Zariyat Suresi, 25-28 Ayetlerinin Tefsiri

(Hz. İbrahim'in güzel ahlakı ve misafirperverliği)

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Şubat 2010 tarihli röportajından Zariyat Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Mesela Tevrat'ta Hazreti İbrahim'in misafirperverliği alelade bir olay gibi anlatılıyor yani işte misafirler geldi yemek verdi yedirdi öyle değil. Bir kere bak, nezakete bak, güzelliğe bak gelir gelmez hemen ayaklarınızı yıkayın diyor ellerinizi yıkayın oturun bir dinlenin diyor. Bak şu güzelliğe bak. Temizlik var ve güler yüzle karşılıyor, sevgiyle karşılıyor. İki; hiç onlara “aç mısınız?” demeden doğrudan yemek hazırlatıyor. İslam ahlakının gereğidir bu mesela misafirler diyorlar ki yemek “ya yemek hazırlayayım mı sana?”, dalga mı geçiyorsun, misafire denir mi ya.

Adam nasıl desin “Evet istiyorum”, der mi. Sen hazır getirirsin o yer veya yemez getir önüne korsun nezaketi budur. Hz. İbrahim güzel böyle buzağını kestiriyor, nar gibi kızarttı, yağlı yoğurt güzel, süt karışık her türlü yiyecekten bir de bol miktarda öyle az-az da değil, bol-bol. Sofrayı da kuruyor, çok güzel sözle hitap ediyor. “Buyurun yemez misiniz”, diyor. Nezakete, kibarlığı bak ya. Hiç tanımadığı bilmediği insan. Bin bir türlü güzellik içinde Tevrat bu detaylara girmiyor. Kur'an'da var ama Kur’an’da bu detaylar var. Nezaket, efendilik, kibarlık Hazreti İbrahim'in en güzel özelliklerinden. Halimdir diyor Allah. Hiç sinirlenmez, bayağı güzel huylu. Hep gönlü Allah'la, hep Allah'la. Yani “bu niye aksilik oldu, şu oldu, böyle oldu?”, yok değil.

Ayağının ipi kaybolsa Allah'tan istiyor. Hazreti İbrahim'in sünnetidir, ne olursa olsun mesela ceketini bulamadı mı, “Ya Rabbi bana Buldur” diyor. Hep Allah'la bağlantılı. Resulullah da öyle, tam İbrahimi’dir Resulullah. Ayette diyor ya onun “Hanif dinine”, diyor uyuyor Peygamberimiz, Hz. İbrahim’in Hanif, temiz. Resulullah diyor “mesela ayakkabınızın bağı kaybolsa Allah'tan isteyin”. “Ya nereye gitti benim ayakkabının bağ hangi aksi adam bunu kaldırdı”, falan öyle demiyor. Çünkü oraya kaldırdı ise, Allah kaldırır onu, Allah saklar, değil mi. “Kaldırırsa” demeyim de, Allah affetsin, yanlış anlaşılmasın yani Türkçenin O bir özelliği olduğu için söyledim, ayakkabının bağı. Birisi kaldırdı, “kim kaldırdı?”, Allah kaldırdı. Nasıl kızıyorlar, “kim kaldırdı acaba, nereye koydun, hangi cehenneme attınız?”, falan. Allah kaldırır.

Mesela dişi ağrıyor, Allah ağrıtır. Diş ağrıması mucizedir. Hemen diyor “alırım bir ilaç geçer”. Yok, “ya Rabbi bu ilacı vesile et”, diyeceksin, inşaAllah. Çok şeker Hazreti İbrahim. “Biz”, diyor “yemek yemeyiz”, deyince müthiş korkuyor yani alışılmamış bir şey. Garip yani o insan olmadıklarını anlıyor çok korkuyor. Çünkü biz insana alışığız, bu öyle bir şey olunca çok ürküyor. Bak “biz meleğiz”, demiyorlar, “biz yemek yemeyiz”, diyorlar. Yani detaya girmiyorlar. Bu sefer de onlarla tartışmaya giriyor çok şeker. “Orada Lut var”, diyor, “Onlar ne olacak?” diyor. “Bizlerle tartışmaya girdi” diyor, Allah. “Sen”, diyor “aklına, kafana takma”, diyor. “Biz onların hepsinin haberimiz var, biliyoruz. Gereken tedbiri de alacağız. İçin rahat olsun”, diyor. Allah'ın, mesela bak, beğenmiş Allah onu yani çünkü şeyle söylemiyor Allah onu, onun şekerliği olarak söylüyor. “Bizden tartışmalara giriyordu”, diyor Allah, inşaAllah.

Evet, bak diyor ki, “misafirlere sezdirmeden ailesine gidip çok geçmeden”, bak süratle, “Semiz buzağıyla geri geldi”. Misafire sezdirilmez. “Ya hadi hazırlık yapalım hanım”, falan yapıyorlar ya böyle. “İşte yemek hazırlayalım hadi”, ya misafir ne der? “Aman sakın yapmayın”, falan der. Hiç demiyor, bak. Sezdirmeden. Bu bir adap, bir ahlak, bir güzellik, nezaketi görüyor musun? Hiç şamata yok, sezdirme ve “süratle”, diyor ayette. Mesela misafir bekliyor da bekliyor bekliyor, öyle bir olay yok. Yıldırım hızıyla yapıyor. Nereye baksan nezaket, nereye baksan bir güzellik.

“Bunun üzerine içine bir tür korku düştü”, diyor nezaketen söylüyorlar tefsirde direkt korktu geçiyor ayette. Bir türü olur mu korku işte korkmuş yani. Belli ki insan değil yani, inşaAllah. İnsan olmayan birisine insan kalkınca ne yapar ya? Ya biz insanız. Yani bu takat çok zor, takat getirmek. Ya bir anda değişik şekle giriyor çünkü bir anda kanatlanıyor, bir anda yok oluyor. Mesela duvardan geçiyor, ürker tabii yani. “Derken onlara yaklaştırıp”, bak yemeği alıp yaklaştırıyor oraya koyup hani gidip yiyin demiyor. Alıp yemeği yakınına getiriyor, “yemez misiniz?”, diyor. “Buyurun”, diyor bak. Onlar yemeyince “yemez misiniz? Buyurun yiyin”, diyor. Bak, “haklarına bilgim olmayan bir yabancı topluluk”, diyor. Bilmiyorsun ama bak ne kadar sevgi dolu. Hüsne zan. Bazıları vardır ya işte ben zamanla severim, zamanla. Öyle yapmıyor, direkt seviyor, direkt saygı duyuyor. Anormallik yaparsa saygısı, sevgini geri alırsın. Doğrudan seversin önce, değil mi? Zamanla sevme ne demek yani?