Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2013 tarihli sohbetinden Vakıa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şimdi Vakıa Suresi 56. Onu okuyayım, sonra devam ederiz inşaAllah. Şeytandan Allah’a sığınırım.
27) “Ashab-ı Yemin”, ne kutludur o “Ashab-ı Yemin”, diyor Cenab-ı Allah.
28) “Yüklü dalları bükülmüş kiraz ağaçları.” Cennet’te cennet kirazları var, ağaçlar hep dolu-dolu. Yani kirazın olması için beklemiyorsun. Mevsimler, yani yaprak açması, çiçek açması, öyle bir şey yok, sürekli dalları sarkmış, dolmuş, aşağıya doğru, onun ağırlığıyla dalları aşağıya doğru insanlara yaklaştırılmış olarak duruyor, gözlere böyle çok hoş görünen bir manzara.
29) “Üst üste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları.” Onlar da sarkmış durumda. Yani kolaylaşması için, almanın kolaylaşması için. Çünkü insanlar meyvenin çokluğundan dolayı sarkması hoşuna gider. Böyle dik dalda durması değil de, meyvenin çokluğundan aşağı doğru sarkması daha onlarda zevk meydana getirdiği için, Cenab-ı Allah ona dikkat çekmiş.
30) “Yayılıp, uzanmış gölgeler.” Çok yaygın, geniş gölgeler. Çünkü insan güneşten rahatsız oldukları için, Cenab-ı Allah ahirette gölge yapıyor cennette. Gölgelik. Uzanmış, yani çok geniş gölgelikler.
31) “Durmaksızın akan su.” Kışın ya donar sular, yahut azalır biliyorsunuz. Baharda coşar, bazen azalır ama hep suyun kesilmesi riski vardır. Cennet ırmaklarında, su hiç kesilmez, sonsuza kadar akar. Yani bir ırmağın kuruması mesela elli sene, yüz seneye bakar ama bazen azalır, bazen çoğalır, bazen tamamen yatağında kurur değil mi? Bakın diyor ki: “Durmaksızın akan sular.”
32) “Ve daha birçok meyveler arasında.” Bilinmeyen meyveler, daha yeni yeni meyveler.
33) “Kesilip- eksilmeyen ve yasaklanmayan meyveler.” Hepsi helal, yani sonu gelmiyor. Kesilmiyor, eksilmiyor. Mesela bir ağaç, elma ağacı oluyor; ağaç silkelendikten sonra, meyvesi alındıktan sonra insanı rahatsız eder o ağacın görünümü. Çünkü dalında hiç meyve yok. Yaz mevsimindesin, ama yahut işte sonbahara girmişin, fakat meyve kalmamış dalında. Bomboş. O ağaç insanın hoşuna gitmez. Hep dolu görmek ister insan değil mi? Hep dolu görmek ister. Onun için bak diyor ki Cenab-ı Allah: “Kesilip- eksilmeyen ve yasaklanmayan meyveler.” Helal ve kendisine ait. Yani bir başkasının bahçesine giremezsin. Mesela var meyve bahçesi ama başkasına ait, alamıyorsun, alamazsın. Sonbaharı insanların çoğu istemez. Çünkü meyvelerin hepsi biter. Mesela domates açıyor, elma açıyor ama onu dalında görmek bir mesele. Çok kısa bir süre açıyor. Önce zaten yeşil oluyor, ham oluyor, onun bir faydası yok o kadar. Olgunlaştığında da hemen dökülmeye başlıyor. Halbuki en önemli yeri o. Yani olgun olarak dalında durması. Cennet’te hep olgun olarak dalında, sonsuza kadar duruyor. Aldığın an, almadığını görüyorsun. Yani, yani normalde koparıyorsun. Kopardığında olmaması lazım. Yine duruyor. Yine koparıyorsun, yine duruyor.
34) “Yükseklere kurulmuş döşekler.” Yükseklere kurulmuş döşeğin sebebi, bütün manzaraya hakim olması, cennetin manzarasına hakim olması. Geniş cennet ovalarını, cennet köşklerini kuş bakışı görüyor o zaman, yüksekten.
35) “Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa ile inşa edip yarattık.” Yani yepyeni bir yaratılışları var. Mesela iç organları yok. Kan yok vücudun içerisinde. Kan olmadan yaşıyor. Yani bizim bildiğimiz tarzda değil. Onun için Allah: “Yepyeni bir inşa ile yarattık” diyor. Sıcakkanlı, yani vücudu sıcak, ama kan yok, iç organları yok. Kalp var ama heyecanını ifade etmek için kalp var. Yani şey olarak yok, kan pompalayan bir kalp yok.
37) “Eşlerine sevgiyle tutkun, tutku tarzında bir sevgi var, ve hep yaşıt.” Zaten tek yaş var cennette, herkes aynı yaşta. Yani yaklaşık 33 yaş gibi bir yaş. Ama 33 yaş da şu an dünyada biraz yaşlılık oluyor her halükarda. Yani en genç ve diri halini düşünün insanın o şekilde.
17) “Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;” Gılmanlar, hizmet ediyorlar. Tepsi getiriyorlar, yiyecek getiriyorlar, testilerle içecek getiriyorlar. Çağırıyorsun. İsmiyle çağırıyor. Herkes herkese tanıyor. Mesela şunu şuraya getir, buraya bunu götür. Çok şık giyinmiş gençler. Hizmet ediyorlar. Gılmanlar.
18) “Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,” Gılmanlar gidiyorlar, orada cennet dolduruyorlar. Mesela süt yahut cennet içkisi, cennet şarabı kaynağından doldurulmuş testiler. Testiye dolduruyorlar, ibriklere dolduruyorlar. Kadehlerle alıp gelip ibriktan doldurup, testiden doldurup orada servis yapıyorlar. Ama gidip önce kaynağından dolduruyor. O insanların hoşuna gidiyor. Gönderiyor gilmanları, gidiyorlar. Kaynağından dolduruyor önce. Sonra testiyle geliyor. Geldiği yerde orada hizmet ediyor testiyle. Bardaklara doldurup orada hizmetini yapıyor.
19) “Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.” Yani alkolün insanda meydana getirdiği tahribat bu içkilerde olmuyor. Yeni bir içki çeşidi. İnsanları açıyor, rahatlatıyor, hoşuna gidiyor, beğeniyorlar ama baş ağrısı veyahut işte alkolün etkilerini anlatıyor burada çok, akılları çelinmesi, baş ağrısı, bunlar yok ahirette cennette baş ağrısı yok. Dünyada verilir baş ağrısı, özel olarak verilir. Yani dünyaya bağlanmayalım diye.
20) “Arzulayıp-seçecekleri meyveler”. Ama seçiyorlar. Mesela ben şu-şu meyve istiyorum diyor. Bana şu-şu meyveleri getirin diyor.
22) “Ve güzel gözlü huriler”. Çok güzel diyor, “huril-in”. Çok şahane güzel kadın. Onlar da hizmet ediyorlar.
23) “Sanki saklı inciler gibi”. Yani inci gibi böyle, pırıl-pırıl, pürüzsüz, düzgün fakat saklanmış yani böyle dejene olmamış, bozulmamış, tertemiz.
24) “Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur)” Yani Allah rızası için gayret ettikleri için Cenabı Allah onlara o nimetleri sunuyor.
25) “Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma.” Saçma söz insanı çok rahatsız eder. Cennette bu yok. Çok kötüdür saçma. Adam zırvalıyor, onu dinlemek insanı bunaltır. Boş söz de insanı bunaltır. Televizyonlarda falan da görüyorsunuz. Boş söz çok fazla konuşuyorlar. İnsan hemen kapatıyor. Bunalıyorlar. Boş söz. Çok kötü bir şeydir. “ve günaha sokma.” Hiç günah yok cennette. Burada günah çok olduğu için dünyada insanlar günahtan bizar oluyorlar. Çok rahatsız oluyorlar. Yani nereye dönse de günahla karşılaşıyorlar. Çoğu zaman.
26) “Yalnızca bir söz (işitirler:) "Selam, selam". Yani herkes ona selam diyor. Yolda mesela gılmanlar geliyor selam diyor. Huriler geliyor selam. Vildanlar geliyor selam. Çok fazla selamlaşma var. Bir sevgi ifadesi ve güvenlik ifadesi olarak. Yani en çok duyulan sözlerden bir tanesi de “selam”. Bir elhamdülillah, bir de selam. Mesela cennet içkisini içiyor, elhamdülillah diyor.
Efendim bir yiyecek geliyor, yiyor, elhamdülillah diyor.
ona selam diyor. Yolda mesela gılmanlar geliyor selam diyor. Huriler geliyor selam. Vildanlar geliyor selam. Çok fazla selamlaşma var. Bir sevgi ifadesi ve güvenlik ifadesi olarak. Yani en çok duyulan sözlerden bir tanesi de “selam”. Bir elhamdülillah, bir de selam. Mesela cennet içkisini içiyor, elhamdülillah diyor.
Efendim bir yiyecek geliyor, yiyor, elhamdülillah diyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Mayıs 2010 tarihli röportajından Vakıa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;” diyor Allah. Çünkü artık ölüm yok Ahiret’te. Ve gençlerden oluştuğunu belirtiyor. Yaşlı hiç yoktur Ahiret’te. Hep gençler, ya çocuk ya gençtir. “Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,” Cennetin güzelliklerinden. “Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,” Dünyadaki meyvelere benzeyecekler. Ama çok daha mükemmel, çok daha güzeli ama gördüğümüzde tanıyacağız. Yani bunun biz daha önce biliyorduk diyeceğiz. Şaşırdığımız, orjinal bir meyve olacaktır, ayrı. Ama kirazlar aynı modeldedir. Fakat tabii tatları, kaliteleri, güzellikleri farklı. “Yayılıp uzanmış gölgeler,” Her yer gölgeliktir Cennet’te. Yani rahatsız bir ortam yoktur. “Durmaksızın akan su(lar);” İnsanlarda suya karşı müthiş eğilim vardır. Suyu çok sever insanlar. İçgüdü olarak Allah tarafından verilmiştir. Cennette de bu çok miktarda var. “Ve (daha) birçok meyveler arasında,” İşte kastedilen bu. Bilinmeyen meyveler, yeni göreceğiz Ahiret’te. “Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).” Daldan koparırsın, şak aynı anda olur. Koparırsın yine olur, koparırsın yine olur. Yani mümkün değildir kesilmesi. “... Ve yasaklanmayan” Hepsi helal. Haram hiçbir şey yoktur Ahiret’te. Bütün yiyecekler helaldir. “Yükseklere-kurulmuş döşekler.” Yüksek evler genellikle hoştur, alçak evleri insanlar sevmez. Daha yüksek olmasını isterler. Allah öyle yaratıyor. “Onları hep bakireler olarak kıldık,” diyor. Yani genç kız güzelliğinde ve genç kız temizliğinde olacaklar eşler. “Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,” Yani kadınlar erkeklere, erkekler de kadınlara helallerine tutkuyla bağlı olacaktır. Ama bakın sevgi ve tutku. İkisinin üzerinde durmuş Allah. Bu çok önemli olduğu için, çünkü sevgi ve tutku yoksa zaten bir etkilenme diye bir şey olmaz. Hiçbir anlamı olmaz. Sevgi ve tutkunun en yükseğini yaşayacaktır Müslümanlar inşaAllah Allah’ın tecellisi olarak. Yoksa ete bakarsın et de sana bakar hiçbir şey olmaz. O Allah’ın orada vereceği elektrik, o ruh, o cazibe, etkilenme gücü çok önemlidir. Onun için Allah bak en hayati olarak “Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,” Birbirlerinin aynı yaştalar. Zaten tek yaş vardır. İşte 33 yaş görünümü yaklaşık. Ama tabii Cennetin 33 yaşı bu dünyanın 33 yaşı gibi değil. Klasik gençtir. Ama yani olgunluk açısından, olgundurlar. 40 yaş olgunluğu, ama 33 yaşın da dinçliği ve güzelliği onu artık onu Ahiret’te göreceğiz.
Sayın Adnan Oktar'ın 12 Aralık 2010 tarihli röportajından Vakıa Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Ya Allah Bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım. Vakıa Suresi,
“ Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları)”diyor Cenab-ı Allah 28. ayette. “Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,” Cennet’te bak. “bükülmüş kiraz (ağaçları)” dalları sarkmış, “Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, Yayılıp-uzanmış gölgeler, Durmaksızın akan su(lar); Ve (daha) birçok meyveler arasında, Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler). Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler). (büyük yataklar) Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.” Evrimle değil, “yepyeni bir yaratılışla yarattık” diyor Allah. “Onları hep bakireler olarak kıldık,” hep kız. Bak Allah onun üstünde duruyor, “hep bakireler olarak kıldık” Yani Allah kadın sevgisini, öyle şiddetli ruhumuza koymuş ki, Cennet’te de en büyük nimet olarak Allah bize müjdeliyor. Kadın sevgisi, kadın en büyük nimettir. Allah’ın tecellisinin dışında yani insan olarak tecellisinin dışında en büyük nimettir. Bak “hep bakireler olarak kıldık.” Namusun güzelliğine Allah dikkat çekiyor. Namus insanın ruhunda coşkuyu arttıran, kadına karşı sevgiyi arttıran en şiddetli unsurlardan bir tanesidir. Yani kadına karşı aşkı, muhabbeti, isteği arttıran çok mühim bir özelliktir. “ Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,” Bak Eşlerine sevgiyle tutkun” bir kere sevgi. Kadında sevgi olmazsa zaten bir anlamı kalmıyor. Delice bir sevgi. Allah aşkıyla delirmiş ama “tutkuyla” bak tutkun” diyor, “tutkun ve hep yaşıt” Hepsi genç ve dinçler, eşitler. Bak Allah bu nimeti detaylandırarak veriyor. Bakın diyor ki; “Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).” Eşleriyle döşekteler, birlikteler. Adam bu ayetlerden utanç duyuyor ahlaksız herif, aşağılık herif Allah’ın ayetlerinden utanç duyuyor. Yani ahmakça cinselliğe bakış açısı olduğu için bunu onur kırıcı olarak görüyor. Yani din aleyhinde zannediyor. En büyük nimettir bu. Cennet’te ne güzel insanlar helaliyle birlikte olması, yüksek yataklarda, yüksek geniş döşeklerde, muhteşem bir manzara, meyve ağaçları var ve tutkuyla bağlı. Gözlerinden tutku akıyor ve namuslu hanımlar. “Sadece eşine bakar” diyor Allah ayette. Sadece eşinden etkileniyor. Kimseden etkilenmiyor. Bakın bu çok güzel bir nimettir. Cennet dolu, Cennet insanları var, Cennet delikanlıları var. Kadın kime bakıyor? Sadece eşine bakıyor, sadece ondan haz duyuyor, sadece ondan etkileniyor cinsel olarak, başka kimseden etkilenmiyor. Öbürlerini de insan olarak seviyor. Ama bütün kilitlenmesi onun üstüne. Allah bunu garantilemiş. Yani kadın istesin veya istemesin sadece eşinden etkileniyor. Eşi de sadece kendi helalinden etkileniyor, karısından etkileniyor. Başka hanımdan etkilenmiyor. Cennet’in bir özelliğidir bu ve nimettir. “ve hep bakireler olarak kıldık” diyor Allah. Yani bakirenin güzelliğini Allah dikkat çekmiş oluyor. Yani insanın ruhunda bakireye karşı eğilime dikkat çekmiş oluyor ve onu Allah bir nimet olarak sunuyor, cinsel temizliği, cinsel berraklığı. Değil mi? “ve tutku” bak aşkın en ileri aşaması “tutkuyla” diyor Allah “bağlılar” diyor, “ve hep yaşıt” dinç ve güzel inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar’ın 5 Ocak 2011 tarihli röportajından cennetle ilgili ayet açıklamaları.
ALTUĞ BERKER: Cennetle ilgili ayetler. Büyük bir zenginlik ve ihtişam olduğuna dair cennette inşaAllah. İnsan Suresi, 20’nci ayet. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.” “Ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de meyve-devşirmesi yakındır” diyor Rahman Suresi'nde Hocam, inşaAllah. Muhammed Suresi, 15’inci ayette; “bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır” diyor, inşaAllah. Pınarlar ve gölgelikler olduğunu söylüyor inşaAllah Hocam.“Akmaktaolan iki pınar vardır” diyor, Rahman Suresi, 50’nci ayet. “Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır.” “Bir pınar ki orada ‘selsebil’ olarak adlandırılır” diyor, inşaAllah. “‘ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gölgeliğe’ sokacağız” diyor Hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Şimdi sıcağı, soğuğu bilmeyen adam serinliğin, ılıman bir iklimin lezzetini bilir mi? Bilmez. Sıcaktan rahatsız olacak. Soğuktan rahatsız olacak. Kıyamete kadar ılıman bir iklimin, ılıman bir ortamın tadını her gün almış olacak. Yoksa ona alelade gelir öbür türlü. Yani doğrudan, hiç bunları görmeden giderse alelade gelir. Koltuk hiçbir şey ifade etmez. Sırtını dayamak, yatak bir şey ifade etmez. Çadır bir şey ifade etmez. İlla ki burada bu kursu görecek, bu eğitimi alacak, inşaAllah.
ALTUĞ BERKER: "Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.” “‘Özenle işlenmiş mücevher’ tahtlar üzerindedirler."
ADNAN OKTAR: Evrimle yaratılmamış, değil mi? Allah yaratmış. Tahtlar evrim ile yaratılmıyor. Bazı cahil hocalar var ya ahiretteki yaratılışı da evrimle açıklamaya kalkıyorlar.Tahtlar mobilyacıda yapılmıyor; Allah yaratıyor.
ALTUĞ BERKER: “Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.”
ADNAN OKTAR: Onu da yorgancı yapmaz. Yorgancının yaptığını da Allah yapar. Yorgancı kendi yaptığını zanneder. Atölyede adam kendi yaptığını zanneder. Her mobilyayı Allah yaratır. Her elbiseyi Allah yaratır. Bak “size giyimlikler var ettik” diyor Allah. Çünkü gerçek elbise dışarıda renksiz ve saydamdır. Zaten elbise vasfı yok onun. Gerçek şekli öyledir. Beynimizde yarattığı elbise asıl elbise olmuş oluyor. Dışarıdaki aslıyla, asla ve kesinlikle, Allah’ın dışında hiç kimse bağlantı kuramaz. Bir tek Allah aslıyla bağlantı kurar maddenin. Biz görüyoruz, yansımasını görüyoruz. Allah’ın yarattığı yansımasını görüyoruz.
ALTUĞ BERKER: “Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.” “…hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir.” “…orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; oradaki elbiseleri ipek(ten)tir.” İnşaAllah. “Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir. Ki onun sonu misktir. Şu halde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar.” “Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. Arzulayıp-seçecekleri meyveler, canlarının çektiği kuş eti.”
ADNAN OKTAR: Bak, demek ki baş ağrısını bileceğiz ki, baş ağrısının olmamasının zevkini tatmamız için baş ağrısını bilmemiz lazım. Mesela, öyle bir içki ki hem içkinin pozitif yönü var ama negatif yönü oluşmuyor. İçki içiyor, mesela lezzet alıyor, hoşuna gidiyor. Ama azap vermiyor ona. Vücudunu bozmuyor, sağlığını bozmuyor.
ALTUĞ BERKER: “Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), Üst üste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları” “Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış. Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır. ”
ADNAN OKTAR: Dünyaya benziyor cennet, andırıyor yani. İnsanlar öyle çok da şaşırmıyorlar. Çünkü diyorlar; “biz benzerini dünyada görmüştük” diyorlar. Ama benzerini, “aynısını” demiyor. “Benzerini görmüştük” diyorlar. Fakat renk kalitesi, görüntü kalitesi tabii çok çok farklı. Çünkü Allah onu diyor; “hiçbir göz görmedi, hiçbir nefis tatmadı” diyor. Yani bizim bildiğimiz, anladığımız tarzda olmayacak inşaAllah.
ALTUĞ BERKER: “Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık. Onları hep bakireler olarak kıldık, Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt”.
ADNAN OKTAR: Bak sevginin önemini, kadının güzelliğini Kuran ne kadar güzel vurguluyor. Aşkın, tutkunun güzelliğini; yani bir kadını tutkuyla sevmenin, aşkla sevmenin nasıl bir nimet olduğunu Kuran vurguluyor. Yoksa hiçbir anlamı yok. Öbür türlü et yığını olur; et, kemik yığını olur. Allah aşkın, tutkunun önemine dikkat çekiyor. Yani asıl zevki ve güzelliği veren ruhani güç, ruh gücü olduğuna dikkat çekiyor, iman gücü olduğuna dikkat çekiyor Cenab-ı Allah.
ALTUĞ BERKER: “Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur.”
ADNAN OKTAR: Demin söylediğim; hatırlıyorlar ama benzer, ama farklı tabii.
ALTUĞ BERKER: “Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.”
ADNAN OKTAR: “Hûrin în.” Evet, güzel ve anlamlı bakış. İnsan, yani gerçek akıllı bir insan anlamlı ve güzel bakıştan çok şiddetli etkilenir. Ama bir ahmak için bön bön bakmak çok çok güzeldir. Mesela bön bir bakışa; “ne kadar güzel, anlamlı bakıyorsun” diyor. “Ne vardı?” diyorsun; “safiyeti temsil ediyor” diyor mesela, “hoşluğu temsil ediyor.” İlkel bir bilgiye sahipler ama gerçek derinliğinde onu sezemiyorlar. Yani Allah imanlı müminlere, imanlı kadınlara anlamlı ve güzel bir bakışı nimet olarak sunmuştur. Dalalet bunu bilmez. İki sığırın birbirine bakması gibi bakarlar. Müminlerde bu şiddetli heyecan meydana getirir. Çünkü önyargı olmaması lazım, güven olması lazım, sevgi olması lazım; Allah korkusu, Allah sevgisine dayalı olması gerekiyor. Sırdaş olunması gerekiyor, teslim olmuş olması gerekiyor. Ayette geçtiği gibi; teslim olması. Adam yabancılıyor onu zaten. Teslim olacak birisi olarak görmüyor ki, tehlikeli biri olarak görüyor. O, karısının ölmesini bekliyor; karısı, onun ölmesini bekliyor. O, onun mirasına konmak istiyor; o, onun mirasına konmak istiyor. O, onun ailesini dolandırmak istiyor; o, onun ailesini dolandırmak istiyor. O durumda sevgi kalmaz tabii ki. Sadece gizli, sevgi taklidini yapmaya çalışan nefret kalıyor ve çok itici, böyle karanlık bakışlar geriye kalıyor. Ama bak Kuran’da Cenab-ı Allah tutkuyla, aşkla bakıştan bahsediyor. Ki şiddetli bir zevk alacak müminler bundan. Ama bak; “sadece eşine” diyor, “teksif olmuş.” Namusun güzelliğine de Allah dikkat çekmiş oluyor. Çünkü herkese ait olan bir kadın güzel değildir. Herkese ait olan bir erkek de kadın için iticidir. Yani fahişe bir erkekle, fahişe bir kadın etki meydana getirmez. Namuslu bir erkek kadını etkiler. Namuslu bir kadın da erkeği etkiler. Kuran’da buna dikkat çekmiş oluyor Cenab-ı Allah. Çünkü bak ilk dikkati çekilen şey; tutkunun zevkine dikkat çekiliyor. Tutku ve bakışlar. Demek ki kadının konuşmasından, bakışlarından, elektriğinden etkilenecek mümin; sırf etinden kemiğinden değil. Şimdi bazı sığırlar tam sığır ruhunda; sadece ete, kemiğe göre hareket ediyor. O zaman da Allah onlara tiksinme hissi veriyor. Birbirlerinden iğreniyorlar. Müminlerde derin bir sevgi, derin bir istek, derin bir muhabbet oluşuyor. Sadece müminlere has bir güzelliktir. Onun için Allah; “mümin erkekler, mümin kadınlara; mümin kadınlar, mümin erkeklere” diyor.
ALTUĞ BERKER: “Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.” “Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar.” “Ve iri gözlü huriler, sanki saklı inciler gibi”.
ADNAN OKTAR: Bak hep saklı ve korunmuş. Yani insan helalinin öyle saklanmış olması, mesela korunmuş olması ayrı bir zevktir. Onun çok daha hoşuna gider. Etkiler onu. Yani umuma ait olması da, Allah o zaman kalbinde bir boşluk meydana getiriyor. Boşluk meydana getirir, mümin sevemiyor inşaAllah. O ayeti bir daha oku.
ALTUĞ BERKER: “Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.”
ADNAN OKTAR: Bak; “huyları güzel”, sonra “yüzleri güzel” diyor. Huy güzelliği çok hayati olduğu için. Huyu güzel olmadı mıydı yüzünün güzelliğinin bir anlamı kalmaz. Huyunun güzel olması gerekiyor. Ama ikisi birlikte olduğunda nur âlâ nur, muhteşem bir güzellik olur. Allah iki güzelliği birden övüyor
ALTUĞ BERKER: “Nice bahçeler ve üzüm bağları.” “İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır.” inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bak, “eşsiz” benzeri olmayan. İnsanın ne kadar içini açtığını ve ne kadar hoşuna gittiğini Cenab-ı Allah vurguluyor.