Sayın Adnan Oktar'ın 18 Nisan 2011 tarihli röportajından Necm Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Necm Suresi. Şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla “Battığı zaman yıldıza andolsun.” Bu İslam’ın güneşinin batmasına da işaret ediyor aynı zaman da. “Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.” Peygamberimiz (s.a.v)’i haşa azgınlıkla suçluyorlardı ve sapkınlıkla suçluyorlardı, yani akli dengesinin yerinde olmadığını iddia ediyorlardı, haşa. Aynı şekilde Hz. Mehdi (a.s)’ı da suçlayacaklar münafıklar, kafirler, üç kağıtçılar; aynı kafalar yeniden tahakkuk edecek. Bu ayet zaten Hz. Mehdi (a.s)’a da bakan bir ayettir, Sahibi zamandır zaten Hz. Mehdi (a.s). Bakın, “sahibiniz” diyor, “sahibiniz.” O devrin sahib-i zamanı kimdi? Peygamberimiz (s.a.v)’di. Ahir zamanın sahib-i zamanı kimdir? Hz. Mehdi (a.s)’dır. “Sahibiniz,” sahib-i zaman, “sapmadı ve azmadı.” “O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.” Peygamberimiz (s.a.v) hevadan konuşmaz. Hz. Mehdi (a.s) nasıl konuşacak? O da hevadan konuşmayacak. Çünkü o da sürekli bir meleğin ilhamı ile hareket edecek, inşaAllah.
“O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir. (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir.” Muhteşem güzeldi Hz. Cebrail (a.s). Peygamber Efendimiz (s.a.v) aşık olmuştur güzelliğine. Çok muhteşem güzeldir Hz. Cebrail (a.s). “Hemen doğruldu. O, en yüksek bir ufuktaydı. Sonra yaklaştı, derken sarktı. Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.” Bu tabii çok büyük bir tasavvufi, manevi, derin bir sırdır. Zamanı gelince bu sırrı, inşaAllah, Allah’ın izniyle açarız. “Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti. Onun gördüğünü gönül yalanlamadı. Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız? Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü. Sidretü'l-Münteha'nın yanında. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. Sidreyi örten örtmekte iken, Göz-kayıp şaşmadı” diyor. Peygamberimiz (s.a.v) gözünü ilgili yerden ayırmıyor, bakma denen yere bakmıyor, bak denilen yere bakıyor. Tabii burada çok derin sırlar var; bir kısmı açıklanmıştır, bir kısmı da ahir zamanda açıklanacaktır, açıklanan kısımlarını anlatırız zaten. Ama açıklanmayan kısımları da var, zamanla bunlar ortaya çıkacak, bunları da inşaAllah zamanı gelince açıklayacağız.
“Göz-kayıp şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü. Gördünüz mü haber verin; Lat ve Uzza'yı. Ve üçüncü (put) olan Menat'ı(n herhangi bir güçleri var mı)?” Bakın, kaç tane put var, Lat, Uzza ve üçüncü Menat. Hıristiyanlar ne yapıyor, üç tane put meydana getiriyorlar haşa, Allah’ı tenzih ederim. Allah’ın dışında put meydana getirmeye kalkıyorlar, üçleme inancı. Ta o zamanlar var üçleme inancı, görüyor musunuz? Üçlemeyi devam ettirmişler. “Erkek (evlat) sizin, dişi O'nun mu? Eğer böyleyse, bu, çarpık bir paylaşma. Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir.” Yani “bu çok tanrılarla ilgili delil indirmemiştir” diyor Allah. “Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar.” “Kafalarından uyduruyorlar, kendi nefislerinin isteklerine uyuyorlar” diyor Allah. “Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.” Peygamberimiz (s.a.v) gelmiştir, Hz. İsa Mesih (a.s) da onlara doğruyu anlattı, Hz. Musa (a.s)’da doğruyu anlattı, “doğruya göre hareket edin” diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 7 Mart 2016 tarihli sohbetinden Necm Suresi ile ilgili ayet açıklamaları.
ADNAN OKTAR: Necm Suresi 1. “Battığı zaman yıldıza andolsun;” “Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.” “O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.” “O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.” (Necm Suresi 1-4) “Kendi kendine konuşmuyor” diyor Cenab-ı Allah. “Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.” “(Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir.” Cebrail (a.s) çok güzel bir insan görünümünde, melek ama çok güzel bir insan görünümünde. “Hemen doğruldu.” “O, en yüksek bir ufuktaydı.” “Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.” “Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.” (Necm Suresi 5-9) Cebrail (a.s)’in yakınlaşması. “Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.” “Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.” “Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız?” “Andolsun, onu bir diğer inişte de görmüştü.” “Sidretü'l-Münteha'nın yanında.” “Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.” (Necm Suresi 10-15) Peygamberimiz (s.a.v.) bak hem Sidretü'l-Münteha’yı görüyor. Hem Cennetü'l-Me'va’yı görüyor. Bu ona verilmiş bir nimet. Kuran’da belirtilen birçok hususu bizzat gözleriyle görüyor ve anlatıyor zaten. “Sidreyi örten örtmekte iken” (Necm Suresi 16) “o perdeyi örten var” diyor Cenab-ı Allah. “Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.” (Necm Suresi 17) Bakmaması gerektiği için bakmıyor. İşte mesela bu Cebrail (a.s)’in yaratılışını sorabilirler evrim konusunda. Aniden orada oluşuyor. İnsanın yaratılışı da aynı şekilde ani yaratılıştır.
BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey Hızır (a.s)’ın sürekli şekil değiştirmesi de sorulabilir mi? Yaratılışa delil olabilir mi?
ADNAN OKTAR: Ama onu vahiy olarak görmedikleri için Kuran’da değil onlar, hadisle belirtilen hususlar. Ama burada açık vahiyle yüzünün şekli, görüntüsü, nasıl geldiği hepsi anlatılıyor, detay detay anlatılıyor. İnkar edecekleri gibi değil. Melekler de öyle açık açık anlatılıyor. İnkar edecekleri gibi değil. Bu ama hiç akıllarına gelmemiş bu bir mucize. Sırf insanın yaratılışı üzerinde durmuşlar. “Melek nasıl yaratıldı?” demeyi kimse akıl edememiş bunlara.
EBRU ALTAN: İlk siz söylediniz.
ADNAN OKTAR: İlk ben söyledim. Şuan zaten cevap vermiyorlar o konuya. “Onu geçelim” diyorlar.
BÜLENT SEZGİN: Sorulduğunda “bana bu şekilde soru sormayın” diyorlar.
ADNAN OKTAR: Evet. Ama ne zamana kadar bununla böyle baş edecekler bu çok ilkel bir yöntem, çok çocuksu bir yöntem. Böyle kurtulamazlar.
Adnan Oktar’ın 27 Mart 2010 tarihli Gaziantep Olay TV röportajından
ADNAN OKTAR: “Ona bu Kuran’ı üstün oldukça çetin bir güç sahibi olan Cibril öğretmiştir.” Cebrail (a.s.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in üzerine gelip, böyle adeta kaplıyordu Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i. Peygamberimiz (s.a.v.)’in üzerine vahiy geldiğinde, Peygamberimiz (s.a.v.) derin uykuyu andıran bir görüntü veriyordu. Yani derin nefes alıp, vermeye başlıyordu ve gözünü kapatıyordu. Peygamberimiz (s.a.v.)’in üzerini tülbent ile örtüyorlardı sahabeler, vahiy geldiğinde ve hepimiz, tamamımız ağırlık hissediyoruz diyorlardı. Yani müthiş bir basınç oluşuyor Cibril (a.s.) geldiğinde. Hatta deve üzerinde iken geldiğinde, deve çöküyor hayvan, basıncın etkisi ile, yere doğru, yere basıyor hayvan. “Ona bu Kuran’ı üstün, oldukça çetin bir güç sahibi olan Cibril öğretmiştir. Ki O, görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir”. Yani nefes kesecek şekilde güzeldir Cebrail (a.s.). Yani böyle Cennet ehli gibi, acayip güzeldir. “Ve hemen doğruldu. O en yüksek bir ufuktaydı. Sonra yaklaştı” ufukta görünüyor, “sonra yaklaştı, derken sarkıverdi”. Aşağı doğru iniyor Cebrail (a.s.). “Nitekim ikisi arasındaki uzaklık iki yay kadar oldu veya daha yaklaştı.” İyice yakınlaştı diyor. Yani yüz yüze artık görüşüyorlar, Cebrail (a.s.)’ı fiilen görüyor. “Böylece O’nun kuluna vahyettiğini vahyetti.” Alenen söylüyor, yani görüntü olarak görünüp konuşuyor. “Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.” Yani vicdanen de tam kanaati geliyor Cebrail (a.s.) olduğuna dair. Yani acaba cin mi görüyorum, acaba halüsinasyon mu görüyorum demiyor. Bak ne diyor Cenab-ı Allah; “onun gördüğünü gönül yalanlamadı.” Vicdani kanaati tam geliyor çünkü Cebrail (a.s.) mesela bir şey oluyor, alıyor bir kenara, bir yere koyuyor. Şimdi görüntüde Cebrail (a.s.) gittikten sonra aldığı şey oradan yer değiştirmiş. Bu görüntüde olur mu? Halüsinasyonda olur mu bu? Yani mesela Peygamberimiz (s.a.v.)’in masasında bir şey varsa onu alıp başka bir yere koyuyor. O gittikten sonra nasıl olsun o? Demek ki hakikaten gelmiş, inşaAllah. “Yine de siz gördüğünüz şey üzerinde onunla tartışacak mısınız?” Diyorlar ki, sen halüsinasyon görmüş olabilirsin diyorlar. Bir kısmı da diyor ki, sen cin görmüşsündür, cinlenmiş diyorlar. Cünun diyorlar, mecnun diyorlar Peygamberimiz (s.a.v)‘e ve sen (haşa) akıl hastasısın diyorlar. Yani aklında bir bozukluk var, ondan dolayı halüsinasyon görüyorsun, gördüğün Cibril (a.s.) değil diyorlar. Allah onların yalan söylediğini söylüyor, doğrusunu anlatıyor. Çünkü Cibril (a.s.) geldiğinde, dediğim tarzda alamet bırakıyor. Yani bir ayak izi kalıyor mesela. Nasıl olsun o, değil mi? Kumda yürümesi ayak izi kalıyor yani, tabii. “Yine de siz gördüğü şey üzerinde onunla tartışacak mısınız?” Yani bunu Allah tel’in ediyor. “Andolsun, onu diğer bir inişte görmüştü. Sidretü'l-Münteha'nın yanında”. Yine görmüştü, Sidretü'l-Münteha'da da görmüştü diyor. “Ki Cennetü’l-Me’va onun yanındadır”. Bakın Peygamberimiz (s.a.v.)’in Miraç’daki gördüğü görüntüyü Allah anlatıyor. “Sidreyi örten örtmekte iken, göz kayıp-şaşmadı ve sınırını aşmadı”. Peygamberimiz (s.a.v.) bakmıyor. “Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanını gördü.”