Şems Suresi, 1-10

(Allah nefse fücurunu da ilham eder, sakınmayı da)

 

Adnan Oktar'ın 26 Nisan 2011 A9 Tv Ve Kaçkar Tv'deki Canlı Sohbetinden

 

ADNAN OKTAR: Şems Suresi, Rahman ve Rahman olan Allah’ın adıyla, şeytandan Allah’a sığınırım. “Güneş’e ve onun parıltısına andolsun, onu izlediği zaman Ay’a,” bazı avanaklar diyor ya; “Güneş ve Ay mason sembolüdür. Nasıl bahsediyorsunuz?” Allah, Kuran’da bahsediyor, avanak. “Onu (Güneş) parıldadığı zaman gündüze, onu sarıp-örttüğü zaman geceye,” tabii burada biraz işaret de var. Onu izlediği zaman Ay’a, onu (Güneş’i) parıldattığı zaman gündüze, onu sarıp-örttüğü zaman geceye;” onu, onu, onu. Hz. Mehdi (a.s)’a da işaret var. “Göğe ve onu bina edene, yere ve onu yayıp döşeyene, nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu ve ondan sakınmayı ilham edene,” demek ki insan kötülük yaptığında kötülük yaptığını biliyor. Bak, Allah ayette diyor; “sonra ona fücurunu ve ondan sakınmayı ilham edene,” “fücurunu da ilham ediyorum” diyor Allah, “ondan sakınmayı da ilham ediyorum.” “Ben farkına varmadım” yok. Bir insan kötülük yaptığında biliyor. Allah söylüyor bak ayette; “Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğe olan eğilimini) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).” Hani diyorlar ya; “ben bilseydim, yapmazdım.” Neyi bilmiyorsun? Bayağı iyi biliyorsun. “Sakınmayı bilmiyordum.” Sakınmayı da biliyorsun, Allah ilham ediyor. Biraz konuştuğunda zaten itiraf eder. “Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.” Nefsini arındırıp, temizleyen ne diyecek? Ben şöyle iyiyim, böyle iyiyim demeyecek. Eksiğini, kusurunu samimi kabul edecek. Ve onu arındırıp, temizleyecek. O zaman ne diyor Allah; “felah bulmuştur,” kurtuluş bulmuştur. “Onu örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.” Bir şey söylüyorsun, “yok, o bende yok;” bir şey söylüyorsun, “yok, ben öyle bir şey yapmadım;” “yok, yanlış anlaşıldım.” Sarıyor, sürekli sarıyor, nefsini sarıyor. Bakın, “örtüp sarana da” diyor. “Elbette yıkma uğramıştır” diyor. Örtüp, sarmayacak, bilakis açacak; “doğru söylüyorsun, Allah razı olsun. Hata yaptım, eksiğim var” diyecek. Veyahut şöyle, “dediğini yapıyorum ama eksik olmuş demek ki, yanlış olmuş; daha iyisini yapacağım, inşaAllah” diyecek. “Bende öyle bir şey yok” dedin mi, ayet ne diyor; “onu örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.” Delirir, ene kesilir Bediüzzaman’ın tabiriyle. Bütün vücudu ene kesilir. Firavunlaşır, Allah esirgesin.

 


Şems Suresi, 1-14 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 24 Mayıs 2013 tarihli sohbetinden Şems Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bakın hemen arkasından Şems Suresi, illa ki Mehdiyet. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. Orada fecrden bahsediyor şimdi burada güneşe geçmiş Allah. Doğmuş artık güneş. “Güneşe ve onun parıltısına andolsun” (Şems Suresi 1 ) diyor Allah, yemin ediyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Yani Hz. Mehdi (a.s)’a ve saçtığı nura inşaAllah. “Onu izlediği zaman aya” (Şems Suresi 2 )  Hz. Mehdi (a.s)’ın yardımcılarına da işaret var burada. Aya da dikkat çekiliyor ama Hz. Mehdi (a.s)’ın yardımcılarına da işaret ediliyor. “Onu (güneş) parıldattığı zaman gündüze” (Şems Suresi 3 ) Bak onu güneş parıldatıyor ya, gündüz olmuş artık. Ortalık aydınlanmış. Zulümat gitmiş. Karanlık gitmiş. “Onu sarıp-örttüğü zaman geceye” (Şems Suresi 4 ) Bu sefer karanlık, arkasından karanlık geliyor. “Göğe ve onu bina edene” (Şems Suresi 5 ) Bakın hep iman hakikatlerine Allah dikkat çekiyor. “Ay, güneş, gök, onun bina edilmesi, fizik kanunları, bunları inceleyin” diyor Allah. “Yere ve onu yayıp döşeyene” (Şems Suresi 6 )  “Yeri inceleyin” diyor Allah. Yer bilimleri. “Bitkiler, bitkileri inceleyin” diyor Allah. “Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene” (Şems Suresi 7 ) Altın oranla en düzgün şekilde Yaratan’a. “Bunları da inceleyin” diyor Allah. “Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).” (Şems Suresi 8 ) Yani insan bir kötülük yaptığında ‘ben bilmiyorum da onun için yaptım’ diyor. Haydi oradan. Bilmez olur musun? Biliyorsun. Her yanlış mutlaka her insana ilham edilir. Her anormal hareket. Bilerek yaptığı için insanların yüzü kararır. Yani vicdansız derler ya. Vicdansız. Her bilgi, bir insan yanlış yaptığını, konuşurken mesela bir münasebetsizlik yapıyor ya, hemen ona bildirilir. Bildiği halde yapar insan. Yoksa bakın çocukluktan itibaren, ölünceye kadar her insana, her an doğru olan kalbine vahiyle bildirilir. Doğru olan. Mesela pis bir söz edecek değil mi? “o yanlış, söyleme” diyor Allah. Kalbine doğuyor, ilam oluyor. Buna rağmen söylüyor. Yine söylüyor. Zaten onun gerilimini yaşamaya başlıyor sonra. Mesela sesi gider, ağlar, kızar, öfkelenir. Tansiyonu çıkar. Tansiyonu düşer. Allah’ın dediğini yapmadığı için ızdırap duyar. Allah’ın dediğini yapsa kalbi ferah olacak. Diyor ki, “ben bilmiyorum.” Allah da ne diyor bak; “Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).” İlham ne demek? Vahiy demek. “İkisini de ilham ediyorum” diyor Allah. Bak önce saldırganlığı, kötü tavrı iham ediyor. Mesela “Nasılsın?” diyor, “sana ne” diyor adam. “Nasılsın?” dediğinde ona “Allah razı olsun iyiyim, elhamdülillah” diyebilir. Ama “sana ne”yi de ilham ediyor Allah. “İkisini de diyebilirsin” diyor. Ama doğru olan, “elhamdülillah, Allah’a hamd olsun. Sen nasılsın?” demesi lazım. Onu da ilham ediyor. O hangisini tercih ediyor. Yanlış olanı tercih ediyor. Vahiyle bildirilen, doğru olanı tercih etmiyor. Bak, “Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.” (Şems Suresi 9 ) Arındırmak ne demek? Demek ki bir şeyin arı hali önce, petrol geliyor değil mi? Arı değil. Rafine edilmemiş. Katranı ayrılıyor. Bilmem nesi ayrılıyor. Onun içinden benzin çıkıyor. Saf olarak. Mesela uçak benzini çıkıyor. Rafine ediliyor, arı hale getiriliyor. İnsan da işte yanlış bilgiyle doğru bilgiyi, ikisini birden veriyor. Vahyi dinleyip arındıracak. Doğru olanı alacak. Yanlış posa kısmı kullanmayacak. Bak, “Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.” Temizlemek. Demek ki bir kir halinde geliyor. Kirliyi atıyor...

 


Nefis insana var gücüyle kötülüğü emreder

 

Hem her türlü kötülüğü hem de ondan sakınmayı bilen nefs insanın içindeki emredici güçtür. Yani bir insana bir eylemi yaptıran, bir kararı verdiren manevi güç nefistir. Allah, Kuran'da nefsin bu iki özelliğini şöyle bildirmiştir. 

Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene; sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp temizleyen gerçekten felah bulmuştur." (Şems Suresi, 7-9) 

Ayetlerde insanların ahlaksızlıklarından, yaptıkları kötülüklerden söz edilirken bu tavırlarının kaynağı olarak nefisleri gösterilmektedir. Nefs bu yönü ile insanın en büyük düşmanlarından birisidir. Nefs kibirli, cimri ve bencildir, sürekli olarak kendi heva ve hevesini, kendi gururunu tatmin etmek ister, kendi rahatını, kendi menfaatini, kendi hoşnutluğunu düşünür. İsteklerine her zaman meşru yollardan kavuşamayacağı için de insana vargücüyle kötülüğü emreder. Bu gerçek Kuran'da Hz. Yusuf'un sözleri ile şöyle açıklanır: 

(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53) 

Nefsin insana vargücüyle kötülüğü emrediyor olması Allah'tan korkan müminler için çok önemli bir sırdır. Bu, nefsin oyunlarının bir an bile bitmeyeceğini, sürekli olarak insana kötülüğü emrederek bütün gücüyle onu Allah'ın yolundan alıkoymaya çalışacağını gösterir. Bu sırra göre nefs hiçbir zaman susmayacak, her konuda kendini haklı görecek, bütün insanlardan daha çok sevecek, büyüklenecek kendini her türlü nimetin kendisinin olmasını isteyecek, rahatına düşkün olacak, kısaca Allah'ın beğendiği ahlakın tam tersini insana yaşatabilmek için her yolu uygulayacaktır.

Nitekim, inkar edenlerin, Kuran ahlakına uymayanların tavırları ve ahlakları tamamen nefisleri tarafından şekillenir. Onlar Allah'tan korkmadıkları için vicdanlarının emrettiğine uyacak iradeyi gösteremez, sadece nefislerinin emrettiklerine uyarlar. Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda yaşanan kavgaların, menfaat çatışmalarının, mutsuzlukların kökeninde herkesin nefsine uyarak sadece kendi menfaatini düşünmesi, gerçek sevgi, saygı, fedakarlık gibi insani özelliklerini tamamen kaybetmesi vardır.

Bu nedenle, Allah'ın bildirdiği bu sır çok önemlidir. Eğer insan bu sırrı unutmazsa nefsine karşı önlem alabilir. Ona göre bir ahlak ve tavır gösterebilir. Nefs tembelliği emrederse onu kat kat çalıştırarak, nefs bencilliği emrederse daha fedakar olarak, nefs cimriliği emrederse daha cömert olarak, nefsin emrettiği her türlü kötülükte aksi olan en iyi tavrı yerine getirerek onu eğitebilir. Allah, Şems Suresi'deki ayetlerde, nefse kötülüklerin yanı sıra bu kötülüklerden sakınmanın da ilham edildiği bildirilmiştir. Yani insanın nefsinde kötülükleri ve ahlaksızlıkları emreden, bunları kolay ve güzel gösteren bir sesin yanında, iyi ve güzel olanı seçmesini de emreden vicdanı vardır. Her insan içindeki bu sesleri bilir ve hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğunu tanır. Ancak, sadece Allah'tan korkup sakınınlar vicdanlarına uyarlar.