşündükçe ızdırap verir, eyleme geçmek ister, netice alamadıkça yine canı yar. Yine eyleme geçmek ister, yine canı yanar ve kendi kendini yakar bitirir. “Ağızlarından taşmaktadır” diyor, öfkeleri ayette. Ağızlarının taşan öfke de o acının bir alametidir. Yani gittikçe, acısı arttıkça, öfkesi arttıkça, yani vücudunun çektiği ızdırap arttıkça, o taşmada gittikçe daha çoklaşır. Yani çünkü kendini tutamıyor artık sıkıntıdan, ağzından taşar. Bir buradan anlaşılır münafığın bir yönü, bir yönüdür bu. İkincisi münafık konuşurken vicdanen hiç rahat değildir. Sürekli sahtekar olduğu için, mesela Müslümanlar arasında konuşurken ya bir Müslümanlar aleyhinde bir şey yakalama peşindedir, ya bir ihbar edebilmek için bir konu arıyordur veyahut diğer bir münafığa bir işaret veriyordur. Münafıklarda çok usturuplu ve dikkatli bir konuşma üslubu içerisinde olurlar, yani “çok şeytani bir zekaya sahiptirler” diyor, Bediüzzaman. Yani mesela bir münafık, diğer münafık tanır ama Müslüman tanıyamaz münafığı. Münafık münafığı anlıyorlar. Müslüman hüsn-ü zan ile baktığı için o kadar anlayamaz ama onlar anlarlar. Mesela gizli alaycılığı vardır münafığın, sezdirmeden böyle içten içe o düşüncesini açıklar. Mesela ne bileyim ben, itaatini söyler farz edelim, itaat ettiğini söyler ama bir başka kişinin anlayacağı göz ifadesi ve ses tonuyla.
Özel bir üslupla bunu yapar. Bu münafıkların kendi arasında özel bir sanattır, yani kirli bir sanattır. Kirli bir özelliktir ama bu tabii feraset gözüyle, akıllı bir Müslüman tarafından çok rahat yakalanır ama hüsn-ü zan ile bakan bir insan, avamdan bir insan fark edemez. Keskin dikkatli, keskin nazarlı olan insanların gözünden kaçmaz Allah’ın dilemesiyle, inşaAllah. “Andolsun, Biz sizden mücahit olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız)”. Münafığı ayırt edecek ana özelliğe Allah dikkat çekiyor. Bak, cehd, mücahitlik, Allah’ın dini yaymak, münafığın tek yanaşmadığı konu budur. Cehd, Allah’ın dinini yaymaya yanaşmaz. Dini kullanır, sadece kendi ihtiyaçları için kullanır, yani Müslümanları ifsat etmek, Müslümanları dağıtmak, İslam’ın yayılmamasını sağlamak için İslam’ı kullanır. Müslümanları bölmek için İslam’ı kullanır. Kendine çevre edinmek, imkan sağlamak için İslam’ı kullanır ama asıl Müslamanlara zarar vermek ve onları dinden soğutmak için kullanır ve bu amacını da en sonunda açıklar, şeytan gibi. Başlangıcında açıklamaz. “Şüphesiz inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar”, bak, “Şüphesiz inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar” münafıkların özelliğidir, “...ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra 'elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar...” bak, karşı geliyor, bir kere münafığın özelliğidir, karşı gelmek, isyan münafığın ana özelliğidir. İsyancıdır münafık. Şeytandaki özelliktir, şeytan nasıl secde et dendiğinde kabul etmedi. Ağrına gidiyorsa, münafığın da bu ağrına gider. İsyan onun özelliğidir. Bir de zorluk çıkarmak, bak ana özelliği budur. Ya işte ihbar ederek, ya engeller çıkartarak, ya bir şeyler yaparak zorluk çıkartmaya çalışır. “Kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler”. Bu Allah’ın kanunudur. Münafıklar bir şey yapamıyorlar. İşte münafığın en canını yakan kanun budur, Allah’ın kanunu budur. Bak, “kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler”. Öfkesiyle ölüyor, perişan oluyor, çok canı yanar, çok bunalır, yani içinden kavrulur, hücreleri onu yakar, içten yanan bir ateşle Allah onu kavuruyor. Kuranda Allah buna işaret edilmiştir. Hücrelere işleyen bir ateş ve muazzam bir ızdırap. Onları uykuları ayrı bir beladır, hayatları ayrı bir beladır. O gerilimle vücut hücreleri kendi kendilerini yer bitirir. Sürekli o acı içerisindedirler. “Allah onların amellerini boşa çıkaracaktır.” Yani, “Bütün eylemleri boşa çıkaracaktır” diyor, Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 29 Ekim 2011 tarihli röportajından Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bak Cenab-ı Allah diyor ki münafıklar için Muhammed Suresi 30’da, şeytandan Allah’a sığınırım; “Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.” “onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın” demek ki münafıkların tipinden anlaşılıyor. Cenab-ı Allah dilerse anlaşılıyor. “Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın” münafıkların çok kahpe, çok oynak bir konuşma sistemleri vardır. Onu çok dikkatli izlemek lazım. Allah’ı anarlar fakat en kaçındıkları şeylerden onları yakalamak mümkündür. Münafık hurafeden çekinmez. Bol bol anlatır. Hurafenin içine çekip Müslümanları boğmak ister, yani batağın içine çekip boğmaz ister. Nasıl timsah böyle avını yakaladığında suyun içine çekip boğuyor ya, sonra parçalıyor. Münafık da hurafe denizinin içerisine çeker avını, alır, ondan sonra orada boğar. Var gücü ile çekiştirir. Yakaladı mı sıkı tutar. Onun için münafığın o hurafe denizine düşmemek çok önemlidir. O batağın içine düşmemek çok önemlidir. Müslüman ona çok dikkat edecek. Çözüm nedir? Kuran’a sıkı sıkı sarılmasıdır. Kuran’a sıkı sarılırsa hurafe batağının içine düşmez Müslüman. Çünkü Kuran’ın içerisine hurafe girmez. Hurafe getirdikçe “Kuran” diyeceksin, “hurafe” dedikçe “Kuran” diyeceksin. Hurafe o zaman yanar. Hurafeyi yakacak olan nedir? Kuran’dır. Hurafeyi yakmak isteyen üzerine Kuran’ı getirsin. Cayır cayır yakarsınız hurafeyi. Münafığı manen yakmak istiyorsa, münafığın en nefret ettiği şey hâşâ Kuran’dır. Kuran’a dayanamaz. Yani ona Kuran’ı gösterdin mi münafık adeta böyle çırpınır. Var ya böyle filmler olur, zombiler falan olur. Mesela ışığı gördü mü dayanamaz, erimeye başlar. O da Kuran’ın ışığını gördü mü erimeye başlar, canını yakar. Münafığın en bunaldığı şey. Onun için münafık ağzına pek Kuran’ı almak istemez. Usulen söyler Kuran’ı. Mesela bir tane Kuran’dan söylüyorsa yetmiş tane de hurafe söyler. Balı zehir ile karıştırır. Onun için; “arkadaş bana Kuran ile konuş, ey münafık” diyeceksin. Kuran’dan konuşamaz münafık. Hep putları getirir, put. Put inançları getirir.
Sen Kuran’dan söyledikçe “al sana put” der. Diyeceksin ki “sahtekar benim karşıma putla gelme, karşıma Kuran ile gel”. Gelemez. Münafığın en çekindiği konular nelerdir? Bir; Kuran’ın yeterliliği. Kuran. İttihad-ı İslam. En kaçındığı konudur. Ona mutlaka bir yol bulur. Tabii direkt “ben İttihad-ı İslam’a karşıyım” demez. Çok kahpe yollarla, bakarsın ki niyeti yok. Tek tek anlatmayayım şimdi anlarsınız nasıl yöntem olduğunu. Bir şekilde kaçar, konuşmalarına dikkat edin. Mutlaka kurtulacak bir yol bulmaya çalışır Kuran’dan. Kuran onu çünkü yakar. İttihad-ı İslam’dan şiddetle kaçınır. Çünkü İttihad-ı İslam’da münafığın yaşayamayacağını bilir. Çok zor ortam olacağını bilir. Müslüman’a saldıramaz çünkü. Kahpelik yapamaz. Enaniyet yapamaz. Kendi grubunu, kendi topluluğunu en büyük olarak gösteremez. Çünkü her münafığın büyüklüğe ihtiyacı vardır. Azamete ihtiyacı vardır. Kendini de etrafını da büyük göstermeye çalışır münafık. “En büyük biziz” der. “En yüce biziz”, “en kusursuz biziz” der. Şimdi İttihad-ı İslam olunca onu nasıl desin? Onun için istemez. Çünkü kendinden daha büyük birileri var olarak kabul edecek o zaman. Daha büyük birisini kabul etmesi gerekecek. Onu istemez. Kendinden daha yukarıda birini kabul etmeyince münafık rahat ediyor işte, kendi kafasına göre. O cehenneminde daha rahat yaşamak ister. Şeytan niye secdeyi kabul etmedi Hz. Adem (as)’a? Çünkü daha büyük gibi olacak ona değil mi? Çünkü büyüklüğünü vurgulayamıyor o zaman. Ayağına kapanacak, secde edecek. “Aman” dedi “ben bunu kabul etmem”. Münafık da öyle, bir başka kişiyi kabul etmez. Kendi grubunu, kendi cemaatini en büyük olarak görür. En yüce olarak görür. Diğerlerini de küfür ve dalalet içinde görür. Sapkın olarak görür, anormal olarak görür. İki şeyle dikkat etmek gerekiyor. Bir; Kuran’ı göstererek, Kuran’ın yeterliliği ve İttihad-ı İslam. Bunların ölçüsü budur. Münafığın bunlardan kaçabildiğince kaçtığını görürsünüz. Yaban eşeği gibi kaçarlar Kuran’ın ifadesiyle. “Ürkmüş yaban eşekleri gibidirler” diyor Allah. Değil mi, yaban eşekleri aslanı görünce nasıl ürküyorlar. Allah da diyor; “aslan görmüş yaban eşeği gibi kaçarlar.” Kudurmuş gibi kaçar. Akılcı bir üslupla münafığı köşeye sıkıştırmak lazım. Münafık put kullandığı için, putun da çok taraftarı olduğu için gerçek Müslüman’ın işi biraz zordur tabii. Çünkü kahpe bir silahtır put. Sen Kuran söylüyorsun, o put söylüyor. “Sen puta mı karşısın?” diyor. O yüzden akılcı bir mücadele gerekiyor inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 13 Şubat 2013 tarihli sohbetinden Muhammed Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Muhammed Suresi, 30. ayet. Şeytandan Allah’a sığınıyorum; “Eğer dilersek,” her şey Allah’ın dilemesiyle oluyor, “Eğer dilersek” diyor Cenab-ı Allah, yani “Ben istersem” diyor Cenab-ı Allah. “…sana onları elbette gösteririz.” Münafıklar için söylüyor Cenab-ı Allah. “Böylelikle onları simalarından tanırsın.” Bakışından tanırsın. Mesela bu çok büyük mucizedir. Hayvanı anlamak bir derece mümkündür ama insanı yüzünden anlamak Allah’ın izniyle mümkün oluyor. Üç kağıtçı mı, yalan mı söylüyor, seviyor mu, sevmiyor mu, dost mu, değil mi anlamak mümkün. “Simalarından tanırsın.” Allah’ın dilemesiyle. “Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın.” Çünkü zırvalıyorlar. Makul bir insanın makul bir konuşması oluyor, mantıklı, tutarlı, samimi oluyor. Bu samimiyetsiz ve üçkağıtçı; gıcık, aptalca bir konuşması oluyor. Oradan anlaşılıyor münafık. “Allah, amellerinizi bilir” diyor Cenab-ı Allah. “Kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra 'elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar,” Mehdiyet’e karşı gelip, zorluk çıkaranlar mesela, “kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler.” Hz. Mehdi (a.s)’ı önleyemezler, İttihad-ı İslam’ı önleyemezler, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın çıkışını önleyemezler. “Onların amellerini boşa çıkaracaktır.” Ayetin işari anlamını söylüyorum.
“Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Resûl'e itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın.” Peygamber (s.a.v), Hz. Mehdi (a.s) çıkacak diyorsa itaat edin, Hz. İsa Mesih (a.s) çıkacak diyorsa inanın. “Ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın.” “Eğer Peygamber (s.a.v)’in sözünü ehemmiyetsiz görürseniz, Kuran’ın sözünü ehemmiyetsiz görürseniz, ameliniz olsa da geçersiz olur” diyor Cenab-ı Allah.
Bak, ölümlerinin de çok korkunç olduğunu söylüyor Allah; “Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak?” Normalde müminin canının alınışı bahar kokusu gibi bir kokuyla, sevgiyle ve çok nezih bir görünüşle oluyor. Zaten o cennetlik olduğunun alameti, onu gördün mü tamamdır. Ama Allah vermesin; “Melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman” diyor. Mutlaka cehenneme gideceklerdir. Daha hemen başlangıcında belli olur. “Acaba ne olacak?” demesine gerek kalmıyor. Böyleyse tamam, bitti.
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Ocak 2016 tarihli sohbetinden münafıklarla ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Ebu Basir’den İmamı Caferi Sadık aleyhisselam, Muhammet Suresi 30’da; “Suçlular çehrelerinden tanınacak” ayeti var ya. Suçlular çehrelerinden tanınacaklar, görünümünden yani yüzünden tanınacak. Bu ayet hakkında şöyle buyurdu; “Allah onları tanır lakin bu ayet kaim imam Muhammet Mehdi hakkında nazil olmuştur. Hz. Mehdi münafıkları çehrelerinden tanıyacak, ashabı ile birlikte onların darmadağın edecek” diyor manen. Yani “çehresinden bakışından tanır” diyor “yüzünden.” Yani Mehdi insanları hep bakışından tanıyacak yani bakışındaki bozukluktan. İkinci derecede de konuşmasındaki bozukluktan. Bak hadis belirtiyor. 1400 yıllık hadis. Çehre derken yanağından, burnundan anlamında değil. Yanağından anlamazsın. Bakışından anlarsın. Bakışındaki o ince detayları görecek. Yani seviyor mu? Sevmiyor mu? Hain mi? Münafık mı? Ahlaksız mı? Korkuyor mu? Üçkağıtçı mı? Bir tuzak mı kuruyor? Bir çakallıklı mı yapacak? Gözüne baktı mı anlar diyor.