SAYIN ADNAN OKTAR’IN A9 TV’DEKİ CANLI SOHBETİ (14 ARALIK 2011; 01:00)
ADNAN OKTAR: Nebe Suresi, 31-35. Şeytandan Allah’a sığınırım.
“Gerçek şu ki, muttakiler için ‘bir kurtuluş ve mutluluk’ vardır.” Bak, kurtuluş ve mutluluk; hem cehennem azabından kurtuluyor; mutluluk, cennet mutluluğuna erişiyor, Allah’ın rızasına erişiyor.
“Nice bahçeler ve üzüm bağları. Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.” Allah göğüs güzelliğinin, kadının göğüs güzelliğinin, Müslümanlardaki etkisini vurgulayacak tarzda, onlara bir nimet olarak bu güzelliği sunduğunu söylüyor Allah. Ve bunu diyor Allah; sizlere bir nimet olarak vereceğim cennette.
“Dopdolu kadehler.” Kadehlerde içki içmek, helal olan içkiyi içmek; şarap, alkol değil, cennet içkisi içmek, bunun güzelliğini Allah vurguluyor.
“İçinde, ne ‘boş ve saçma bir söz’ işitirler, ne bir yalan.” Bak, boş söz yok, saçma bir söz de yok, yalan da yok, hep güzel sözler var. Dünyada da Müslüman o zaman neden kaçınacak? Boş sözden kaçınacak, saçma sözlerden kaçınacak. Yobazlarda ne görüyoruz biz? Yalan görüyor muyuz? Bak “yalan” diyor Allah, yalandan bahsediyor, bunu görmeyeceksiniz diyor. Yobazlarda yalanı görüyoruz. Boş söz var mı? Var. Saçma sözler var mı? Var.
SAYIN ADNAN OKTAR’IN A9 TV’DEKİ CANLI SOHBETİ (14 ARALIK 2011; 01:00)
ADNAN OKTAR: “Dopdolu kadehler” (Nebe' Suresi, 34) diyor, “nice bahçeler ve üzüm bağları.” (Nebe' Suresi, 32) Mehdi devrinde bu olacak mesela. Dışarıda biz üzüm bağı göremeyiz. Halbuki üzüm bağı göze çok hoş gelir. Şimdi rastlamak çok güç. Mehdi devrinde yine olacak bu işler inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar’ın 5 Ocak 2011 tarihli röportajından cennetle ilgili ayet açıklamaları.
ALTUĞ BERKER: Cennetle ilgili ayetler. Büyük bir zenginlik ve ihtişam olduğuna dair cennette inşaAllah. İnsan Suresi, 20’nci ayet. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.” “Ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de meyve-devşirmesi yakındır” diyor Rahman Suresi'nde Hocam, inşaAllah. Muhammed Suresi, 15’inci ayette; “bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır” diyor, inşaAllah. Pınarlar ve gölgelikler olduğunu söylüyor inşaAllah Hocam.“Akmaktaolan iki pınar vardır” diyor, Rahman Suresi, 50’nci ayet. “Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır.” “Bir pınar ki orada ‘selsebil’ olarak adlandırılır” diyor, inşaAllah. “‘ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gölgeliğe’ sokacağız” diyor Hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Şimdi sıcağı, soğuğu bilmeyen adam serinliğin, ılıman bir iklimin lezzetini bilir mi? Bilmez. Sıcaktan rahatsız olacak. Soğuktan rahatsız olacak. Kıyamete kadar ılıman bir iklimin, ılıman bir ortamın tadını her gün almış olacak. Yoksa ona alelade gelir öbür türlü. Yani doğrudan, hiç bunları görmeden giderse alelade gelir. Koltuk hiçbir şey ifade etmez. Sırtını dayamak, yatak bir şey ifade etmez. Çadır bir şey ifade etmez. İlla ki burada bu kursu görecek, bu eğitimi alacak, inşaAllah.
ALTUĞ BERKER: "Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.” “‘Özenle işlenmiş mücevher’ tahtlar üzerindedirler."
ADNAN OKTAR: Evrimle yaratılmamış, değil mi? Allah yaratmış. Tahtlar evrim ile yaratılmıyor. Bazı cahil hocalar var ya ahiretteki yaratılışı da evrimle açıklamaya kalkıyorlar.Tahtlar mobilyacıda yapılmıyor; Allah yaratıyor.
ALTUĞ BERKER: “Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.”
ADNAN OKTAR: Onu da yorgancı yapmaz. Yorgancının yaptığını da Allah yapar. Yorgancı kendi yaptığını zanneder. Atölyede adam kendi yaptığını zanneder. Her mobilyayı Allah yaratır. Her elbiseyi Allah yaratır. Bak “size giyimlikler var ettik” diyor Allah. Çünkü gerçek elbise dışarıda renksiz ve saydamdır. Zaten elbise vasfı yok onun. Gerçek şekli öyledir. Beynimizde yarattığı elbise asıl elbise olmuş oluyor. Dışarıdaki aslıyla, asla ve kesinlikle, Allah’ın dışında hiç kimse bağlantı kuramaz. Bir tek Allah aslıyla bağlantı kurar maddenin. Biz görüyoruz, yansımasını görüyoruz. Allah’ın yarattığı yansımasını görüyoruz.
ALTUĞ BERKER: “Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.” “…hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir.” “…orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; oradaki elbiseleri ipek(ten)tir.” İnşaAllah. “Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir. Ki onun sonu misktir. Şu halde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar.” “Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. Arzulayıp-seçecekleri meyveler, canlarının çektiği kuş eti.”
ADNAN OKTAR: Bak, demek ki baş ağrısını bileceğiz ki, baş ağrısının olmamasının zevkini tatmamız için baş ağrısını bilmemiz lazım. Mesela, öyle bir içki ki hem içkinin pozitif yönü var ama negatif yönü oluşmuyor. İçki içiyor, mesela lezzet alıyor, hoşuna gidiyor. Ama azap vermiyor ona. Vücudunu bozmuyor, sağlığını bozmuyor.
ALTUĞ BERKER: “Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), Üst üste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları” “Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış. Çevrelerinde gümüşten billur kablar, kupalar dolaştırılır. ”
ADNAN OKTAR: Dünyaya benziyor cennet, andırıyor yani. İnsanlar öyle çok da şaşırmıyorlar. Çünkü diyorlar; “biz benzerini dünyada görmüştük” diyorlar. Ama benzerini, “aynısını” demiyor. “Benzerini görmüştük” diyorlar. Fakat renk kalitesi, görüntü kalitesi tabii çok çok farklı. Çünkü Allah onu diyor; “hiçbir göz görmedi, hiçbir nefis tatmadı” diyor. Yani bizim bildiğimiz, anladığımız tarzda olmayacak inşaAllah.
ALTUĞ BERKER: “Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık. Onları hep bakireler olarak kıldık, Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt”.
ADNAN OKTAR: Bak sevginin önemini, kadının güzelliğini Kuran ne kadar güzel vurguluyor. Aşkın, tutkunun güzelliğini; yani bir kadını tutkuyla sevmenin, aşkla sevmenin nasıl bir nimet olduğunu Kuran vurguluyor. Yoksa hiçbir anlamı yok. Öbür türlü et yığını olur; et, kemik yığını olur. Allah aşkın, tutkunun önemine dikkat çekiyor. Yani asıl zevki ve güzelliği veren ruhani güç, ruh gücü olduğuna dikkat çekiyor, iman gücü olduğuna dikkat çekiyor Cenab-ı Allah.
ALTUĞ BERKER: “Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur.”
ADNAN OKTAR: Demin söylediğim; hatırlıyorlar ama benzer, ama farklı tabii.
ALTUĞ BERKER: “Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.”
ADNAN OKTAR: “Hûrin în.” Evet, güzel ve anlamlı bakış. İnsan, yani gerçek akıllı bir insan anlamlı ve güzel bakıştan çok şiddetli etkilenir. Ama bir ahmak için bön bön bakmak çok çok güzeldir. Mesela bön bir bakışa; “ne kadar güzel, anlamlı bakıyorsun” diyor. “Ne vardı?” diyorsun; “safiyeti temsil ediyor” diyor mesela, “hoşluğu temsil ediyor.” İlkel bir bilgiye sahipler ama gerçek derinliğinde onu sezemiyorlar. Yani Allah imanlı müminlere, imanlı kadınlara anlamlı ve güzel bir bakışı nimet olarak sunmuştur. Dalalet bunu bilmez. İki sığırın birbirine bakması gibi bakarlar. Müminlerde bu şiddetli heyecan meydana getirir. Çünkü önyargı olmaması lazım, güven olması lazım, sevgi olması lazım; Allah korkusu, Allah sevgisine dayalı olması gerekiyor. Sırdaş olunması gerekiyor, teslim olmuş olması gerekiyor. Ayette geçtiği gibi; teslim olması. Adam yabancılıyor onu zaten. Teslim olacak birisi olarak görmüyor ki, tehlikeli biri olarak görüyor. O, karısının ölmesini bekliyor; karısı, onun ölmesini bekliyor. O, onun mirasına konmak istiyor; o, onun mirasına konmak istiyor. O, onun ailesini dolandırmak istiyor; o, onun ailesini dolandırmak istiyor. O durumda sevgi kalmaz tabii ki. Sadece gizli, sevgi taklidini yapmaya çalışan nefret kalıyor ve çok itici, böyle karanlık bakışlar geriye kalıyor. Ama bak Kuran’da Cenab-ı Allah tutkuyla, aşkla bakıştan bahsediyor. Ki şiddetli bir zevk alacak müminler bundan. Ama bak; “sadece eşine” diyor, “teksif olmuş.” Namusun güzelliğine de Allah dikkat çekmiş oluyor. Çünkü herkese ait olan bir kadın güzel değildir. Herkese ait olan bir erkek de kadın için iticidir. Yani fahişe bir erkekle, fahişe bir kadın etki meydana getirmez. Namuslu bir erkek kadını etkiler. Namuslu bir kadın da erkeği etkiler. Kuran’da buna dikkat çekmiş oluyor Cenab-ı Allah. Çünkü bak ilk dikkati çekilen şey; tutkunun zevkine dikkat çekiliyor. Tutku ve bakışlar. Demek ki kadının konuşmasından, bakışlarından, elektriğinden etkilenecek mümin; sırf etinden kemiğinden değil. Şimdi bazı sığırlar tam sığır ruhunda; sadece ete, kemiğe göre hareket ediyor. O zaman da Allah onlara tiksinme hissi veriyor. Birbirlerinden iğreniyorlar. Müminlerde derin bir sevgi, derin bir istek, derin bir muhabbet oluşuyor. Sadece müminlere has bir güzelliktir. Onun için Allah; “mümin erkekler, mümin kadınlara; mümin kadınlar, mümin erkeklere” diyor.
ALTUĞ BERKER: “Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.” “Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar.” “Ve iri gözlü huriler, sanki saklı inciler gibi”.
ADNAN OKTAR: Bak hep saklı ve korunmuş. Yani insan helalinin öyle saklanmış olması, mesela korunmuş olması ayrı bir zevktir. Onun çok daha hoşuna gider. Etkiler onu. Yani umuma ait olması da, Allah o zaman kalbinde bir boşluk meydana getiriyor. Boşluk meydana getirir, mümin sevemiyor inşaAllah. O ayeti bir daha oku.
ALTUĞ BERKER: “Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.”
ADNAN OKTAR: Bak; “huyları güzel”, sonra “yüzleri güzel” diyor. Huy güzelliği çok hayati olduğu için. Huyu güzel olmadı mıydı yüzünün güzelliğinin bir anlamı kalmaz. Huyunun güzel olması gerekiyor. Ama ikisi birlikte olduğunda nur âlâ nur, muhteşem bir güzellik olur. Allah iki güzelliği birden övüyor
ALTUĞ BERKER: “Nice bahçeler ve üzüm bağları.” “İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır.” inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bak, “eşsiz” benzeri olmayan. İnsanın ne kadar içini açtığını ve ne kadar hoşuna gittiğini Cenab-ı Allah vurguluyor.