Sayın Adnan Oktar'ın 7 Mart 2016 tarihli sohbetinden Tur Suresi ile ilgili ayet açıklamaları.
ADNAN OKTAR: Tur Suresi 42. “Yoksa onlar hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) o inkâr edenler hileli-düzene düşecek olanlardır.” “Yoksa onların, Allah'tan başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir.” “Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: 'Üst üste yığılmış bir buluttur' derler.” (Tur Suresi 42-44) Yani umursamıyorlar önemsiz gibi görüyorlar. “Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azabla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.” “O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne yardım görecekler.” “Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azab vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.” (Tur Suresi 45-47) Yani Allah “bir bela vereceğim” diyor. Ama tahmin etmiyorlar, belanın geleceğini tahmin etmiyorlar. “Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, gözlerimizin önündesin.”(Tur Suresi 48) Yani “her olayı ben yapıyorum” diyor Allah. “Sabırlı ol” diyor.“Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.” (Tur Suresi 48) Bu Peygamberimiz (s.a.v.)’e yönelik bir ibadet şekli.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Nisan 2011 tarihli röportajından Tur Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Tur Suresi, 44, şeytandan Allah’a sığınırım; “Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: "Üst üste yığılmış bir buluttur." derler.” “Pek konduramazlar” diyor. Bakın, o taş da teğet geçti. O taş gibi şu an yüz binlerce, milyonlarca taş Dünya’nın üzerinde geziniyor. Ama Dünya’ya vurmuyor, çarpmıyorlar, bekliyorlar. Allah’ın emrini bekliyorlar. Yoksa o taş gibi taşlar zibil gibi gökyüzünde zaten; kaynıyor, fokur fokur kaynıyor. “Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: "Üst üste yığılmış bir buluttur." derler.” “Pek kondurmayacaklar” diyor Allah, “pek alakası yok gibi gösterecekler” diyor. “Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine,” yani kıyamete, “kavuşuncaya kadar bırak.” 45. ayet, ne anlıyorsun?
ALTUĞ BERKER: 1545 demiştiniz Hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bakın, “Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları,” göktaşının çarpması olayına dikkat çekiyor Allah, “çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak. O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak.” Ne bilim, ne teknoloji, ne roketleri. “Ne de yardım görecekler” diyor Allah. “Hiç bir şekilde kurtulamayacaklar” diyor Allah. “Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azap vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.” Kıyamete çok yakın, dünyada çok büyük bir bela olacak. Meteor yağmuru gibi bir olay Allahualem. Ona Kuran dikkat çekiyor. “Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azap vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar” diyor Allah ve bilemeyecekler. “Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin” diyor Cenab-ı Allah. Hz. Mehdi (a.s) da gözlerinin önündedir, Peygamberimiz (s.a.v) de; herkes Allah’ın gözlerinin önündedir. Manevi gözler tabii, inşaAllah. “Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.” Elhamdulillah.
Şeytandan Allah’a sığınırım, Cenab-ı Allah 10. ayette diyor ki; Tur Suresi, 10’da; “Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.” “Dağlar hareket etmeye başlayacak” diyor. Mesela, buradaki dağ ileriye doğru kaymaya başlıyor, gittikçe eriyerek. “İşte o gün yalanlayanların vay haline” diyor Allah. “O gün gök sarsılıp çalkalanır.” Çarpmanın etkisiyle bir sarsılma var gökyüzünde de bu görünüyor ve çalkalanma var. Gökyüzü tamamen açılıyor, bulutlar parçalanıyor. “Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecektir. Onu uzaklaştırıp-engel olacak yoktur” diyor Allah, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Temmuz 2010 tarihli röportajından Tur Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azab vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar” diyor Allah. “Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.” Elhamdülillah, tesbihler çok önemli. Allah’a hamd etmek, elhamdülillah. Yemekte, başka bir şeyde sağlıkta sıhhatte hamd etmek, Allah’ın büyüklüğünü söylemek ‘Allahuekber’ demek, Allah’ın yüceliğini belirterek Allah’ı tenzih etmek, ‘SübhanAllah’ demek, yani eksik, noksan değil Allah. Yorulmaz, ölmez değil mi? Çekinmez, unutmaz, SübhanAllah’ın anlamı budur. Kusursuz gücünü vurgulamış oluyoruz Allah’ın, SübhanAllah diye. Elhamdülillah diyerek hamd ediyoruz verdiği nimetlere. Ve tekbir ediyoruz Allah’ı, Allah diyor ayette. “Tekbir edebildikçe tekbir et” diyor. “Allahuekber,” Allah’ın büyüklüğünü, bak koskoca alemde bizi, bir kaya parçası gibi bir şey dünya. Onun üzerinde son sürat yol alıyoruz. Uçsuz bucaksız boşlukta uzayda değil mi? Güneş‘le falan beraber hep birlikte. Allah’ın büyüklüğü sürekli aklımızda olacak, inşaAllah.