Münafikun Suresi, 1-6 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Temmuz 2010 tarihli röportajından Münafikun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla; “Münafıklar sana geldikleri zaman, ‘biz gerçekten şahadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah’ın elçisisin’ dediler. Allah’da bilir ki, sen elbette Allah’ın elçisisin. Allah şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.”  (Münafıkun Suresi, 1-3) Münafıklar hep takva görünümünde ortaya çıkarlar, bu çok önemli bak. Münafıkların ana özelliği, daha iyi dini yaşama iddiasıdır. Daha mükemmel dini yaşadığı iddiasıyla ortaya çıkar. Yani siz bilmezsiniz, ben daha iyisini bilirim der. Mesela bunun en keskin, en şiddetli, en çirkin şekliyle Peygamber efendimiz (s.a.v) zamanında münafıklar göstermiştir. Dırar Mescidi diye ayrı daha süslü, daha konforlu bir mescid yapmışlardır. Ve Peygamberimiz (s.a.v.)’e dediler ki; “biz burada dini daha güzel yaşıyoruz, İslam’ı daha güzel yaşıyoruz.  İstersen sen de gelebilirsin, ama asıl orada ki Müslümanlar gelsinler.” dediler. Gelsinler de burada namaz kılsınlar diyorlar. Peygamberi (s.a.v.) de beğenmiyorlar (haşa), oradaki Müslümanları da beğenmiyorlar, biz daha güzelini yapıyoruz diyorlar. Bütün münafıklar kahpe, kalleş, haysiyetsiz ve şerefsizdir. Ve çıkarlarını takva adı altında Müslümanlara ilka etmeye, ikna etmeye çalışırlar, bir oyundur bu. Daha güzel  ibadet yaptıklarını, daha mükemmel ibadet yaptıkları iddiasıyla, Müslümanları sapkınlıkla suçlayarak hareket ederler. Ama gönülleri bomboş oluyor, Allah’a, Kuran’a karşı içlerinde bir sevgi olmuyor. Nitekim gittiklerinde münafıklar, ya küfre hizmet ederler, ya kendi nefislerine hizmet ederler. İslam’ı, Kuran’ı yaymak diye bir şey yok, usulen o münafıkların,  Peygamber Efendimiz (s.a.v) zamanında yaptıkları gibi, usulen namazlarını kılarlar, usulen dini anlatırlar, sırf vicdani bir baskı yaşamamak için. Yani dışarıdan insanlar desinler diye, kısmen kendilerini Müslüman gibi gösterirler, yani rahatlarını kaçırmayacak kadar. Mesela belki gider kitap verir, belki gider bir Kuran ayeti anlatır, ama asıl isteği dünyayı yaşamaktır onun. Çünkü gerçekten niyeti olmuş olsa, bütün varlığıyla İslam’a kendini hibe eder. Etmez o, kısmen, münafığın özelliği insanların göreceği kadar, kendi vicdanında kendini kandıracağı kadar, dine hizmet ediyor gibi gösterir. Bunu Dırar Mescidi’nde çok açık gördük biz. “Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar.” Bir de bunlar, bak hep yemin ederek konuşuyorlar Allah adına, sanki hep Allah’tan yanaymış gibi. “Fakat Allah yolundan alıkoydular, doğrusu ne kötü bir şey yapıyorlar.” Asıl niyetleri İslam’ın yaşanmamasıdır münafıkların, ama doğrudan ben İslam’a karşıyım demez. İstemeye istemeye namaz kılmaya devam eder, istemeye istemeye oruç tutmaya yine devam eder, istemeye istemeye dini anlatır, ama nihayi hedefi Müslümanların dağılması, İslam’ın gücünü kaybetmesidir. Çünkü o zaman münafık rahatlayacaktır. Çünkü bak;  “sizin de kendileri olmanızı isterler. “ diyor Allah ayette. Bakın Cenab-ı Allah açıklıyor, diyor ki; şeytandan Allah’a sığınırım, “Bu, onların iman etmeleri.” Önce iman etmeleri, “sonra inkar etmeleri.” bak önce iman ediyor, sonra inkar ediyor, “dolayısıyla bö...

 


Münafikun Suresi, 4. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından Münafikun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

CİHAT GÜNDOĞDU: Münafikun Suresi; “Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.” 

 


Münafikun Suresi, 4. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 4 Mart 2010 tarihli röportajından Münafikun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Mesela şeytandan Allah’a sığınırım, Münafikun Suresi’nde; “Sanki onlar dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar” diyor Allah. “Allah onları kahretsin” diyor Cenab-ı Allah.

 


Münafikun Suresi, 4. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 3 Eylül 2010 tarihli röportajından Münafikun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.”

ADNAN OKTAR: “Allah onları kahretsin” tabii ki. Ayeti şimdi bölüm bölüm, parça parça oku.

OKTAR BABUNA: “Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar”

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Tamam, mesela diyoruz. “Haysiyetsiz herif, kahpe karakterlisin” diyoruz, değil mi münafıklar için. “Kahpe karakterlisin” diyoruz. Adam hopluyor, “Bana niye dedin?” diyor. “Kardeşim münafıklara dedim” diyorsun. “Sen bana dedin?” diyor. Allah Allah nasıl biliyorsun mübarek yani mübarek de demeyeyim de, melun diyeyim. Nasıl biliyorsun? Nasıl biliyorsun değil mi? Biz isim veriyor muyuz? Adres de vermiyoruz. Ama hopluyorsun sen her düğmeye bastığımızda. Demek ki tam adres inşaAllah. Şimdi ben anlatıyorum münafıklarla ilgili. 20-30 tane münafık ayrı ayrı yazıyorlar. “Bana niye böyle dediniz. Bana söyledin” diyorlar. Her biri ayrı ayrı “Bana söyledin” diyor. Birbirlerine tanıştırmak lazım bunları inşaAllah. Şimdi devam et ayete.

OKTAR BABUNA: “Onlar düşmandırlar”

ADNAN OKTAR: Allah’ın düşmanı, Peygamber (s.a.v.)’in düşmanı, Mehdi (a.s.)’nin düşmanı, İttihat-ı İslam’ın düşmanı, değil mi? Peki düşman deyince böyle alnında boynuzlar mı çıkıyor bunlar? Kuzu gibi görünür. Posta bürünür böyle, kurt münafığın özelliğidir o. Anlaşıldı mı? Gerektiğinde postunu atar, hemen dişlerini gösterir. Öyle bir yapıdadır. Evet, devam et Oktar Hocam.

OKTAR BABUNA: “Bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının”

ADNAN OKTAR: Müslüman kaçınması nasıl olur? Onun karakterini ince ince tahlil etmek, kişiliğini çok iyi bilmek. Bak çünkü Bediüzzaman, Mehdi (a.s.)’ın mücadele edeceği kavmi söylüyor. “Cereyan-ı münafıkane” diyor. “Münafık cereyanla mücadele edecek” diyor. En kahpe cereyan, en tehlikeli cereyandır. Çünkü tam Müslümanlık görünümü altındadır. Çok incedir perdesi yani onu fark etmek için böyle milimetrik detaylara çok dikkat etmek gerekiyor. Yani çünkü gizlenme gücü çok yüksektir münafığın. Kuran’da bu zaten açıkça belirtiliyor. Allah bak diyor ki; “Sen onları bilmezsin, Ben bilirim” Kardeşim sahabelerin içinde yaşıyor. Bakın, düşünün. Şeytan sahabelerin içinde yaşıyor. Fakat bilinemiyor. Aynı safta namaz kılıyor. Yani adam tam takva görünümünde. Mükemmel Müslüman görünümünde. Sadece münafıkane konuşmalarından anlaşılabiliyor. Tam teşhis konamıyor ama anlaşılıyor. Allah diyor; “Onları sen bakışlarından anlarsın, istersem” diyor. “Bakışlarından anlarsın.” "Ama” diyor "Bozuk konuşmalarından anlarsın” diyor. Bozuk konuşmaları dikkat verildiğinde fark ediliyor. Çünk bakın başka bir ayette diyor ki Allah; “konuşmalarını dinlersin” diyor. Yani bozuk konuşmayı insan dinlemez, değil mi? Kastedilen dikkat verildiğinde fark edilen bozuk konuşmalar. Yani herkesin bileceği gibi değil. Bak, “Onları” diyor, “Bozuk konuşmalarından anlarsın” Ama Peygamber (s.a.v.)’e söyl&u...

 


Münafikun Suresi, 4. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 6 Ekim 2010 tarihli röportajından Münafikun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bak; “Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.” Kof kütük gibi, boşturlar diyor Allah. “Her çağrıyı kendi aleyhlerine sanırlar.” Bak dayandırılmış ahşap kütükler gibidirler. Bir yere dayanmışlar, mutlaka dayanacaklar bir yere küfre sırtlarını dayarlar. Kütük nereye dayanır, mesela duvara dayanır, münafıklar da küfre dayanmışlardır. Allah odun gibi olduklarını söylüyor, kütük gibi, kütüğe bir şey anlatsan ne anlar? Anlamaz. Bir şey söylesen kavrayamaz. Kütüktür adı üstünde. Ruhsuz ve ölü varlıklardır münafıklar, ruhları şeytan tarafından istila edilmiştir. Artık şeytan konuşur onların ağzından, şeytan adına eylem yaparlar, şeytanlaşmıştır. Bir kütüğe şeytanın hulûl ettiğini düşün, o tarzdadır. “Onları dinlersin” diyor, çünkü şeytani konuşma olduğu için zekice konuşur münafıklar, ama ahmaktırlar, konuşma ahmak ama zekicedir, inşaAllah. “Dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler” yani kasıt da gözlerindeki ve üstlerindeki o ruhsuzluk, ölü bünye, ölü bir bedene sahip olduklarını söylüyor Allah.

 


Münafikun Suresi, 4. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Kasım 2010 tarihli röportajından Münafikun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.” Bir yere dayandırılmış, münafıklar hep bir yere sırtını dayarlar ama Allah kütüğe benzetiyor, kof kütük. Bir mahluk oldukları için, Allah hayvana da benzetmemiş, hayvana da benzetmiyor. Kof kütük gibi bomboş, yani ses geliyor böyle, mahluk, odun gibi yani. Onların o mask ve anlamsız ruhlarını, o küt ruhlarını, o sevgisiz, manyak ruhlarını Allah bir kütüğe benzetmiş, ama dayandırılmış, ayakta duramıyor kendisi. Münafık mutlaka başka münafıklara, küfre ve delalete sırtını dayar. Münafık hiçbir zaman için tek başına gezmez. Onun için ya bir ine gider, ya onun pis bir mağarası vardır, işte ya domuzun ilgili yerine gider yapışır, oradan kuvvet bulur. “Ahşap-kütük gibidirler. Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.” Mesela bizim şu konuşmalarımızın hepsini münafıklar dinliyorlar, yüzlerce münafık dinliyor şu an. Mesela bu Allah’ın hikmeti, normalde böyle olmaması umulur. Büyük bir dikkatle dinliyorlar. Bak diyor ki Allah:  “Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.” Mesela buradaki bütün konuşmaları olduğu gibi münafıklar alır. Yani hepsi diyor ki, bana söyledin. Doğru sana söyledim. Bak mesela diyor ki, ayrı ayrı mesela yüzlerce ayrı münafık, ona soruyoruz, bana söyledi, sadece bana söyledi, öbürüne soruyoruz, kime söyledi, bana söyledi diyor. Allah ne diyor bak: “Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar.” Allah bak küfür için bunu demiyor, münafıklar için diyor “düşmandırlar.” O zaman Müslüman ne oluyor onlara karşı? Küfre düşman değiliz, Darwinist’e, materyaliste, komüniste, faşiste düşman değiliz biz, onları eğitiyoruz, cahil bilgisiz insanlar. Bediüzzaman bunu çok kapsamlı anlatmış. “Bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının.” Kaçınmak ne demek? Son derece dikkatli olunacak, tetikte olunacak ve sakınılması gereken mahluklardır. Muhbirlik yapar, ihbarda bulunur, iftira atar, alçaklık yapar.

Müslümanların gücünü kırmaya çalışır. Müslümanların moral gücünü kırmaya çalışır. Müslümanların gelişmesini durdurmaya çalışır. İttihad-ı İslam’ı durdurmaya çalışır, Türk-İslam Birliği’ni durdurmaya çalışır. Mehdiyet’in gelişmesini, Mehdi (a.s.) müjdesini durdurmaya çalışır. İsa (a.s.)’ın müjdesini durdurmaya çalışır. Bunu yaparken ne yapar? Kuran ve hadisle kendince ve hurafelerle ortaya çıkar ve çok şeytanidir yolu. Onu için diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “münafıklar Mehdi (a.s.)’ye karşı, Kuran’la karşısına çıkacaklar,” Kuran’la, hadisle. “Mehdi (a.s.) de onlara karşı Kuran’la, hadisle karşılık verecek” diyor. “Onun için onun işi zordur” diyor, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadiste. Bak ona diyor, Kuran’la karşı çıkacaklar. Bak, “kaçınıp sakının,” kaçınmak ne demek? Sakınmak ne demek? Tetikte olmak, dikkatli olmak, muhtemel yapacağı oyunlara karşı tedbir almak, uyarmak. Ataklarına karşı diğer Müslümanları bilgilendirmek. Onun için Müslüman topluluklarda, mesela Müslüman grupları oluyor, cemaatler oluyor, efendim, efendilerin geliştirdiği küçük Müslüman topluluklar oluyor. Münafık oradan çıkıp, gidiyor öbür cemaat topluluğa diyor ki, ya falanca şeyh efendi çok zalim, çok akılsız (haşa), işte günahkar, ehli sünnet çizgisinde olmayan bir insan. Onun için ben sizin yanınıza geldim. Siz mümin muttaki insanlarsınız, Allah kurtardı, iyi oldu yanınıza geldim, diyor. İblis şekil değiştirmiş olarak oraya geliyor. Saf Müslüman haberi yok, hay maşaAllah buyur diyor. Ey iblis buyur bakalım diyor, evin içine iblisi sokuyor. O, orada Müslümanları tespit ediyor, ne yerler, ne içerler, ne yaparlar, ne ederler. Hepsini tespit ettikten sonra, gidiyor şeytani bir ihbar, şeytani bir iftirayla Müslümanları mağdur durumda bırakıyor. Arkasından da diyor ki, ya sizin i...

 


Münafikun Suresi, 4. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 6 Aralık 2010 tarihli röportajından Münafikun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.” Her yerdeki haberi kendi aleyhlerinde sanıyorlar.  “Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının.” Uzak durun diyor Cenab-ı Allah. “Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.” Ama bak “Sen onları gördüğün zaman,”  diyor “cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır.” Yani dış görünümü beğenini kazanır diyor. Yani kaybetmek istemeyebilirsin diyor Cenab-ı Allah yani etkilenebilirsin. “Konuştukları zaman da onları dinlersin” yani akıcı ve rahat konuşuyor ama zırvalama tarzında, tabii ipsiz sapsız konuşuyor. “(Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.” Yani nasıl boş bir kütüğün bir özelliği yoksa ruhsuz ve boşturlar diyor. Yani, sen onları canlı zannedersin ama onlar diyor boş bir kütük gibidirler diyor. Sen onun derinliğe sahip olduğunu zannediyorsun, derin düşündüğünü zannediyorsun, derin bir akla sahip olduğunu zannediyorsun ama öyle değil o üçüncü benle konuşuyor aklı Allah tarafından alınmış oluyor. Yani üçüncü benle kendinden ayrı bir zeka gösterisi olarak konuşuyor. 

 


Münafikun Suresi, 4. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın Münafikun Suresi ile ilgili açıklamaları.

 

ADNAN OKTAR: Mesela yobazlar böyle bilmiş-bilmiş konuşmanın İslam’ı yayacağını zannediyor. Hiçbir şekilde İslam yayılmaz öyle. Adam senin samimi sevgini görmek ister. Düzgün kıyafetini, temizliğini, hayat dolu olmanı, hayatı güzelleştirmeni görmek ister. O İslam’ın pratik yaşanmasıdır. Onu gördüğünde senin anlattığın İslam’ı kabul eder. Üstün başın leş gibi, konuşmanda meymenet yok, suratın simsiyah, her yerin simsiyah, için kararmış, dışın kararmış, nefret tohumları atıyorsun, habire konuşuyorsun, bir şeyler anlatıyor. Ama ruhun bomboş. İşte cenabı Allah "bilgi yüklü eşeklere" benzetiyor. Bol-bol internete yazı koy, bol şuraya yazı koy, öyle olmaz. Öyle İslam hakim olmaz, hiçbir şey netice elde edemediler öyle.

 


Münafikun Suresi, 4. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın Münafikun Suresi ile ilgili açıklamaları.

 

ADNAN OKTAR: "Münafıklar eğer konuşurlarsa şer ve pislik konuşurlar. Eğer susarlarsa fasit, kötü bozuk ve fasıktırlar. Yani itici ve pisliktirler", diyor Şeyh Muhammed İbrahim, "Gaybeti Numani", sayfa 252. Yani sustuğunda da bir uğursuzluk vardır üstlerinde diyor. Ayette zaten çok detaylı anlatılıyor. "Sen onları gördüğün zaman", şeytandan Allah’a sığınırım, "cüsseli yapıları", bak, "cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır". Yani dışın düzeltmiş, süslenmiş, püslenmiş, dışını düzeltmiş. "Konuştukları zaman da onları dinlersin". Çünkü her türlü bilgiyi ediniyor. Her türlü bilgiyi ediniyor. Ama boş, boş şeylerin içinde, boş şeyler okur. "(Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış"...

 


Münafıkun Suresi; 4. Ayetinin Tefsiri

(Münafıkla mücadele özel ilim gerektirir, talebe onunla mücadeleye girerse yenilebilir)

 

Adnan Oktar'ın Kaçkar TV'deki canlı röportajı (2 Kasım 2010)

ADNAN OKTAR: Münafikun Suresi 4 “Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır.” Yani dış şey olarak süslü püslü geziyorlar falan, beğenini kazanır diyor. Yani bilmediği için normal bir şey zannediyor. “Konuştukları zaman da onları dinlersin.” Çünkü sünnetten, itaatten, ahlaktan, namustan, halbuki sıfır numara ahlaksız ve kahpedirler. Çünkü onlarla beraber olan kadınlar da, münafikun ve münafukat aynı hükümdedir, onların nikahı da düşmüş olmuş oluyor. Onların beraberliği de gayrimeşru ilişkidir, fahşadır yani. Her ikisi de fahşa hükmündedir. Çünkü münafığın nikahı olmaz, geçersizdir nikahı. Münafığın herşeyi küfürdür, Cehennem ehli olmuş oluyorlar. Ama, “konuştukları zaman da onları dinlersin.” Mesela Bediüzzaman’la ilgili, münafıklar o zaman çıkıyorlardı, Bediüzzaman 60 cihette ehli sünnete uygun değil diyor adam, sakalını sıvazlıyor azılı münafık. Nereden anladın, diyorsun. Anlatayım efendim, diyor. Bir öksürüyor, uzun uzun hakikaten anlatıyor. Eğer adam ilim sahibi değilse inanır. Bediüzzaman’a öyle iftira atanlar olmuş muydu Berkerim?

ALTUĞ BERKER: Olmaz mı tabii Hocam, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Anlat biraz bakalım, inşaAllah.

ALTUĞ BERKER: Estağfirullah Hocam. Ona rağmen siz ilişmeyin diyordu Hocam onlara, Bediüzzaman’a o iftira atanlar olmuştu Hocam.

ADNAN OKTAR: Tabii bak Bediüzzaman ne diyor? “Sakın onlara ilişmeyin” çünkü pislik. Çünkü münafık oldukları için, münafıkla mücadele özel ilim gerektirir. Talebe onunla mücadeleye girerse, yenilebilir. Münafığı yılana benzetiyor Bediüzzaman, yılan gibidir yani, çok şeytani bir zekası vardır. Akılalmaz manevra kabiliyeti olduğu için, Müslümanı zahiren eğer bilgisiz ve tecrübesizse mat edebilir. Onun için “sakın ilişmeyin” diyor. Mesela Bediüzzaman’a burada da alim bilinen bir kişi, Bediüzzaman’ın dinsiz imansız olduğunu (haşa), ehli sünnet düşmanı olduğunu, sapkın olduğunu yaymıştı. Saraya da jurnal etmişlerdi, 2. Abdülhamit zamanında. Devlete de o zaman jurnal etmişlerdi Bediüzzaman’ı, Bediüzzaman akıl hastanesini koyuldu o sebeple, akıl hastanesine götürdüler. Yani akli dengesi yerinde değil demeye getirdiler. Halbuki deha, tam bir dahi Bediüzzaman, mükemmel bir insan. Fakat münafıkların ifasıyla, münafıkların tahrikiyle devlete yanlış bilgi aktığı için, 2. Abdülhamit zamanında akıl hastanesine yatırıldı. Ve sürekli hapis, sürekli hapis, sürekli hapis. Hapisleri sağlayanlar hep münafıklar oldu, münafıklardan akan bilgi. Hep ehli sünnete aykırı, sapkın, yanlış yolda diyerek, o zamanın üçkağıtçı sahtekar münafıkları, hem İslam’ın yayılmasını engellediler, hem İttihad-ı İslam’ı engellediler, hem Türk-İslam Birliği’ni engellediler, ona giden yolları engellediler, vargüçleriyle gayret ettiler. Ama buna rağmen Bediüzzaman’ı durduramadılar, Bediüzzaman daha fazla sevap kazandı.


“Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.” Bir yere dayandırılmış, münafıklar hep bir yere sırtını dayarlar ama Allah kütüğe benzetiyor, kof kütük. Bir mahluk oldukları için, Allah hayvana da benzetmemiş, hayvana da benzetmiyor. Kof kütük gibi bomboş, yani ses geliyor böyle, mahluk, odun gibi yani. Onların o mask ve anlamsız ruhlarını, o küt ruhlarını, o sevgisiz, manyak ruhlarını Allah bir kütüğe benzetmiş, ama dayandırılmış, ayakta duramıyor kendisi. Münafık mutlaka başka münafıklara, küfre ve delalete sırtını dayar. Münafık hiçbir zaman için tek başına gezmez. Onun için ya bir ine gider, ya onun pis bir mağarası vardır, işte ya domuzun ilgili yerine gider yapışır, oradan kuvvet bulur. “Ahşap-kütük gibidirler. Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.” Mesela bizim şu konuşmalarımızın hepsini münafıklar dinliyorlar, yüzlerce münafık dinliyor şu an. Mesela bu Allah’ın hikmeti, normalde böyle olmaması umulur. Büyük bir dikkatle dinliyorlar. Bak diyor ki Allah:  “Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar.” Mesela buradaki bütün konuşmaları olduğu gibi münafıklar alır. Yani hepsi diyor ki, bana söyledin. Doğru sana söyledim. Bak mesela diyor ki, ayrı ayrı mesela yüzlerce ayrı münafık, ona soruyoruz, bana söyledi, sadece bana söyledi, öbürüne soruyoruz, kime söyledi, bana söyledi diyor. Allah ne diyor bak: “Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar.” Allah bak küfür için bunu demiyor, münafıklar için diyor “düşmandırlar.” O zaman Müslüman ne oluyor onlara karşı? Küfre düşman değiliz, Darwinist’e, materyaliste, komüniste, faşiste düşman değiliz biz, onları eğitiyoruz, cahil bilgisiz insanlar. Bediüzzaman bunu çok kapsamlı anlatmış. “Bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının.” Kaçınmak ne demek? Son derece dikkatli olunacak, tetikte olunacak ve sakınılması gereken mahluklardır. Muhbirlik yapar, ihbarda bulunur, iftira atar, alçaklık yapar.

Müslümanların gücünü kırmaya çalışır. Müslümanların moral gücünü kırmaya çalışır. Müslümanların gelişmesini durdurmaya çalışır. İttihad-ı İslam’ı durdurmaya çalışır, Türk-İslam Birliği’ni durdurmaya çalışır. Mehdiyet’in gelişmesini, Mehdi (a.s.) müjdesini durdurmaya çalışır. İsa (a.s.)’ın müjdesini durdurmaya çalışır. Bunu yaparken ne yapar? Kuran ve hadisle kendince ve hurafelerle ortaya çıkar ve çok şeytanidir yolu. Onu için diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “münafıklar Mehdi (a.s.)’ye karşı, Kuran’la karşısına çıkacaklar,” Kuran’la, hadisle. “Mehdi (a.s.) de onlara karşı Kuran’la, hadisle karşılık verecek” diyor. “Onun için onun işi zordur” diyor, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadiste. Bak ona diyor, Kuran’la karşı çıkacaklar. Bak, “kaçınıp sakının,” kaçınmak ne demek? Sakınmak ne demek? Tetikte olmak, dikkatli olmak, muhtemel yapacağı oyunlara karşı tedbir almak, uyarmak. Ataklarına karşı diğer Müslümanları bilgilendirmek. Onun için Müslüman topluluklarda, mesela Müslüman grupları oluyor, cemaatler oluyor, efendim, efendilerin geliştirdiği küçük Müslüman topluluklar oluyor. Münafık oradan çıkıp, gidiyor öbür cemaat topluluğa diyor ki, ya falanca şeyh efendi çok zalim, çok akılsız (haşa), işte günahkar, ehli sünnet çizgisinde olmayan bir insan. Onun için ben sizin yanınıza geldim. Siz mümin muttaki insanlarsınız, Allah kurtardı, iyi oldu yanınıza geldim, diyor. İblis şekil değiştirmiş olarak oraya geliyor. Saf Müslüman haberi yok, hay maşaAllah buyur diyor. Ey iblis buyur bakalım diyor, evin içine iblisi sokuyor. O, orada Müslümanları tespit ediyor, ne yerler, ne içerler, ne yaparlar, ne ederler. Hepsini tespit ettikten sonra, gidiyor şeytani bir ihbar, şeytani bir iftirayla Müslümanları mağdur durumda bırakıyor. Arkasından da diyor ki, ya sizin içinizde herhalde bir münafık var diyor. İçlerinden en takva gördüğü Müslümana, bu yapmış olabilir, böyle bir haber aldım, diyor. Çok büyük oyun oynar münafık, onun için bir münafık Müslüman cemaatine geldiğinde, Müslümanlar mutlaka o münafığı, ey iblis senden Allah’a sığınırız deyip kovsunlar.

Mesela ben dedim, Şeyh Nazım Hocamın cemaatinden, topluluğundan birisi bize gelse, (haşa ve haşa), işte çok yanlış yoldalar, Allah beni kurtardı yanınıza geldim dese, suratına tükürürüm, ey iblis derim, hemen git. Ey iblis hemen git, defol derim. Yapılacak şey budur. Buna dikkat edeceğiz inşaAllah. Bak, “bu yüzden onlardan kaçınıp sakının.” Son derece dikkatli ve tetik olunacak. O zaman ne oluyor? İşte Müslümanın dikkati açılıyor, aklı açılıyor, sevabı artıyor, başarısı artıyor. Öbür türlü meskenet ve bitkinlik olur. Münafık neye yarıyor? Uyanıklık ve dikkate vesile oluyor. Azime ve gayrete sebep oluyor. Allah onu öyle yaratmış.  “Allah onları kahretsin” diyor Allah. Bak Allah Kendisi, onları kahredeceğini kendisi söylüyor. Allah onları kahretsin ne demektir? Ben onları kahredeceğim diyor Allah. Dünyada vesvese, kuruntu ve acılarla, sinir gerginliği ve azapla, dünyaları Cehennem’e döner. Hiçbir münafık huzurlu yaşamaz. Sürekli gerilim halindedir, sürekli acılar içerisindedir. Müslümanların yanında geçen ömrüne yanar, oradan ayrı bir canı yanar. Müslümanlara verdiği paraya, pula, imkana ayrı bir canı yanar. Ama ne can yanma biliyor musun, kaynar suda kaynıyor gibi böyle acayip canı yanar. Gece gündüz aklından gitmez, Allah onu ona fitne olarak yaratır, acı olarak. Mesela yirmi yılını Müslümanlara vermiş, o yirmi yıl ona yirmi milyon eza olarak üzerine çöker. Sabah akşam onun acısından kurtulamaz. Mesela biraz malından mülkünden vermiş Müslümanlara, o mal mülk her gün onu dağlar adeta, canını yakar, müthiş ızdırap duyar. Keşke yapmasaydım, keşke gitmeseydim, keşke şunu yapmasaydım, o ızdırapla yanar kavrulur, Allah onları mahveder dünyada. Ahirette de sonsuz Cehennem azabı vardır, onun için diyor ki, “Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.” Münafık fırıldak gibidir döner, abidik gubidik, süper sahtekardır. Dinsizlerin yanında züppe çakal takılır. Nur talebesinin yanına gider Nur talebesi gibi gösterir kendini. Mahmut Hocamın cemaatine gider, Mahmut Hocamın taraftarı gibi görünür. Müslüman başka bir grubun yanına gider, mesela Esat Coşan Hocamızın talebelerinin yanına gider, onlardanmış gibi görünür. Bak, “nasıl da çevriliyorlar” diyor Allah. Muazzam, tam bir fırıldaktır, her yere uyum sağlar, müthiş sahtekardır, onu ona ekler, onu ona ekler, sezilmesi çok güçtür. Çok dikkatli olunması gerekir münafığa karşı.